Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Ahmet Takan'ın köşesine taşıdığı rapordaki itiraflar sadece çözüm sürecinde PKK'ya göz yumulması ile sınırlı değil. Ahmet Davutoğlu'nun "koalisyonu MHP istemedi" iddiası da raporda geçen şu ifade ile çürüyor; "Çözüm sürecinin bitmesi riskine rağmen AKP-MHP koalisyonu öncelenmemeli, bu olursa Güneydoğu kaybedilir."
İşte Ahmet Takan'ın o yazısı:
"Aksaray Partisi'nde (AKSP) arkası kesilmeyen itiraflar; sadece sözde çözüm sürecinde PKK'ya göz yumulması ile sınırlı değil. Geçtiğimiz yazılarda "1 numaranın" çok tepkisini çeken ve dağıtımı engellenen "fabrika ayarlarına dönüş" raporundan kısa kısa bahsetmiştim. O rapor R. Erdoğan'ı öyle sinirlendirdi ki hem "Ahmet Hoca"nın 5'inci kongrede sona gelmesinin etkenlerinden biri oldu hem de Beşir Atalay ve ekibinin de kellelerini götürdü.
Kongre öncesi, sözde koalisyon turları sırasında son şeklini alan rapor, AKSP'nin gerçek fotoğrafını ortaya koyar nitelikte. Bir çok itirafın yanında rapor, koalisyon görüşmelerinde AKSP'nin iki yüzlülüğünü ve kamuoyuna verdiği yalan bilgileri de belgeliyor. Ahmet Davutoğlu'nun "koalisyonu MHP istemedi" iddiası bakın raporda geçen şu ifade ile nasıl çürüyor;
"Çözüm sürecinin bitmesi riskine rağmen AKP-MHP koalisyonu öncelenmemeli, bu olursa Güneydoğu kaybedilir."
YENİÇAĞ'ın tamamına ulaştığı, "AKP'nin 7 Haziran değerlendirme raporunu" Beşir Atalay, "334'ü görevli 3 bin 574 kişinin katılımı ve 81 ilde düzenlenen toplantılar neticesinde" hazırladı.
İşte AKSP'nin itirafları niteliğinde şok rapordan önemli başlıklar;
"7 Haziran'da AKP oyları neden düştü?
Seçim sonuçlarını neler etkiledi/sorun alanları;
* Cumhurbaşkanının miting düzenlemesinin toplumu kutuplaştırdığına yönelik algının bertaraf edilememesi, Başbakanın baypas edildiği algısı ve Diyanetin Mercedes olayı,
*Ak Parti'nin sadece dindarların partisi olduğu algısı ve yaşam tarzına müdahale edeceği algısı,
*Atanan bürokratların liyakatsizliği, bunların parti politikalarını uygulamada yetersizliği/isteksizliği,
* MEB politikalarının ihtiyaçları karşılamaması, eğitim çalışanlarının taleplerinin dikkate alınmaması,
* Vekil belirlemede parti politikalarına uygunluk/yerellik şartı yerine iş arkadaşlığı, popülerlik, parti üst yönetimi ile tanışıklık gibi ölçülerin etkili olması, adaylık sürecinde küskünlerin oluşturulması,
* 4 Bakan ile ilgili iddiaların cevaplandırılamaması, gayrihukuki ve gayriahlaki ilişkilerin sahiplenilmesi,
* Dini değerlerle ilgili infial uyandıran beyanlara karşı tavır alınmaması,
* Türkiye ve millet bize mecbur kanaatinin sürdürülmesi, Ak Parti mağdurların partisi olurken HDP'nin mağdur parti olması,
* Ak Parti'nin muhalefetin toplumda benimsenen vaatlerine karşılık vaat geliştirmemesi, mazot, asgari ücret, emekliye ikramiye gibi konularda tepkisel dilin benimsenmesi, inşa dilinin terk edilmesi, kalkınmanın tabana yayılamaması, ekonomik sorunlara radikal çözümlerin bulunamaması,
* Belediye Başkanlarının tek adam olma isteği, bürokratların halktan kopuk olması,
* Ak Parti gençliğinin ideolojik yönü olmayan kafe gençliğinden oluşması,
* Ak Parti teşkilatlarının halktan ve tabandan uzaklaşıp elitist ve aristokrat bir görüntü çizmesi,
* Bülent Arınç ve Melih Gökçek gibi yöneticilerin kamuoyu önünde tartışmaya girmesi,
* Güneydoğu'da boşluk oluşmasına fırsat verilmesi, bu fırsatı KCK, PKK ve HDP'nin doldurması, çözüm sürecinin doğru bir şekilde anlatılamaması, çözüm sürecinde sadece HDP'nin muhatap alınması, KCK örgütlenmesine hiç bir zaman olmadığı kadar meydan verilmesi... Kobani olaylarının doğru okunamaması, IŞİD'e destek veriyor algısının kırılamaması...
