Erdoğan hem Giresun hem de Trabzon’daki parti mitinglerinde bu sözleri defaten kullandı. Ancak özellikle son bir yıldır yaşanan kur artışı ve yüksek enflasyonun ardından şimdilerde Türk halkı öyle üç kat zenginmiş gibi bir hava içinde değil.
Hatta bırakın zenginlik havasını ekonomistlerin yavaş yavaş dile getirdiği ‘2001’den beter kriz olacak’ sözleri daha çok taraftar topluyor.
Bu yazıda Erdoğan’ın verdiği rakamların doğru olup olmadığını inceleyeceğiz. Ancak öncelikle şunu belirtelim. 2002 sonunda, yani AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de kişibaşı milli gelir 3 bin 400 değil 3 bin 492 dolardı.
Son açıklanan milli gelir rakamı ise Erdoğan’ın söylediği gibi 11 bin doların üzerinde değil. 2017 Eylül sonu itibariyle 10 bin 576 dolar düzeyinde. Muhtemelen yıl sonu ve bu yılın ilk çeyreğinde ortalama dolar kurundaki artış nedeniyle daha da gerileyecek.
Diğer taraftan bir başka yanılgı da kişibaşı gelir hesabı yaparken kullanılan verinin gerçek zenginleşmeyi gösterip göstermediği. Dolar bazlı kişi başı milli gelir hesabının bir ölçü olduğu doğru. Ancak eksik. Çünkü milli gelirinizi dolara çevirirken ölçü birimindeki değer değişimini de ele almanız gerekir. Bu da ölçü birimindeki enflasyondur.
Ya da bir başka yolla anlatalım. Türkiye milli geliri AKP döneminde yüzde 203 artmış gözüküyor. Ama Euro bazında bakarsak kişi başı gelir 3 bin 945 Euro’dan 8 bin 529 Euro’ya yükselmiş. Yani artış oranı yüzde 116 düzeyine geriliyor.
Keza altın bazında bakarsak ortalama kişi başı milli gelirle 2002 sonunda 11.3 ons altın alınırken, şu an bu miktarın 8 onsa gerilediği görülüyor. Yani kişibaşı milli gelir altın bazında hesaplandığında artmak bir yana yüzde 29.5 gerilemiş.
Erdoğan’ın verdiği rakamların sorgulanmasına yol açan başka bir konu ise masa başı yapılan gelir revizyonları. AKP döneminde iki kez gelir revizyonu yapılırken bunlardan ilkinde yani 2006 sonundaki değişimde kişi başı milli geliri bir gecede hesaplama farkıyla 2 bin 20 dolar arttı. Aynı şekilde 2016 sonunda yapılan revizyonla da yine bir gecede bin 884 dolar zengin gösterildik.
Bu değişkenleri yan yana koyduğumuzda AKP döneminde yaşanan gerçek kişibaşı geliri hesaplamak mümkün. Bunun için son milli geliri dolardaki enflasyondan arındırıp aradaki revizyonların düzeltmesini yapacağız.
İlk olarak ABD’deki tüketici enflasyonundan başlayalım. ABD Tüketici Fiyat Endeksi (CPI) 2002 sonundaki 179.9 puanlık seviyesinden son olarak 249.9 puana çıktı.
Yani 2002 yılındaki 1 doların reel değeri ABD’deki enflasyona göre düzeltildiğinde bugün 1.39 dolar ediyor. Aynı düzeltmeyi tersinden uygularsak Türkiye’nin halen 10 bin 586 dolar olan kişi başı milli gelirinin 2002’deki dolar değeriyle aslında 7 bin 612 dolar olduğu görülür.
Tabii bu rakamdan kalem oyunuyla, yani hesaplama yöntem değişikliğiyle yapılan milli gelir artışlarını da arındırmak gerekiyor. Düz bir hesapla yaparsak iki gelir artışıyla birlikte kişibaşı milli gelire eklenen 3 bin 904 doları çıkarmamız gerekiyor ki o zaman da rakam 7612-3708=3708 dolara geriliyor.
Yani AKP’nin 3 kat artırdık dediği milli gelirin dolar enflasyonu ve milli gelir düzeltmelerinden arındırılmış hali sadece 216 dolara yani yüzde 6.2’ye düşüyor.
Ancak haksızlık etmeyelim. Gelir revizyonlarıyla elde edilen artışları da enflasyondan arındıralım. O zaman 2006 yılında yapılan 2 bin 20 dolarlık revizyonun arındırılmış değeri bin 546 dolara (Aynı dönemde ABD enflasyonu yüzde 23), 2016 sonunda yapılan bin 884’lük eklemenin değeri de bin 814 dolara geriliyor (Aynı dönemde ABD enflasyonu yüzde 3.7).
Yani bir Türk vatandaşının kalem oyunlarıyla, enflasyondan arındırılmış olarak 3 bin 361 dolar zengin gösterilmiş. O zaman AKP döneminde dolar enflasyonu ve milli gelir hesaplama değişikliği katkılarından arındırılmış kişibaşı gelir artışı için 7162-3361=3801 rakamını buluyoruz.
Yani AKP döneminde kişibaşı gelir artışı 2002 şartlarına göre sadece 309 dolar bir başka deyişle 8.8 artmış gözüküyor. Sanıyoruz bu yüzden bugünlerde vatandaşların önemli bir bölümü maddi olarak 2001 krizi günlerini hatırlıyor.
Bunlar bilançonun aktif tarafı, bir de pasif yani borç tarafına bakalım. Bunun için ülkenin dış alemden aldığı borçların tamamını gösteren Merkez Bankası’nın açıkladığı uluslar arası net döviz pozisyon açığını kullanacağız.
Rakam aynı zamanda ülkenin tasarruf açığının toplamını da gösteriyor. Söz konusu verinin içinde ülkeye verilen borçlar (devlet ve özel sektör) ile doğrudan ve portföy yatırımları bulunuyor.
Döviz pozisyon açığı 2002 sonunda yani AKP iktidara geldiğinde 85.5 milyar dolardı. Söz konusu yükümlülüğün bugünkü gerçek değerini bulmak için milli gelir hesaplamasında kullandığımız enflasyon rakamını eklemek gerekiyor. O zamanda Türkiye’nin 2002’deki döviz yükümlülüğünün bugünkü değerinin 118.8 milyar dolar olduğu ortaya çıkıyor.
2002 sonunda Türkiye nüfusunun 65 milyon kişi olduğu düşünüldüğünde o günkü kişi başı borcun bugünkü dolar değeriyle bin 828 dolar olduğu bulunuyor.
Gelelim 2017 sonu verilerine Türkiye’nin toplam döviz yükümlülüğü 453.5 milyar doları bulurken nüfus ise 81 milyon kişiye yükselmiş durumda. Türk vatandaşlarının kişibaşı borç tutarı 5 bin 598 dolara çıkmış. AKP döneminde 3 bin 769 dolar, bir başka deyişle yüzde 206 artmış durumda.
Özetlersek Türkiye vatandaşlarının kişibaşı reel gelir düzeyi 15 yıl içinde dolar bazında reel olarak yüzde 9, borçları ise yüzde 206. Bu da Erdoğan’ın tüm sözlerine rağmen bugünlerde neden kendinizi 2002’ye göre çok fazla zengin değil ama borçlu hissettiğinizin rakamsal açıklaması oluyor.