AKP'ye yakın Yeni Akit gazetesinde yazan Faruk Köse, T24 sitesinde yayınlanan röportajında AKP'yi eleştirdi.
Dolmabahçe ve Kabataş iddiaları için "Allah korudu, yazmadım" diyerek Erdoğan'ın özür dilemesi gerektiğini söyleyen Köse, AKP'de bir otoriterleşme olduğunu da kabul etti. "Bir bakanın 700 bin liralık saat takmasının yanlış olduğunu" söyleyen Faruk Köse, AKP içinde işlerin dar bir kadro ile yürütüldüğünü belirtti.
"AKP iktidar olup devletin içerisine yerleşince, düne kadar değiştirilmek istenen rejimi sıkı sıkıya sahiplenir oldu." ifadelerini kullanan Akit yazarı, S"ahip olduğu bu konumu kaptırmamak için de sistemi ayakta tutma refleksiyle, yani devlet refleksiyle, bazı şeyleri hukuk toleransıyla değil de otoriter eğilimlerle yapmaya yöneldi." dedi
İşte T24'te yayınlanan o röportajdan bazı bölümler
- Sizce Dolmabahçe’de içki içildiği kanıtlanabildi mi?
Bu hususta bazı resimler var tabii ki, ama kesin bir ispat yok gibi.
‘Kabataş tacizini yazmadım, Allah korudu’
- Siz Kabataş tacizi iddiasını neden yazmadınız?
İlk duyduğum anda, çelişkili şeyler gördüm ve bekleyeyim dedim. Dolmabahçe’de ayakkabı, kola kutuları vb. fotoğraflar vardı ama Kabataş’ta yoktu. İşin aslı da bir türlü ortaya çıkmadı. Haberi ilk yapanlar bile pişmanlık ifade etmeye başlayınca, kendi kendime, “Allah seni korudu, iyi ki yazmamışsın” dedim. İşin sonunda mahcup olmak da vardı. ‘Erdoğan Dolmabahçe ve Kabataş iddiaları için yarı özür dilemeli’
- Sizce bu olayları gerçek gibi zikreden Erdoğan bugün özür dilemeli mi?
Dilemeli ama, “Beni yanılttılar” tarzında. Sonuçta bizzat gidip görmüş değil. Kendisine güvendiği kadrolar tarafından getirilen bilgi olmadan öyle bir açıklama yapmazdı herhalde. Bu yüzden, özürden ziyade, "Beni yanılttılar" türünden bir yarı özür gibi olabilir. Ancak, zihniyetime göre, eğer bu bilgiler yanlışsa özür dilemesi daha faziletli olur. Üstelik toplumda böyle bir özür prim de yapar. İnsanlar, hatalarından geri adım atanları severler. ‘AKP’de devletle özdeşleşen bir otoriterleşme var’
- “Diktatörlük yok ama ciddi sıkıntılar olduğu bir gerçek” sözlerinizden yola çıkarak; AKP’deki eğilimi “dikatörleşme” değil, ama “otoriterleşme” olarak tanımlar mısınız?
Evet, bir otoriterleşme var. Eskiden daha geniş bir kadroyla istişare halinde yürütülen işlerin, şimdi daha dar ve genellikle söyleneni onaylayıp icra etmeye meyyal bir kadroyla yapıldığına dair güçlü izlenimler var. Ancak bu otoriter görünüm, AKP’yi başka yapılara egemen kılmak şeklinde değil de, devletle özdeşleşmiş bir şekilde, devletçi bir refleksle oluyor. Yani devletçi bir yaklaşımla, devlete, devletin mevcut yapısına sahip çıkma ve o yapıyı güçlü biçimde ayakta tutma endişesiyle gelinen bir otoriterleşme. Oysa mevcut devlet mekanizması, rejim, sistem deyin isterseniz, bu, AKP’yi destekleyen ana tabanın düne kadar değiştirmek istediği bir şeydi. AKP iktidar olup devletin içerisine yerleşince, düne kadar değiştirilmek istenen rejimi sıkı sıkıya sahiplenir oldu. Sahip olduğu bu konumu kaptırmamak için de sistemi ayakta tutma refleksiyle, yani devlet refleksiyle, bazı şeyleri hukuk toleransıyla değil de otoriter eğilimlerle yapmaya yöneldi. En azından algılara yerleşen görüntü bu oldu. Hepsi olmasa da bazı işlerin otoriter bir tarzda yürütülmesi, insanlarda diktatörlük endişeleri oluşturmuş olabilir.