Ahmet Nesin'in Fidan'ın Akar'a "Komutanım, Recep Tayyip Erdoğan darbe yapıyor, bişeyler yapıp önlemeye çalışın..." demiş olabileceğini iddia ettiği yazısı şöyle:
Darbeyi asker yapıyorsa ve MİT müsteşarı da asker emeklisiyse, mesai arkadaşlarını ihbar etmek adına sivil başbakana darbeyi haber vermez.
12 Mart 1971 darbesi oldu, başbakan Süleyman Demirel'di ve "MİT darbeyi bana haber vermedi..." dedi...
12 Eylül 1980 darbesi oldu, başbakan Süleyman Demirel'di ve "MİT darbeyi bana haber vermedi..." dedi...
15 Temmuz 2016 darbesi oldu, başbakan Binali Yıldırım'dı ve "MİT darbeyi bana haber vermedi..." dedi...
15 Temmuz 2016 darbesi oldu, cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı ve "MİT darbeyi bana haber vermedi..." dedi...
12 Mart 1971 yılında MİT müsteşarı korgeneral Fuat Doğu'ydu...
12 Eylül 1980 yılında MİT müsteşarı korgeneral Bülent Türker'di...
15 Temmuz 2016 yılında MİT müsteşarı astsubay Hakan Fidan'dı...
Bu giriş size ilginç geldi mi bilmiyorum ama bana çok ilginç geldi... Darbeyi asker yapıyorsa ve MİT müsteşarı da asker emeklisiyse, mesai arkadaşlarını ihbar etmek adına sivil başbakana darbeyi haber vermez. Demokrasi adına doğru olmadığını söyleyebilirsiniz ama zaten MİT müsteşarının asker olması demokratik olmadığından gelişmenin demokratik olup olmadığını tartışmak bence boşuna.
İşi kağıt üstünde düşünürseniz başka sonuç çıkıyor aslında. MİT başbakanlığa bağlı bir kurum olduğundan ilk haberi başbakanın alması gerekiyor. Ama korgeneral Fuat Doğu ve Bülent Türker tercihlerini silah arkadaşlarından yana kullanmışlar zamanında. İşin ilginç bir yanı daha var yada bana hep öyle gelmiştir, hem 12 Mart, hem de 12 Eylül darbelerinde hava kuvvetleri komutanları Amerika'dadır.
Oysa 15 Temmuz darbesine baktığımızda iş biraz değişik, Aziz Nesin öyküsü ya da Kemal Sunal filmi gibi biraz. Aziz Nesin'e bir darbe komedisi senaryosu yaz deselerdi 15 Temmuz'u yazardı ve Kemal Sunal'ın da oynamasını isterdi. MİT müsteşarı da bir asker ama omuzu kalabalıklardan değil, pırpırlılardan, yani astsubay. Astsubaylar pek ciddiye alınmadıklarından dolayı (Oysa askeriyede bence çok önemliler) halkın büyük bir kısmı Hakan Fidan'ı sivil sanıyor.
Erdoğan'ın geçmiş konuşmalarına baktığımızda esasında Hakan Fidan kendisinin sır küpü. Sır küpü derken, öyle sevgi, aşk konusu filan diye almayın, Türkiye, Kürdistan ve Suriye girişimleri dahil, bütün cinayetlerden haberdar ya da beraber planlanmış olaylar. Ancak Hakan Fidan dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu'yla anlaşıp istifa ediyor ve milletvekilliği için aday adayı oluyor. Davutoğlu'yla Erdoğan arasındaki ilk kriz böylece su yüzüne çıkıyor ve Erdoğan vekilliğe karşı çıkıyor. Sonuçta Fidan vekillikten vazgeçip tekrar müsteşar oluyor ama artık o bir suskun müsteşardır. Erdoğan'ın Dolmabahçe mutabakatını yok saymasıyla hem Davutoğlu, hem de Fidan bir anlamda açığa düşmüş oluyor.
Gelelim darbe girişiminin gündüz saatlerine. İlk haber MİT müsteşarı Hakan Fidan'a geliyor, darbeden çok kendisinin yok edileceği üzerine. Bu ihbardan dolayı darbe çıkartılır ya da çıkartılmaz, bu ayrı bir tartışma ama Hakan Fidan'la empati kurduğunuzda aklınıza gelenleri sıralayın ve ne yapacağınıza karar verin. Sizi gözden çıkaran ve astığı astık, kestiği kestik bir cumhurbaşkanı var ve siz de bütün sırlarını biliyorsunuz ama gözden düşmüşsünüz.
Bütün MİT müsteşarları gibi Hakan Fidan'ın da bu konuda ilk uyarması gereken kişi başbakan Binali Yıldırım'dır. Diyelim ki bulamadı, ulaşamadı, cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Oysa Hakan Fidan genel kurmay başkanlığına gidiyor. İşin içinden çıkılmaz komedi burada başlıyor.
"Sayın genel kurmay başkanım, bana bir ihbar geldi, beni öldürecekmişsiniz ve darbe yapacakmışsınız..."
Daha açayım, bir asker MİT müsteşarına gidiyor ve askerler sizi öldürecek diyor, o da asker başına gidip bu ihbarı söylüyor, ne için, korunmak için, öldürülmemek için. Peki Fidan, genel kurmay başkanı Hulusi Akar'ın bu emri vermediğinden nasıl emin ya da niye emin? İşte burasını bilmiyoruz ya da biliyoruz ama onlar bunu açıklamıyorlar.
Evet, MİT müsteşarı kendi canını kurtarmak için Hulusi Akar'a gidiyor, çünkü o kendisinin onun tarafından öldürülmeyeceğinden emin. Peki o zaman ne söylemiştir sizce Hulusi Akar'a... Burada bikaç olasılık var.
Komutanım, bir binbaşı askerler tarafından öldürüleceğimi söyledi, bundan haberiniz var mı? Bu bir darbe başlangıcı olabilir...
Komutanım, Fethullah Gülen darbe girişiminde, bu işin içinde başka kimler var bilmiyorum, önlemeliyiz...
Komutanım, NATO'cu subaylar darbe yapacaklar. Aralarında Gülen ekibinin de bulunduğu bir grup asker beni öldürecekmiş. Bişeyler yapın...
Komutanım,Kemalist subaylar darbe yapacakmış. Sanırım siz hariç bikaç grup asker var işin içinde, Erdoğan buna karşı darbeyle cevap verebilir...
Komutanım, Recep Tayyip Erdoğan darbe yapıyor, bişeyler yapıp önlemeye çalışın...
Bana en yakın gelen bölüm var, o da "Komutanım, Recep Tayyip Erdoğan darbe yapıyor, bişeyler yapıp önlemeye çalışın..." MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın başbakana ve cumhurbaşkanına ulaştığı saatlere baktığımızda bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Ne zaman ki Hakan Fidan yaşamını garantiye alıyor, o zaman hem Yıldırım'ı, hem de Erdoğan'ı arıyor. Siz diğer seçenekleri seçebilirsiniz, hatta başla olasılık da ekleyebilirsiniz.
İş esasında bu saatlerde, yani Fidan'ın kendisini kurtardığı saatlerde daha da karışık. Bu karışıklığı da yine cumartesi günkü yazımda paylaşacağım sizlerle, "FİGARO'NUN DÜĞÜNÜNE KARŞI ERDOĞAN'IN 3 DÜĞÜNLÜ DARBESİ"