Turpun büyüğünü bugüne saklamıştık... Sarayın “Ağrı”lı seçim tezgâhlarına dün bıraktığımız yerden devam edelim.
Karanlıklar prensi edasıyla operasyonları yöneten eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, çatışmanın çıktığı gün ilk açıklamayı yapandı. Sağda solda minik haberler çıkmıştı, güya seçim çalışması için Efkan Ala, Erzurum’a gitmiş de bölgede olduğu için konuyla alakadar olmuş vs. diye.
Bunların yalanlarına doğru haber yetiştirmekten bitap düşeceğim!..
İşin gerçeğini öğrenmek ister misiniz?..
Çatışmanın yaşandığı gün Ağrı Valisi Musa Işın’ın hemen ardından eski İçişleri Bakanı, AKP Erzurum Milletvekili adayı Efkan Ala, Jandarma harekât merkezine giriyor. Ala, olayın sonuna kadar harekât merkezinde kalıyor, görevli ve komutanlara sürekli müdahale ederek talimat yağdırıyor. Bölgedeki güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgilere göre, çatışmanın en sıcak anlarından birinde yakıt ikmali için birliğine dönen 4 helikopterimiz ikmali tamamlamasının ardından yeni bir sorti için havalanacakken Ala engelleme yapıyor. Helikopterlerin kalkmasını engelliyor. Komutanlar şaşkına dönüyor ama kimse Ala’ya bir şey diyemiyor. Efkan Ala, çatışmalar sıcak bir şekilde devam ederken basına “çatışma bitti” açıklaması yapıyor. Bölgedeki askeri yetkililerin verdiği bilgiye göre çatışmalar Ala’nın bu açıklamasından yaklaşık 4 saat sonra sona eriyor.
Mardin Mazıdağı operasyonunda atlatılan “Başbakan” Ahmet Davutoğlu ise Ağrı’daki olayı sonradan öğrenmesine rağmen Jandarma harekât merkezinde konuşlanan Efkan Ala’dan bilgi almak yerine sürekli Genelkurmay karargâhını sıkıştırıp açıklama yapabilmek, ön almak için bilgi istiyor.
Tablo bu!..
“Rezalet” tanımı bile yetersiz kaldı!..
Niye hiç kimse çıkıp soramadı;
“Ey, Efkan Ala sen harekât merkezine hangi kimliğinle girip, operasyona müdahil olup sağa sola emirler yağdırdın?”
“Sen Bakan değilsin, milletvekili değilsin, yetkin ne, hangi sıfatla burada oturuyorsun?”
Oradaki komutanlara hak veriyorum!.. Ne yapsın garipler?.. Seçim sonrası Ala’nın yeniden İçişleri Bakanı olma olasılığı yüksek. Hesap sorsunlar, sonra da 7 Haziran ertesinde dayağı yesinler veya “paralelci” yaftası boyunlarına asılsın. Öyle mi?.. “Gık” diyemezler pek doğal olarak!..
Bir çift lafım da; güya demokrasi adına İç Güvenlik Kanunu’nda Jandarma, İçişleri Bakanlığı’na bağlanarak siyasallaştırılırken destek atanlara olacak. İşkembeden demokrasi savunuculuğu yapanlar;
Çıkıp da bu son olaydan sonra Jandarmayı hedef tahtasına oturtmayın.
Pantolonunuzun paçası sıkıysa, Efkan Ala’ya o gün Jandarma harekât merkezinde ne aradığını sorun. Helikopterlerin sortilerine neden engel olduğuna cevap arayın.
İdrak yolları iltihaplılar;
Jandarmanın neden siyasallaştırıldığının ilk ürünü Ağrı’da alınırken bundan sonra olabilecekleri de iyi düşünün!..
Hâl böyle iken; Jandarma üstünden TSK’ya, fırsat bulmuşken ateş açanlara da Genelkurmay cevaplarını, gayet oturaklı bir şekilde yapıştırdı.
Hakkı teslim etmeliyim;
Genelkurmay Başkanlığı’ndan tam zamanında yapılan açıklamalardan “Ağrı’daki çatışmada yaralan askerlerin tahliyesine vatandaşların yardım etmesi takdire şayandır” şeklindeki ilki 4 dörtlüktü. Bölgede PKK-AKP arasında sıkışan vatandaşların da büyük takdirini topladı. Üstelik, AKP ve HDP arasındaki danışıklı seçim rantı tezgahında iki tarafın da oyununu açığa çıkardı ve silahlarını elinden aldı. “Güvenlik nedeniyle alınan bu önleyici tedbirin TSK ile ilgisi bulunmamaktadır...” diye devam eden açıklamanın satır araları da saltanat tezgâhçıları ve destekçilerine çok ince ve açık bir mesajdı. Hem Beştepe’de hem de Davutoğlu cephesinde Genelkurmay açıklamaları çok sıkıntı yarattı ama bu ordu, milli ordu. Onca acı tecrübeden sonra artık kumpas yemiyorlar.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