AKP taşları döşedi. Bir tek ismini koymak kaldı

KP ve liderini, dolayısıyla da bütün kayıtlı üyelerini bekleyen hassas terör dosyaları da var

SHABER3.COM

RAMAZAN FARUK GÜZEL - TR724.COM

Bir önceki yazımda, dengelerin değişmesi halinde iktidar partisinin bir anda kendi oluşturduğu terör tanımı ile suçlanabileceğine değinmiştim…
 
Bu tehlikenin sürekli olarak farkında olan AKP ve lideri de karşı atak için hazırlığını sürdürüyor. Paralel ordu kuruyor. SADAT gibi emekli askerden kendisine paramiliter silahlı güçler oluşturduğu, Osmanlı Ocakları, Sedat Peker tarzı mafya liderleri ile değişik oluşumlara meydan hazırladığı iddiaları var… Oğlu Bilal Erdoğan’a ait dernek ve vakıflarda yetiştirilen gençler, mezuniyet törenlerinde şehadet yeminleri ediyor.

IŞİD, ÖSO unsurlarını saymıyorum bile… Bütün bunlar, bir boş anında kendisini alaşağı edip hesap sorabilecek Avrasyacı ortaklarına gözdağı olmasının yanında bir B Planı belki de. Bu güçle uzun vadede nasıl bir rejim değişimi düşünüldüğü, nasıl bir sistem oturtulacağı ayrı bir kaygı verici mesele.

Böyle korku ve paranoya ile hareket etmekle aslında AKP, çok daha fazla terörize oluyor, çok daha büyük illegalitelere bulaşmış oluyor. Her çırpınma onları daha da bir bataklığa sürüklüyor. (Binaenaleyh, ileride bütün bu girişimler büyük bir terör organizasyonu kapsamına sokulup dava konusu edilmeye namzet gözüküyor.)

Halihazırda da AKP ve liderini, dolayısıyla da bütün kayıtlı üyelerini bekleyen hassas terör dosyaları da var. Bunlara kısaca göz atacak olursak:

– MİT TIRLARI: Hatırlarsanız, 19 Ocak 2014’te Suriye’ye giden 3 TIR, Hatay’da savcılık emriyle yapılan bir jandarma-polis operasyonuyla durdurulmuştu. Daha sonra bunların “MİT’e ait olduğu ve Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerine gönderilmekte olan insani yardımlar olduğu” iddia edilmişti. Ama sonradan bunların iki ülke arasında savaş çıkarabilecek kadar mühim ağır silahlar olduğu kamuoyuna yansımıştı.

 

Bu dosya bir şekilde örtbas edilmiş gibi gözükse de, daha bu şekilde binin üzerinde tırın Suriye’ye sokulduğu, bu sevkiyatın hem Rusya hem de Amerika tarafından kayıt altına alındığı konuşuluyor. İlk fırsatta da bunun Lahey gibi Uluslararası mahkemelerde dava konusu olacağı muhakkak.

– IŞİD PETROLLERİNİN SEVKİ: Işid petrolleri denilse de, bu terör örgütünün Irak ve Suriye’nin petrollerini gasp ederek Powertrans isimli nakliye firması ile başka ülkelere pazarlandığı konuşuldu, yazıldı, belgeleri ortalığa saçıldı. Bu firmanın başında da Erdoğan’ın damadı ve şimdinin Maliye Bakanı Berat Albayrak olduğu yazıldı. Rus Uçağı Düşürülmesi krizinden sonra Rus televizyonları günlerce buna dair belgeler yayınladılar. Hatta bu ve benzer meselelerin BM’ye taşındığı haberleri de geldi. Bu da AKP ve liderinin başlıbaşına terörle suçlanması için bir sebep.

ÜLKE İÇİNDEKİ PATLAMALAR: Ankara Garı, Diyarbakır, Reyhanlı’da şüpheli patlamalar gerçekleşmiş ve burada oklar MİT’i göstermişti.

KCK DAVASI: Yine bu bağlamda KCK’nın kuruluşu ve sonrasındaki işleyişinde MİT’in ve siyasilerin irtibatından bahsedildi.  7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifadeye çağrıldığında da Fidan bunu Erdoğan’a bu şekliyle yansıtmış ve 7 şubat tarihi “MİT Krizi” olarak siyasi tarihimize geçmişti. Bu dosyada, ülke içinde PKK/ KCK adına yapılan bazı bombalama hadiselerinde MİT’in ve siyasilerin sorumluluğunu ortaya koyan delillerin varlığı konuşuluyor. İleride hesaplar açıldığında bu da ayrı bir başlık olacaktır.

