15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından bir at çiftliğine götürülerek burada işkence gördüğünü söyleyen teğmen, darbe gecesi ve sonrasında yaşadıklarını Euronews’e anlattı.
Yarı çıplak, elleri arkadan bağlı, bir at ahırının duvarına bakar şekilde çömelerek oturan onlarca erkek. Başkent Ankara’da çekilen ve bir gazete tarafından dört yıl önce yayınlanan bu fotoğraftakiler darbe suçlamasıyla gözaltına alınan askerler.
Gaffar Okkan Atlı Spor Tesisleri’nde tutulanlar arasında, 15 Temmuz’da gece eğitimi için komutanları tarafından Jandarma Okullar Komutanlığı’na çağrılan teğmen Muhammed Emin Gündoğdu da vardı.
O dönem 23 yaşındaki Emin Gündoğdu da darbe suçlaması yöneltilenler arasındaydı.
"SADECE TABANCASI OLAN 10 KİŞİ TAM TEÇHİZATLI 300 TEĞMENİ GÖZALTINA ALDI"
Herhangi bir olaya karışmadıklarını anlatmaya çalışsa da 10 kişi, birlikteki askerleri gözaltına almak istedi.
Gündoğdu karşılaştıkları durumu “biz tam teçhizatlı 300 kişiydik, tabancalı 10 kişi tarafından gözaltına alındık ama hiçbir karşılık vermedik. Sadece talimatlara uyduk.” sözleriyle özetliyor.
Polise teslim edildikten sonra kendilerini aklayacaklarını ve kısa sürede serbest kalacaklarını düşündü.
Gündoğdu, 300 teğmeni gözaltına almak için yeterli sayıda kelepçe olmadığı için, askerlerin kendi ayakkabı bağcıklarıyla birbirlerinin ellerini bağlayıp süreci hızlandırmaya çalıştıklarını anlatıyor.
Ancak kısa sürede bir at çiftliğine götürülerek elbiseleri çıkarılarak yere çömelmeye zorlandılar.
Çiftliğin pislik içinde ve ağır bir koku altında olduğunu hatırlıyor ihraç asker.
Gündoğdu oraya götürülen herkesin ağır şekilde dövüldüğünü ve işkenceye uğradığını iddia ediyor. Polislerin kişisel cep telefonlarıyla kendilerinin fotoğrafını çektiğini de ekliyor.
"TUVALETE KELEPÇELİ GİTMEK MECBURİYETİNDE KALDIK"
“Bir polis kelepçemi çok sıkı bağladığı için bileklerim morardı. Tuvalete kelepçeli gitmek mecburiyetinde bırakıldık, bir kere verdikleri yemeği yerken de kelepçemizi çıkarmadılar.”
Bu durumdan şikâyet ettiğinde bir polis memurunun “Siz hainsiniz, dua edin hala hayattasınız” dediğini ifade ediyor Gündoğdu.
Uluslararası Af Örgütü, 15 Temmuz’un ardından gözaltına alınanların 48 saat stres pozisyonunda bekletildiğini, yiyecek, su ve sağlık hizmeti verilmediğini raporladı. “Türk polisi, gözaltındakileri taciz, tecavüz, dayak ve işkenceye maruz bıraktı.”
Ahırda geçen iki günün ardından gönderildiği başka bir spor salonunda 4 gün daha kelepçeli şekilde gözaltında tutuldu Gündoğdu.
Tutuklanarak gönderildiği cezaevinde 9 ay kaldıktan sonra 2018’de Türkiye’den yasa dışı yollarla çıkmaya çalışırken yakalandı ve 13 ay daha hapis yattı.
“Beni sadece işimden atıp beni hapsetmediler, aynı zamanda toplum içinde ayrımcılığa maruz bıraktılar. Başka bir işe sahip olmamı da engellediler. Akrabalarım benimle ilişkiyi kesti. Komşularımız beni ve ailemi sözlü olarak taciz etti, bize hain yaftası yapıştırdılar.”
2020 yılının Ocak ayında bu kez Yunanistan’a geçmeyi başardı. Buradan, 2016’dan bu yana 39 bin Türkiyelinin siyasi sığınma talebinde bulunduğu Almanya’ya gitti.
"BİR ŞEY BİLMİYORUZ, TAM TEÇHİZATLI NİZAMİYEDE BEKLİYORUZ"
30 Haziran’da Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savcı Gündoğdu için müebbet hapis cezası istedi. Gerekçe olarak Gündoğdu’nun 15 Temmuz gecesi gönderdiği “Bir şey bilmiyoruz, tam teçhizatlı nizamiyede bekliyoruz, buradan bilgi paylaşmayalım, bir şey yazmayalım,” mesajını gösterdi.
"Ülkemde normal bir hayat yaşama hakkı verilmedi" diyen Gündoğdu, Türkiye’yi terk etmek istemese de kendisine başka çare bırakılmadığını savunuyor.
15 Temmuz onun için, komutanı Muhlis Koçak’tan birlikte eğitim gördükleri askerlerin de içinde olduğu WhatsApp grubuna bir mesaj düşene kadar sıradan bir gündü.
O Cuma günü, eğitim gördüğü kursa valiziyle gitmiş, ders sonrası hafta sonu için Konya’daki ailesini ziyarete hazırlanıyordu.
Mesajda tüm kursiyerlerin gece eğitimi için Jandarma Okullar Komutanlığı’nda hazır olması gerektiği yazıyordu. Gündoğdu tatil planını iptal etmek zorunda kaldı.
"BİZİ ÇAĞIRAN KOMUTANIMIZ O GECE ORAYA HİÇ GELMEDİ"
Akşam saatlerinde yaklaşık 300 teğmenin toplandığı sırada diğer komutanları kendilerine bir terör saldırısı ihtimalinden bahsetti ve önceki eğitimlerin aksine onlara mermi dağıttı.
Teğmenler bunun bir IŞİD ya da radikal bir grubun saldırısı olup olmadığını merak ediyordu.
Genç askerler Ankara’nın farklı yerlerine dağıtıldı. 40 teğmene, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saldırı ihtimaline karşı onu korumak üzere Beştepe Başkanlık Sarayı’na gidecekleri söylendi.
Ancak bu grup, saray yerine onun karşısındaki Jandarma Genel Komutanlığı’na götürüldü. Gündoğdu’ya göre bu askerler daha sonra Cumhurbaşkanı’nı öldürmeye çalışmakla suçlandı.
O gece öldürülen 36 “darbecinin” arasında, Beştepe’ye gönderilen Gündoğdu’nun iki sınıf arkadaşı da vardı: Abdülkadir Karaağaç ve Ramazan Erdoğan. Gündoğdu’ya göre arkadaşları o gece Cumhurbaşkanını koruduklarını düşünerek hayatlarını kaybetti.
Karaağaç’ın cenazesi hakkında bilgi verilmeyen ailesi, çocuklarının bedenini 15 gün sonra Adlı Tip bahçesindeki bir çadırda buldu.
Yetkililer cenazenin resmi olarak gömülmesine izin vermeyince, Karaağaç’ın ailesi onu bir dağ başında mezar taşı olmadan toprağa vermek zorunda kaldı.
O gece İstanbul’da yaşanan başka bir olayda 21 yaşındaki askeri öğrenci Murat Tekin, darbe karşısında hükümeti savunmak için toplanan grup tarafından linç edilerek öldürüldü.
Gündoğdu o gece, bir grup arkadaşıyla beraber tank, helikopter ve geniş mühimmat imkanları bulunan Jandarma Okullar Komutanlığı’nı korumakla görevlendirildi.