Midesindeki sorun nedeniyle artık yemek yiyemeyen mamayla beslenen Özcerit, tahliye edilmediği gibi eşi ya da bir yakının refakatçi olmasına ve çocuklarının onu görmesine de izin verilmiyor. Ayakta duramayan ve kendi ihtiyaçlarını gideremeyen Doç. Dr. Özcerit, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki mahkum koğuşunda karısı ve çocuklarının bakımından uzakta tek başına yaşam savaşı veriyor.
İhraç edilmeden ve tutuklanmadan önce Sakarya Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde görev yapan Doç. Dr. Ahmet Turan Özcerit, 6 yaşında annesini, 14 yaşında da babasını kaybetmiş, ardından okurken çalışmak ve kardeşlerine bakmak zorunda kalmış biri. Gazi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nden mezun olan Özcerit, daha sonra YÖK bursuyla master ve doktorasını İngiltere’nin Sussex Üniversitesi’nde tamamlamıştı.Özcerit, ihraç edilene kadar 15 yıldır Sakarya Üniversitesi’nde çalışıyordu.
Babam hayatında ilk kez ağladı
Grihat.com haber sitesinin haberine göre, Sinan Özcerit, anne ve babasını çocukken kaybetmiş, hayata tek başına tutunmak zorunda kalmış olan babası Ahmet Turan Özcerit’i her zaman güçlü gördüğünü ve bu yüzden babasının kendisinin idolü olduğunu anlatırken, babasının artık ne kadar zor durumda olduğunu oğlu şu sözlerle ifade ediyor: “Annem hastanede babamı 15 dakika görmek için zorla izin aldı. Mahkum hasta koğuşunun demir parmaklıklarının ardından görmesine izin verdiler. Babam ayakta bile duramamış, o güçlü adam, annemi görünce çocuk gibi ağlamış. Annem çok üzgündü 20 yıllık kocasını ilk defa ağlarken görmüş.”
İşkence yaptılar
Doç. Dr. Ahmet Turan Özcerit, bundan tam 13 ay önce “anayasayı zorla değiştirmeye teşebbüs” suçlamasıyla evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Oğul Özcerit, o süreci şu sözlerle anlatıyor: “Evimizi didik didik ettiler birşey bulamadılar. Bazı çocuk kitaplarını aldılar. Komşumuzun evinden de Monte Kristo Kontu kitabını almışlar delil diye. Babamı götürdüler 3 gün boyunca nerde olduğuna dair hiç haber alamadık, hiç bir kurum yanıt vermedi. 3 gün sonra nerde olduğunu bulduk ve temiz çamaşır götürdük. Gözaltı koşulları korkunçmuş. İç çamaşırlarıyla bırakmışlar. Elleri kelepçeliymiş, su istediklerinde “size su bile yok” diyorlar. Babamı dövmüş, işkence etmişler, darp raporu var. 4 kişilik yerde 20 kişi kalıyormuş.3-4 saatlik nöbetleşerek uyumuşlar, uyuyacak yer bile yok. Nezarethaneden hapishaneye nakledildiğinde bize ‘burası cennet gibi’ demişti.”
200 kişilik hastane sırası
Gözaltına alınmadan bir önceki akşam safra kesesindeki taşlar yüzünden acile kaldırılan Özcerit’in hastalığı gözaltında ve cezaevinde ilerlemiş “Babamı önce Sakarya’daki cezaevine aldılar. Orası çok kalabalık olunca akademisyen tutukluları Bandırma’ya naklettiler. Bu süre içinde babamın midesi çok şiddetli ağrımaya başlamış. Hastaneye gidebilmek için dilekçe yazmış ona “Bekle, hastaneye gidebilmek için 200 kişi sırada bekliyor” demişler. Revire götürüp, ağrı kesici verip geri göndermişler. Ağrılar yüzünden artık kendi ihtiyaçlarını bile göremeyecek hale gelmiş. Bu süre zarfında 15 kilo kaybetmiş. Bir gün bilinci kapanacak kadar ağırlaşmış durumu. Aynı gün biz de avukatımızla savcıya başvurduk hastaneye kaldırılması için. Durum çok ciddileşince Bandırma Hastanesi’ne kaldırdılar. Burda 15 gün kaldı İzmir’e sevk ettiler.”