OSLO GÖRÜŞMELERİ: Hükümet ile PKK’nın 2010’lardan beri Oslo’da görüşmeler yaptığı kamuyuna yansıdı. Hükümet ve Erdoğan önce bunu inkar etse de belgeler ortaya dökülmeye başlayınca kabul edildi, “Görüşme talimatını ben verdim, sıkıntısı olan varsa buyursun” şeklinde bir açıklama ile de meydan okundu. İleride konjonktür değiştiğinde Avrasyacı bir klik başa geçtiğinde bu dosyaların da açılıp Erdoğan ve ekibi aleyhine kullanılabileceği, onlar hesabına yeni bir terör dosyası olacağı şüphesiz…

İRAN AMBARGOSUNUN DELİNMESİ VE ZARRAB DOSYASI: 17/25 Yolsuzluk Dosyalarının da özünü teşkil eden “İran Ambargosu”nun delinmesine bağlı olarak bir dizi soruşturma konuları var. Türkiye’de bu dosyalar da sümen altı edilmiş gibi olsa da Amerika’da tekrar açılmış durumda ve dalga dalga yayılmaya devam ediyor. (Çok konuşulduğu için detaylarına girmiyorum ama şu kadarını diyelim: işin içinde terör finansmanı, kara para, ambargo delme, adam öldürme gibi ciddi iddiaların olduğu  ağır dosyalar yine AKP ve liderini bekliyor.)

15 TEMMUZ DARBE İDDİASI: Şu an 15 Temmuz 2016 tarihindeki sözde darbe girişiminden dolayı onbinlerce insan suçlanmakta… Fakat her geçen gün işin aslına dair yeni bir belge ortaya çıkıyor. Ve her gelişmede bu darbe girişimi mizanseninin Rusya desteği ile Hükümet ve Avrasyacı kanadın, ülke içinde genel bir temizlik ve tasfiye için kurgulandığı savı güçleniyor. Ortada 250 sivil insan kaybı var. Bu olaylar esnasında ülke genelinde bir terör havası estirilmiş, akabinde de devlette ve toplumda büyük bir sosyal kıyım yaşanmıştı.

İleride dengeler değiştiğinde ve bu darbe girişimi meselesi bağımsız- uluslararası mahkemelerce soruşturulduğunda bunları tertipleyenlerin gerçekten de mevcut iktidarın olduğunun ortaya çıkması halinde AKP ve Erdoğan’ı, dolayısıyla da onları destekleyen büyük bir kesimi kara günler bekliyor olacak!

VE GÜNCEL TERÖRE YARDIM İDDİALARI!

AKP iktidarı döneminde Suriye savaşı ile birlikte Ortadoğu’daki terör gruplarına silah ve lojistik destek yapıldığı iddiaları zirve yaparken, bu söylentiler Ortadoğu ile sınırlı kalmadı. 2014 yıllarında sızan telefon kayıtlarından birisinde, Türk Hava Yolları’nın (THY) Nijerya’daki iç savaşta kullanılmak üzere silah taşıdığına yönelik iddialar içeriyordu. Kayıttaki telefon görüşmesinin, THY yetkililerinden Mehmet Karakaş ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Mustafa Varank arasında geçtiği söyleniyordu.

Afrika kıtasına dair şimdi yeni bir iddia daha var; Libya’daki terör örgütlerine silah gönderildiğine dair… Ve bu iddia ile de Libya yenilerde Türkiye’yi BM’ye şikayet etti.

Hatırlarsanız daha öncesinde Libya’nın batısındaki El-Humus limanında, izinsiz olarak ülkeye sokulmaya çalışılan askeri araçlar ele geçirilmiş, özel anti-mayın ve anti-füze korumayla donatılmış, aralarından 9’u zırhlı araç olmak üzere onlarca askeri araca el konulmuştu. Libyalı yetkililer, “Zırhlı araçların Türkiye’de üretildiğini ve Türk limanlarından birinden gönderildiğini” iddia etmişlerdi.

Ve şimdi Mareşal Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu (LUO), ülkedeki aşırılık yanlısı gruplara destek verdiğini iddia ettiği Türkiye’ye yaptırım uygulanması talebiyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) başvurdu ve LUO Sözcüsü General Ahmed el-Mismari:

“Türkiye’nin Libya’daki aşırılık yanlısı gruplara destek verme çabalarından vazgeçmediğini ve Libya ordusuna karşı koymaya devam ettiğini” ileri sürdü ve de BMGK’dan Ankara’ya yönelik “uluslararası yasaklayıcı tedbirler” almasını talep etti.

Bu eklenen yeni halka ile birlikte Türkiye Devleti’nin bütün kurumlarını ele geçirmiş olan mevcut iktidar, yeni bir terör suçlaması ile karşı karşıya.

GERİYE TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ADI KALDI

Bu saydığım terör iddialarının bir kısmının ulusal, bir kısmının ise uluslararası boyutu var. Belki bir kısmı ülke içindeki yargılamalara konu olacak ama bir kısmı da uluslararası savaş suçlarına dair mahkeme ve kuruluşların kapsamında.

