Sefer Can'ın AKP'li belediyelere kayyım geliyor' başlıklı yazısı şöyle:
AKP’nin Hürriyet Gazetesindeki komiseri Abdülkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 17 Nisan’da Bakanlar Kuruluna dikte ettiği planı yazdı. Ayrıntılara geçmeden pat diye söyleyeyim: Bazı AKP’li belediyelere kayyım atanacak; parti teşkilatı sıfırdan ele alınacak. Selvi’nin yazısında yok, o kısmını ben tamamlayayım: TBMM Grubu’ndaki tırpan için uyum yasalarının çıkması beklenecek. Milletvekillerini ürkütmemek adına erken seçim telaffuz edilmeyecek. Tek adam rejiminin son tuğlalarını da bu parlamento yerleştirecek. İhtiyaç kalmayınca büyük tasfiye için seçime gidilecek.
16 Nisan’da yapılan anayasa referandumunun resmî sonuçları henüz açıklanmadan kolları sıvadı. Buna rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partiye yeni şeklini vermek üzere kolları sıvadı. “İnsan nezaketen resmî sonuçları bekler, demokrasilerde usul, esas kadar önemlidir” diyecektim ama komik duruma düşmemek için vazgeçtim. Tarafsızlık yeminine rağmen AKP genel başkanlığını fiilen bırakmayan bir kişiden bu nezaketi beklemek saflık olurdu. Anayasaya göre tarafsızken, seçim kazanmış Genel Başkan Ahmet Davutoğlu’nu bir gecede deviren ve her gün muhalefet partileriyle polemiğe giren Erdoğan’dan söz ediyoruz nihayetinde.
Selvi şunu yazdı: “Cumhurbaşkanı ilk talimatını ‘belediye’lerle ilgili olarak veriyor. Referandumda bazı belediyeler ile teşkilatların yeterince çalışmadığını hatta bazı yerlerde evet oylarını aşağıya çektiğini belirtiyor. “Belediye başkanlıklarını tek tek değerlendirin. Sonuçlara olumsuz etkisi olan belediye başkanlarını alın, yerine belediye meclisinden birini seçin” diyor. Ardından uyarıyor, “Bunu geciktirmeden yapın. 2018’de icraat yaparlar. 2019 zaten seçim yılı. Belediye meclisinden seçilen arkadaş başarılı olursa 2019’da onu aday gösteririz” diyor.”
MİLLİ İRADE NEREDE KALDI?
Yerel yönetimler, merkezi idareden tamamen farklı bir işleyiş. Seçimi ayrı olduğu gibi, seçmenin tercihlerini etkileyen parametrelerde bambaşka. Anayasa referandumu ise ikisinden her yönüyle ayrılıyor. Bu oy oranlarına da yansıyor. Yerel seçimlerde aday ve hizmet beklentisi ön plana çıkıyor. Milletvekili genel seçiminde bilhassa büyükşehirlerde particilik seçmen kararında belirleyici oluyor. Referandumda ise sorulan sorunun ikna ediciliği öne çıkıyor. Erdoğan partiyi tamamen biatçılarla doldurmak için belediyelerde kıyıma hazırlanıyor. Seçilmişlerin hakkını kendileri korusun, koruyamayan da başına gelene rıza göstersin. Ama seçmenlerin iradesine büyük saygısızlık. Siz Ali’yi seçiyorsunuz, belki de hizmetlerinden memnunsunuz ama Erdoğan tek adaylık yolunda yeterince destek göremediği gerekçesiyle görevden alacak. Yerine hiç tanımadığınız Veli’yi getirecek.
ERDOĞAN DARBESİNİN SON TAŞLARI
Erdoğan, 15 Temmuz’un sunduğu fırsatlarla gerçekleştirdiği sivil darbeyi belediyelerle son aşamasına getirecek. Darbe olsa ne yaşanacaksa Erdoğan hepsini eksiksiz biçimde icra ediyor. Zaten HDP’nin belediyelerine kayyım atamıştı. Sıra AKP’ye geldi.
Peki uygulama nasıl olacak? Bir belediye başkanının hangi şartlarda görevden alınacağı kanunla belirlenmiş. O şartların içinde referandumda az çalışmak yok! O halde başkanlar istifaya zorlanacak. Normal zaman olsa direniş yaşanır. Ama F... denilen sihirli değnek bu işi de çözer. “Ya istifa ya kodes” seçeneği epeyce ikna edici olacaktır.
Teşkilatlardan külli tasfiye tabanda çatlamaya yol açabilir. Nihayetinde önümüzdeki seçimde vekillik hayali kuran ve yıllardır partiye emek veren insanlar biçilecek. Başkanların gidişinin sebep olacağı travma da eklenince Erdoğan’ın istemediği sonuçlar çıkabilir. Referandumda, MHP ve BBP’nin desteği, Yüksek Seçim Kurulu’nun takviyesine rağmen kıl payı kazandı. Makas açılırsa, mühürsüz oy pusulaları ve sıfır çeken sandıklar bile kurtaramayabilir. Referandumu zora sokan ve ancak şaibeyle sonuç aldıran öfkede Davutoğlu’nun aşağılanmasının payı küçümsenemez.
Erdoğan bu riski de göze alacaktır. Başka şansı yok. Diğer başkanlarda kol yen içinde kırılır ama Melih Gökçek’i teskin etmek kolay olmayacak.