Doktor da korkuyor hakim de
Babasının karaciğerinde ve bağırsaklarında metastaz yapmış tümör tespit edildiğini söyleyen Sinan Özcerit, şunları anlattı: “Kalın bağırsaktaki tümör bağırsağı tıkamış. Yemek yiyemiyor gittikçe zayıflıyor. Mamayla besleniyor. Aynı zamanda safra kesesinde taş var, ülseri var. Sağlık raporunu aldık, Sakarya 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidip babamın tahliye edilmesini istedik. Hakim rapora baktı ‘heyet raporu getirin’ dedi. Normalde bu rapor tahliye edilmesi için yeterliymiş ama işi yokuşa sürüyorlar. Doktora gittik heyet raporu istiyoruz dedik. Doktor da işi yokuşa sürdü ameliyat yaptıktan sonra heyet raporu verebiliriz dedi. ‘Ameliyat ne zaman’ diyoruz ona da cevap vermiyorlar. Doktor da hakim de herkes korkuyor. Onlar korkarken babam içerde çürüyor. ‘Bari yanında refakatçi kalsın annem’ dedik. Doktor da, savcı da refakatçi için izin vermedi. Babam o perişan haliyle mahkum koğuşunda yalnız kalıyor. Cezaevinde iki haftada bir açık görüş vardı, kapalı görüş vardı babamızı görebiliyorduk burda görmemizi toptan yasakladılar. Sadece anneme demir kapının ardından 15 dakika görmesi için izin veriyorlar. Bu hastalığı yenebilmesi için babamın morale ihtiyacı var, bizi görmeye ihtiyacı var belki de hiç bu kadar bize ihtiyacı olmamıştı. Ama göremiyoruz.”
Babasının mahkum koğuşunda hasta tutuklu olarak vefat eden Yargıtay Hakimi Mustafa Erdoğan gibi mağdur edilmesinden korktuklarını söyleyen Özcerit: “Babamı görebilmeyi, onunla konuşabilmeyi istiyoruz. Onun tahliye edilmesini istiyoruz. Babam çok ağır hasta bu haliyle hiç bir yere kaçamaz ki zaten. Çok uzun bir süre hastanede kalması lazım. Lütfen babam tahliye edilsin. Yargıtay Hakimi Mustafa Erdoğan’ın hayatına mal oldu tutukluluk kararı. Bize aynı acıyı yaşatmasınlar” dedi.
Ağlayan anneme ‘Oh olsun’ diye bağırdılar
Bu süreçte ailece çok zor günler yaşadıklarını ifade eden oğul Özcerit: “Annemi uzun zamandır gülerken görmüyorum ya ağlarken ya da suratı asıkken görüyorum. Babam tutuklannca her iş onun üstüne kaldı. Ev hanımı hiç alışmamış resmi işlerle uğraşmaya, ağır geliyor. Sakarya’dan İzmir’e babamı görmeye 500 kilometre sürekli gidip gelmeye çalışıyor. Ailenin tek çalışanı babamdı, o da tutuklanınca maddi anlamda da zor günler yaşıyoruz. 4 kardeşiz. 8 yaşındaki kardeşime babamın tutuklandığını söylemedik. O cezaevinin babamın işyeri olduğunu sanıyor. İnsanlar, ailenizden birinin F.TÖ’den tutuklandığını öğrendiklerinde size zombi gibi bakıyorlar. Aralarına almak istemiyorlar. Başkaları tarafından hor görülüyorsunuz.Adliye önünde babamın serbest bırakılmasını beklerken annem yere çökmüş ağlıyordu önümüzden geçen arabalar korna çalıp ‘oh olsun size’ diye bağırdılar. Çok zor günler yaşıyoruz. Ama artık hepsini geçtim tek isteğimiz babamın tahliye edilip sağlığına kavuşması.”