Bu suçlamalardan belki de AKP, lideri ve kitlesi sorumlu tutulurken, bir kısmında ise Avrasyacı ekibi de sorumlu tutulacak.

Uluslararası mahkemelerin işleyişinde sorumlulular daha dar kapsamda tutulmakta. Sırbistan- Bosna Hersek iç savaşı sonrasında Uluslararası Savaş Suçları Mahkemelerinde sadece belli elebaşları ceza almışlardı. Türkiye ile ilgili de benzer bir prosedür uygulanabilir.

Ülke içi yargılamaların gidişatının ise ucu çok açık. “FETÖ Yargılamaları” süreci ile birlikte Türkiye devleti ve yargısı büyük bir kırılma ve tsunami yaşadı ve terör kavramı öyle bir metamorfoz geçirdi ki, insanlar, partiler, gruplar artık çok farklı şekillerde bir anda terörle suçlanabilir. Artık herşey zamana ve konjonktüre bağlı.

AKP ve destekçilerini bekleyen ilk “Demoklesin Kılıcı”, “FETÖ-PDY Siyasi Yapılanma Ayağı” soruşturmaları. Zira halihazırda tutmuş elde böyle bir “torba dosya” var. Şu ana kadar da bu torbaya her fikirden ve gruptan insan çok rahat sokulabildi. Bu bağlamda AKP’lilerin hemen hepsinin buna dahil edilmesi muhtemel.

Diğer dosyaların durumu ise siyasi denkleme ve güç sahiplerine göre değişir; duruma göre AKP’liler ya hepsinden ya da bir kısmından sorumlu tutulurlar. Ve şimdi nasıl ki bir Bank Asya hesap listesi üzerinden onbinlerce insanın suçlanabilmesi gibi, sırf AKP üyesi olmak, belki ona oy ve destek vermişliğin ispat edilmiş olması ile -AKP’nin terör örgütü ilanından sonra- bir cezalandırılma sebebi sayılabilecek.

Çünkü artık pandoranın kapağı açıldı, cin şişeden çıktı. Bu argümanlarla herkes terör örgütü üyesi sayılabilecekken, bu konuda asıl hedefte olan AKP olacaktır. Geriye örgütün ismini koymak kalıyor. Bundan önceki terör heyulasının adı, topluluk liderinin ismine atfen ‘fetö’ denmişti, bundan sonraki de partinin lideri üzerinden giderse muhtemelen RETÖ olur herhalde. (Amerika’daki bazı yayınlar zaten halen FETO kelimesinin açılımını da: Faschist Erdoganist Terror Organisation olarak da vermekteler.)

Eğer parti üzerinden gidilirse, her şeyin başına AK getirdikleri gibi bu örgütün başına da AK getirirler ve olur size AKTÖ! Yani Ak Parti Terör Örgütü.

İstenen bu mu? Hayır, kesinlikle. Şu son  10 yıldır ucuz, bölücü siyaset anlayışı ile ülke ve millet farazi kamplara böldürüldü. Ülke ve halk üzerinde sürekli baskı ve gerilimler var. İnsanlar silsileli olarak suçlanıyor, takibata uğruyor, hapislere atılıyor. Güvensizlik ortamından dolayı insanlar, beyinler ve sermayeler sürekli olarak dışarıya göç ediyor. Ülke adeta manen kuraklığa ve çölleşmeye maruz bırakılıyor.

Gerilimi düşürmeye, toplumsal bir uzlaşıya ve barışa ihtiyaç var. Fakat insanları  yaftalamanın, fişlemenin, suçlamanın histerik bir hal aldığı günümüz Türkiye’sinde bu girdaptan kurtulmak mümkün mü?

Kandan, kamplaşmadan, gerilimden beslenen mevcut iktidarın buna fırsat vermesi zahir planda mümkün gözükmüyor. Hesaplaşma, rövanş mantığı ile hareket edip gücü ele geçirerek başka kimseler de bu azgın gürüha/ iktidardakilere yaşattıklarını yaşatmaya kalkacaksa ülke yeni acılara namzet demektir.

Gönül, kısa vadede bir sulh, toplumsal bir barış arzuluyor ama kaderin yazdığını bilemeyiz.

Fakat böyle durumlar akla hemen “Evlâ leke fe evlâ” ayetini getiriyor. “Gerektir sana o belâ gerek”. (Kıyamet 33-34) Şimdi insanlar bunu sosyal medyada ‘Kırdığın yerden kırılacaksın’ şeklinde paylaşıyorlar. Ama yine de biz herkes için esenlikler, güzellikler dileyelim. Yoksa, Andy Warhol’ün, “Herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak” dediği gibi (In the future everybody will be world famous for fifteen minutes), Bu gidişle Türkiye’deki herkes bir gün bir TÖ ile biten örgütün üyesi olmakla suçlanacak!
<< Önceki Haber AKP taşları döşedi. Bir tek ismini koymak kaldı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER