Yüzleşme Derneği tarafından 'Türkiye nereye?' temalı bir panel düzenledi. Programa katılan akademisyen ve gazeteciler, Türkiye'nin kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini söyledi. Panelde konuşan Prof. Dr. Ferhat Kentel, ülkenin kutuplaşması sonucu insanların; o cemaatçi, bu Ermeni, bunda Alevilik var, bunda Romanlık var, bunda Kürtçülük var gibi yaftalamalarla daha da ayrıştığını dile getirdi.
Yüzleşme Derneği tarafından düzenlenen 'medya, düşünce, ifade özgürlüğü, hukuk ve adale, Kürt sorunu, din ve inanç özgürlüğü' gibi farklı alt başlıkların ele alındığı 'Türkiye nereye?' temalı panel Taksim Hill Otel'de yapıldı. Alev Karaduman ve Sibel Yerdeniz moderatörlüğündeki panele Cafer Solgun, Erdal Doğan, Prof.Dr. Ferhat Kentel, Hacer Foggo, Hanım Büşra Erdal, İştar Gözaydın, Levent Gültekin, Said Sefa, Yavuz Baydar gibi isimler iştirak etti.
İki oturum halinde yapılan panele katılan gazeteci ve akademisyen konuşmacılar, Türkiye'nin tamamına ulaşabilecek bir dil, bir politika, bir söylem, bir yöntem geliştiremeyen hem siyaset hem medyanın kutuplaşmanın ana odağı olduğuna dikkat çekti. Konuşmacılar, bir çok sorunun üstesinden gelme adına ülkenin gerçek bir demokrasiye ihtiyacı duyduğuna işarete etti.
İNSANLAR AYRIŞTIRLIYOR
Alev Karaduman moderatörlüğündeki panelin ilk oturumunda kutuplaşma temalı bir konuşma yapan Prof. Dr. Ferhat Kentel, son dönemde artık gelinen nokta itibariyle 'çalıyor ama çalışıyorlar' sözlerinin klişeleştiğini hatırlattı. Kutuplaşmaya da işaret eden Kentel, "Devletten ne öğreniyorsak, onu yapıyoruz." dedi.
İnsanların, o cemaatçi, bu Ermeni, bunda Alevilik var, bunda Romanlık var, bunda Kürtçülük gibi yaftalamalarla daha da ayrıştığını dile getiren Kentel, "Bu topaklarda yaşayanlar kabaca budur. İşte bu insanlar biraz Müslümanlık, biraz Kürtlük, biraz Türklük biraz göçebelik, bütün bunlar hepsi tam bizim bileşimimize uymadığı zaman o acayipleşmeye başlayan, yani tam bizim şeklimize uymayan bunlar, en çok bizi korkutan oluyor." dedi
'YARGI, ÜLKENİN GİDAŞATINI YÖNLENDİRİYOR'
Gazeteci yazar Hanım Büşra Erdal ise yargının son dönemde Türkiye'nin gidişatını yönlendirdiğine işaret etti. Erdal, örnek olarak ise Sulh Ceza Hakimlikleri'ni gösterdi. Sulh Ceza Hakimliklerinin 1920'de kurulan İstiklal Mahkemeleri'nin benzeri olduğuna dikkat çeken Erdal, bir çok yargı mensubunun ise bu süreçte seyirci pozisyonuna geçerek olup bitenleri içine atmakla yetindiğini anlattı. Erdal, hiçbir mahkemenin başka bir kesimi yargılamak amacıyla kurulamayacağına vurgu yaptı. Erdal, Sulh Ceza Hakimlikleri'nin son süreçte karşı bir kesime karşı dava açma ve onlara ceza verme amacında kullanıldığını kaydetti. Sulh Ceza Hakimlikleri'nin gazete basılmasında, gazetecilerin, tutuklanmasında, medyaya baskı yapmada, ve özgürlük kanallarını kısıtlayan her türlü alanda kullanıldığını ifade eden Erdal " Bu hakimlikler kararıyla, gazeteler basıldı, twit attığı için insanlar göz altına alındı, evleri basıldı, işadamlarının mal varlıklarına el konuldu... Başka ne yaptı? Nefes alabildiğimi alan var sosyal medya, burada da erişim engellenmesi, twitlerin kaldırılması, haberlerin kaldırılması karartını bu mahkemeler veriyor... Dolayısıyla Türkiye'de düşünce ve ifade özgürlüklerini önündeki en büyük engel Sulh Ceza Hakimlikleri'dir." dedi.
'RAMANLAR DIŞLANIYOR'
Romanlarla ilgili çalışmaları ile bilinen Avrupa Roman Hakları Merkezi Türkiye İnsan Hakları Gözlemcisi Hacer Foggo ise Roman milletine mensup insanların karşı karşıya bulunduğu sorunlara dikkat çekti. Foggo, Romanların değişik vesilelerle ayrımcılığa maruz kalarak dışlandığını ifade etti.
Faggo, Roman çocuklarının özellikle eğitim alanında önemli ayrımcılık sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını ve adeta önlerinin bilerek tıkanmaya çalışıldığını savundu. Faggo, Romanların özellikle 'kentsel dönüşüm' projesi kapsamında da zorlu bir süreçten geçtiğini ve bu projeye ilk kurban edilenlerin Romanlar olduğunu anlattı.
