HELAL BE MURO

Şu mübarek kurban bayramında sırası mıdır? Sırasıdır... Oturup nostalji yaparlar;


‘Deniz’ler, Ulaş’lar, Mahir’ler’ diye yüksek perdeden ve duygu dozu yüksek yazılar yazarlar... Bilmezler... Murat Belge ve Mete Tunçay yazıp duruyor. Devletin arşivleri belge kaynıyor. Hangi fırkanın (mesela komünist fırkasının), hangi resmi örgütün sülbünden geldiği neredeyse Sağır Sultan’ın bile malumu... Buna rağmen okumazlar, öğrenmezler, fehmetmezler. Hadi okumuyorsunuz... Sarp Kuray’ın, Hasan Cemal’in, Ahmet Kahraman’ın, Ertuğrul Kürkçü’nün söylediklerine kulak verin bari. İlhan Selçuk’u sosyalist, kararsız ve manipülatif bir ihtiyar olan, başka da bir şey olmayan Mihri Belli’yi büyük devrimci zannederler. Gülünç olduklarına bakmadan ‘şanlı direniş’ filan gibi laflar ederler. Kime direnmiş bu ‘şanlı direnişçiler’, anlatsalar da öğrensek. Meşru hükümetler karşı ‘cunta’ kurmak dışında ne yapmışlar? Darbecilerin temin ettiği bombaları sağda solda patlatmak dışında, halkın yararına olabilecek hangi eyleme kalkışmışlar? Sistemin ‘yaramaz çocuğu’ olmanın ötesinde nedir ki bunlar? Haa, uzaylı taşlar gibi, ‘Altıncı Filo’ taşlamışlar. Kendi arkadaşları Mustafa Kuseyri’yi öldürmüşler. Ali Kırca biraderimize ‘subay bildirileri’ hazırlatmışlar. Pol Pot’un ruhunu ihya etmek için ‘katkılı eylemler’de (ne demekse) bulunmuşlar. Sürekli içinde ‘kitle çizgisi’ geçen cümle kurmuşlar ama kitlenin dinine, tarihine, değer tercihlerine düşmanlık yapmayı da ihmal etmemişler. Nesebini merak etmedikleri örgütlerde devrimcilik oynamışlar. Madanoğlu’nun cuntasına militan yazılmışlar. İrfan Solmazer’in temin ettiği bombaları Kızılay’da Deniz Gezmiş’e patlatmışlar. Nasıl pis bir oyunun figüranları haline getirildiklerini anlayamadan telef edilmişler, öldürülmüşler, darağacına gönderilmişler. Yazık olmuş... Daha önce de yazmıştım. Bundan sonra da sürekli yazacağım. Burası, darbecisinin, darbeci geçmişinden nedamet getirmediği, üstelik büyük bir marifetmiş gibi, ‘Bugün olsa, yine yaparım’ dediği ilk ve tek Avrupa ülkesi... Burası, darbecisi hakkında, ‘Ankara’da bir lokantada gördüm. Tek başına oturmuş yemek yiyordu. Ne şeker, ne tonton bir adammış...’ şeklinde yazılar yazılan ilk ve tek Avrupa ülkesi... Burası, ‘Şamdak’la ‘Şam’ı ayıramayan cahil cühela takımının ‘önemli gazeteci’ sayıldığı ilk ve tek Avrupa ülkesi... Bir de, kendilerine ‘68 kuşağı’, ‘78 kuşağı’ adını veren saçı-sakalı ağarmış arkadaşlarımız ve çeşit olsun diye onlara eşlik eden genç müntesipler var... Ki, aralarında bol miktarda sendikacı, eğitmen, solcu yazar, ‘solcu aktör’ ve ‘Ergenekon sanığı’ bulunmaktadır. Bunlar ‘kitle çizgisi’ni savunurlar ve devrimcidirler. Boğazlı kazak giyerler ve bazı faşist sloganlar atarlar... Zırt pırt ortaya çıkıp, Kenan Evren’in yargılanmasını isteyen takım hani... Evren yargılansın da, ‘Bu bir postmodern darbedir’, ‘Sincan’da tankları ben yürüttüm’ diyenler yargılanmasın mı? Evren’den hesap sorulsun da, ‘Andıç’ belgeleri hazırlayıp gazetecileri hedef gösteren ve bir insan hakları savunucusunun kurşunlanmasına yol açan ilgililerden, hele onların ‘medyadaki uzantıları’ndan hesap sorulmasın mı? Peki, bu darbeci yargılamaya düşkün arkadaşlarımızı Ergenekon olayında neden göremiyoruz? Alt tarafı bir film kahramanı olan ‘Muro’ya bu kadar tepki gösteriyorlar da (Çakır’ın cenaze namazını kılan ülkücülerle dalga geçiyorlardı), ‘Danıştay suikasti’ni, Cumhuriyet gazetesinin bahçesine bırakılan ‘dost bombaları’ ve darbecilerle pazarlığa oturan medya patronunu neden sorun yapmıyorlar? Bunların hepsi mi Ergenekon çocuğu?

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER