Mecliste fezlekeleri bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıkları, 2016 yılında kabul edilen anayasa değişikliği ile kaldırıldı.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından, HDP’nin önceki dönem eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda vekil tutuklanarak cezaevine girdi. HDP’li milletvekilleri, anayasa değişikliğinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) itiraz başvurusu yaptı fakat talep reddedildi.
HDP, bunun üzerine, 2016 yılının eylül ayında, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili anayasa değişikliği ve tutuklu vekiller hakkında AİHM’e başvurdu.
AİHM, HDP tarafından yapılan başvuruyu gündemine aldığını açıkladı ve Türkiye hükümetinden savunma istedi. AİHM ayrıca, HDP’li vekillerin avukatlarına yazı göndererek, dokunulmazlıkların kaldırılmasının somut sonuçlarının neler olduğu başta olmak üzere, birçok konuda bilgi talep etti.
AİHM, avukatlara gönderdiği yazıda, 20 Mayıs 2016 tarihli anayasa değişikliğinin, muhalefet partisi üyeleri olarak başvurucuların ifade özgürlüğüne müdahale teşkil edip etmediğini, anayasa değişikliği ile dokunulmazlıkların kaldırılmasının anayasanın 83. ve 85. maddelerindeki öngörülen usüllere uygun yapılıp yapılmadığını ve bu kararın hangi baskın sosyal gerekliliğin sonucunda alındığını sordu.
Rudaw'da yer alan habere göre AİHM, dokunulmazlıkların kaldırılması için TBMM tarafından izlenen usulün, başvurucuların ifade özgürlüklerini kullanma konusunda caydırıcı bir etki doğurup doğurmadığı sorusunu da yöneltti.
Davayı, AİHM’e taşıyan avukatlardan biri olan, aynı zamanda Selahattin Demirtaş’ın da avukatı Ramazan Demir, Medyascope‘tan Ferit Aslan‘a konuştu.
Demir, “AİHM’in geç de olsa bu dosyaları gündemine almasının önemli olduğunu” söyledi ve şöyle devam etti:
“Doğrudan cumhurbaşkanının sevk ve idaresinde, muhalefetin ‘anayasaya aykırı ve ama evet’ tavrı ile kaldırılan dokunulmazlıkların başta yalnızca HDP milletvekilleri için olsa da, sonrasında CHP milletvekilleri için de sonuçları olmuştur. Ancak, düzenlemenin temel hedefinin HDP milletvekilleri olduğu her aşamada ifade edilmiştir. Nitekim AİHM’in de Türkiye’den istediği savunmada üzerinde durduğu esas nokta, dokunulmazlıkların kaldırılma usulü olmuştur. Anayasaya aykırı olarak kaldırılan dokunulmazlıkların sonucu olarak HDP eş başkan ve milletvekillerinin tutuklanma süreci, ayrıca ülkenin kaderinin belirlendiği referandum ve devamındaki seçim süreçleri şaibeli olarak sürdürülmüş ve anayasal sistem tamamen değiştirilmiştir."
Demir, AİHM’in Türkiye hükümetinden istediği savunmada, dokunulmazlıkların kaldırılması usulünün ve sonuçlarının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. maddesi açısından değerlendirilmediğini, bunun da önemli bir eksik olduğunu söyledi:
“Çok açık siyasi müdahalelerle yürütülen bu sürecin, muhalefet açısından sonuçları ağır olmuştur. TBMM’deki süreç sonunda başlatılan yargılamalarda siyasi müdahalelerin sonucu olarak 11 HDP milletvekiliyle birlikte tutuklanan Selahattin Demirtaş ile ilgili davada AİHM, Demirtaş’ın tutukluluğunun siyasi saiklerle sürdürüldüğünü kabul etmiştir. Bu tutukluluğa giden yasal sürecin de aynı şekilde siyasi müdahalelerle örüldüğünün AİHM tarafından incelenmesi gerekmekteydi”.
AİHS’in 18. maddesinde AİHM’e taraf olan ülkelerin olağanüstü hal dönemlerindeki hak kısıtlamalarına ilişkin hükümler bulunuyor. Söz konusu maddede, “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar, öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” deniliyor.
Türkiye, Selahattin Demirtaş davasında, AİHM tarafından ilk kez 18. madde uyarınca suçlu bulunmuştu.