'HAK İHLALLERİ VAR'
Avukat Erdal Doğan ise her şeye rağmen hak ihlallerinin zedelenmemesi gerektiğini vurgu yaptı. Bu konuda en çok hak ihlallerinin terörle mücadele kapsamında Cizre'de yaşandığına dikkat çeken Doğan, "Bu Cizre'deki, Sur'daki insan hakları ihlalleri dehşet verici bir şey. Ama halen bunu terörle mücadele olarak gören büyük bir kısım var. Devlet her türlü terörle mücadelede bulunur. Bunlar devletin meşruluğu konusunda tartışılmaz bir şey. Ama uymak zorunda olan hukuk kuraları var. Uymak zorunda olan Türk Ceza Kanunu var. Uymak zorunda olduğu Ceza Muhakemesi Kanunu var. Ve hatta uymak zorunda olduğu Terörle Mücadele Yasası var. Buna da uymuyor. Ve iç hukuk olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi var buna da uymuyor. Bu bakımdan tüm kesimlerin etkin bir muhalefet olarak hukukla hareket etmesi lazım. Siyasetçinin de öyle ve medyanın da öyle. Bu konuda en büyük eksikliğimiz düşünce ifade özgürlüğünün olmaması." diye konuştu.
'AK PARTİ KENDİNİ DEVLETLE ÖZDEŞTİRDİ KAYBETTİ'
Sibel Yerdeniz moderatörlüğündeki forumum ikinci oturumuna Cafer Solgun, İştar Gözaydın, Levent Gültekin, Said Sefa katıldı.
Yazar Cafer Solgun, demokrasi ve insan hakları adına büyük umutlarla kurulan AK Parti'nin varlığını devletle özdeşleştirmesi sonrasında yeni partiye dönüştüğünü dile getirdi. Solgun, "Şimdi yok paralel diye, yok Kürt diye, yok Alevi diye, yerli ve milli değil diye kendi yurttaşlarıyla kavga eden bir parti haline geldi. Aldığı oyun yüzde 49,5 olması bu gerçeği değiştirmez. AKP Türkiye siyaset tarihinin en zayıf partisidir. Şu gün itibariyle. Çünkü iktidar partisinin söylem ve uygulamaları bazı yurttaşların çok hoşuna gidebiliyor. Ama diğer bazı vatandaşların da nefretini öfkesini, biriktiriyor." dedi.
'BASIN YÜZSÜZLEŞİYOR'
Haberdar.com Genel Yayın Yönetmeni Said Sefa ise medyaya yönelik baskıların olduğu bir dönemde medyanın bırakın yüzleşmeyle büyük bir 'yüzsüzlük' ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Sefa "Yüzleşmeyi öncelikle kendimizle yapmak zorundayız. Eğer bu yüzleşmeyi kendimizle yapmasak yüzsüzleşme ortaya çıkıyor. Şu anda medyanın bir defa yüzsüzleşme problemi var. Medyanın 'yüzü' yok. Medya iktidara göre yüz alıyor; şekil alıyor; medyayı öyle düşünebilirsiniz. Soyut bir kavram olan medya iktidar kim olursa güç kimden yana olursa bir anda onu maskesini takabiliyor. Medyanın böyle temel problemleri var. Dolayısıyla böyle kliklere bölünmüş, farklı farklı mecralara bölünmüş, kuşatılma ve işgal edilmek için can atan bir medyayı, fikri veya düşünce yapısı bozuk olan kendi iktidarını despotizme dönüştüren her siyasi yapının kullanılması kaçınılmaz hale gelir." ifadelerini kullandı.
'ÜLKEMİZİN GERÇEK BİR DEMOKRASİYE İHTİYACI VAR'
Diken.com.tr yazarı Levent Gültekin ise toplumun karşı karşıya olduğu kutuplaşmanın, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan geldiğini ve bunun bugün yaşanıyor olmasının ise dışlanan ile dışlayan taraf dengesinin hemen hemen eşit düzeyde olmasından kaynaklandığını söyledi.
Gültekin, "Türkiye'nin tamamını bir toplum bir ülke kabul edip, onların tamamına ulaşabilecek bir dil, bir politika, bir söylem, bir yöntem geliştiremeyen hem siyaset hem medya kutuplaşmanın ana odağı." dedi.
Kutuplaşmaya zemin hazırlamada medya ve siyasetçilerin hedefindeki topluluklar da önemli görev düştüğüne işaret eden Gültekin şunları söyledi: "Gruplar olarak bölündüğümüzde bizde şöyle dönüp toplum olarak şöyle bir şey diyemiyoruz; arkadaş sen iye sadece beni mutlu ediyorsun. Sadece niye Kürtleri mutlu ediyorsun? Sen diğer kesimleri de mutlu edecek bir söylem geliştirmiyorsun? İşte bunu diyemiyoruz. Ya da dindarlar dönüp de kendilerini mutlu etmeye çalışan birine; arkadaş bir dakika sen niçin sadece beni mutlu ediyorsun? Ya da Atatürkçüler, ya da solcular, ya da Aleviler niçin sadece beni muhatap alıyorsun? Diyecek yeterliliği gösteremediği için hem siyasetçi hem gazeteci bu alanın üzerinden yürüyorlar."
Her kesimin kendine göre farklı bir sorunu olduğuna işaret eden Gültekin, "Bütün bunlar topladığımızda ne ortaya çıkıyor? Türkiye'nin bir sorunu var; tek bir sorunu. Demokrasi sorunu. Ülkemizin gerçek bir demokrasiye ihtiyacı var." diye konuştu.
'DEMOKRAT OLMAK KOLAY DEĞİL'
Panele katılan siyasetçi İştar Gözaydın de özelikle demokrasiden uzak siyasi kültürün yıkılması gerektiği söyledi. Gözaydın, "Demokrasiyi demokrat olmayı, her şeyin önüne alabilmek, kolay mı? Hiç değil. Söz olarak demokrat olmak çok cazip bir terim. Maalesef içi çok boşaltılmış bir terim, ama bunu gerçekten yapabilmek öyle kolay bir iş değil." ifadesini kullandı.
CİHAN