ABD liderliğindeki işgalle birlikte başlayan ve ardından NATO güçlerinin de dahil olduğu Afganistan Savaşı henüz sona ermiş değil. ABD’nin Afganistan'daki sonsuz savaşı sona ererken, teslim olma ve barış anlaşması da imzalanmış değil. Afgan Hükümeti ve Taliban’ın Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirdikleri müzakere süreçleri ise tıkanma noktasına geldi.
ABD istihbarat analistleri sık sık yabancı güçlerin bölgeden çekilmesinin ardından Afganistan’daki Cumhurbaşkanı Eşref Gani Hükümeti’nin 6 ay içinde düşebileceği ve ülkeyi bir kaosun beklediği konusunda uyarıyor. Geçen hafta Washington Post’a konuşan üst düzey yetkililer de bu endişeyi destekler nitelikte açıklamalar yaptı.
Afganistan, yaklaşık 40 yıldır sürekli göç veren bir ülke konumunda yer alıyor. Özellikle son 20 yılda milyonlarca kişinin savaştan kaçarak göç etmesiyle birlikte, dünyadaki Afgan mülteciler, yaklaşık 3 milyon nüfusları ile Suriyelilerden (6,6 milyon) sonra 2'nci en büyük mülteci topluluğunu oluşturuyor.
Halihazırda milyonlarca Afgan'a ev sahipliği yapan ülkeler ise Afganistan'daki güvenlik durumu kötüleşmeye devam ederse, mültecilere yardım etmek için uluslararası programların yetersiz kalması durumunda yeni bir akınla başa çıkacak donanıma sahip olmadıklarını son dönemde sık sık dile getirmeye başladı.
AFGANLAR GÜVENCESİZ VE İSİMSİZ
Savaştan ve şiddetten kaçan Afganlara uzun süredir Pakistan, Türkiye, İran, Tacikistan ve Özbekistan ev sahipliği yapıyor. Fakat bu ülkelerdeki birçok Afgan, yasal mülteci statüleri olmadan, belgesiz oldukları için sınır dışı edilme korkusuyla yaşarken, kayıtdışı ekonomide oldukça düşük ücretlere, uzun saatler çalıştırılıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Asya-Pasifik bürosu direktörü Indrika Ratwatte geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerin desteklenmesi konusunda herkesi daha fazla sorumluluk almaya çağırdı. ABD birliklerinin tamamen çekilmesinin ardından ülkede yaşanma ihtimali çok yüksek olan çatışmaların sadece Afganistan’ı değil, bölgenin birçok ülkesini etkileyeceğini belirtti.
Salgın kısıtlamalarıyla birlikte göçmenlere ev sahipliği yapan İran, Pakistan, Türkiye gibi ülkelerde derinleşen ekonomik krizlerin, bu ülkelerde yaşayan mülteciler için daha hissedilir olduğunu ifade eden Ratwatte, ev sahibi ülkelerdeki ekonomik istikrarsızlıkla birlikte oluşabilecek huzursuzlukların Avrupa’ya daha büyük bir göç yolculuğunun başlayabileceğinin altını çizdi.
Ratwatte tüm bunlara ek olarak ülke içinde yer değiştirme oranlarının da yüksek olduğuna dikkat çekti. 2020 yılında 380 bin kişiye ek olarak, 2021 yılı başından itibaren ek yaklaşık 200.000 Afgan'ın ülke içinde yerinden edildiğini söyledi. Sadece mayıs ayından bu yana, Taliban 80'den fazla ilçeyi ele geçirmesiyle birlikte geçen hafta, onlarca Afgan’ın kaçış güzergahı Tacikistan sınır kapısı da Taliban’ın kontrolü altına girdi.
Ratwatte'ye göre, nisan ayından bu yana her ay yaklaşık 1000 Afgan sığınma talebinde bulunmak için havayoluyla Tacikistan'a geçti. Uçak biletine parası yetmeyen binlerce kişinin Avrupa’ya gitmek için sınırları geçmek adına kaçakçılarla çalıştığını söyledi.
Taliban'ın 2002 yılındaki düşüşünden sonra, yaklaşık 5,3 milyon Afgan, bir UNHCR programı aracılığıyla gönüllü olarak geri Afganistan’a geri döndü. Fakat daha sonraki yıllarda bu oran önemli ölçüde azaldı ve geri dönenlerin bir kısmı yeniden ülkeden ayrıldı.
Yaklaşık 1.5 milyon Afgan mülteciye ev sahipliği yapan İran’a ABD’deki Donald Trump yönetimi döneminde uygulanan ağır yaptırımların ekonomi üzerindeki etkisi, en çok mültecileri vurdu. Ekonomik krizden etkilenen binlerce Afgan önce Türkiye’ye ardından Avrupa’ya geçmek için sınırı geçti. Fakat AB ve Türkiye arasında 2016 yılında imzalanan mülteci anlaşmasıyla birlikte ülkeye akın eden milyonlarca mülteci, Avrupa sınırlarına geçemedi. Fakat birçok uzman Afganistan’da yaşanacak şiddetli çatışmaların daha büyük bir göç dalgasıyla karşılaşabileceği konusunda uyarıyor.