Seçim sonucunda ortaya çıkan sorun alanları;
* Ranta dayalı kişi ve kurumların Ak Parti içindeki varlığını sürdürmesi,
* Parti yönetimi ve teşkilatların 'millet dersini almıştır' söylemine sığınması,
* Erdem ve ahlak üzerine politika geliştirilememesi,
* Kamuoyunun tepkisine rağmen Reza'ya ödül verilmesi,
* Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın yakın çalışma ekibine yönelik olumsuz algı,
* Ak Parti'de Genel Başkanlık için çekişme var algısının oluşması,
* Birlikte yaşamaya yönelik riskler oluşması,
* seçimlerdeki hataların kabullenilmemesi,
* Erdoğan ve Davutoğlu'nun konuşmalarının eskisi kadar etkili olmayışı,
* Ak Parti'ye oy kaybettiren kimselerin Erdoğan ve Davutoğlu'nun etrafında görülmeleri,
* Dershanelerin kapatılması ile oluşan boşluğu MEB'in doldurmaması,
Ak Parti ne yapmalı
* Nankör Kürtler çıkışından kaçınılmalı,
* Koalisyon ile mevcut kadroların tasfiyesi engellenmeli, MEB, Dışişleri, İçişleri, Adalet Bakanlıkları pazarlık malzemesi haline asla getirilmemeli,
* Çözüm sürecinin bitmesi riskine rağmen AKP-MHP koalisyonu öncelenmemeli, bu olursa Güneydoğu kaybedilir,
* Ak Partili belediyelerin şımarıklığı son bulmalı,
* Sivil anayasa yapılmalı,
* Çözüm süreci sürmeli,
* Paralelle mücadelede masum insanlar hedef alınmamalı, tavan taban ayrımı yapılmalı,
* Gençliğin protest duruşu şiddet içermedikçe saygı ile karşılanmalı,
* Dış politikada duygusallık değil akılcılık öne çıkmalı, melankolik yaklaşımlardan uzak durmalı, Suriye ve Mısır politikaları revize edilmeli,
* Toplumsal olaylarda halkın reflekslerine duyarlı olmalı, yatırımlarda sadece İstanbul değil başka iller de öne çıkmalı,
* Siyasi gerilim düşürülmeli, adalet tesis edilmeli,
* Metiner, Savcı, Kütahyalı vb. özneler üzerinden kamuoyu algısı oluşturma anlayışı terk edilmeli,
* Kılıç artıkları ekrana çıkarılmamalı...
R. Erdoğan, kendisine muhtıra niteliğindeki bu raporun bedelini kongrede ödetti.
Belki de bu muhtıra, 1 Kasım sonrasına pusuya yatan Abdullah Gül için döşenen yol taşlarıydı. Bilemem!.. AKSP'ye oy veren masum kitlelere seslenmek isterim;
Gördünüz mü, itiraflarla birlikte AKSP'nin gerçek fotoğrafını?
Gerçek aldatılanların kim olduğunu?..
Hâlâ aldanmaya devam edecek misiniz?.."