Affedilmez gibi görünen kötülüklere karşı nasıl mukabelede bulunmalı?

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Salı, Şubat 14 2017
Samnayoluhaber yazarı Mehmet Ali Şengül, ''Bugün bizlere yapılan affedilmez gibi görünen kötülüklere karşı; şefkatle, merhamet ve mülayemetle muamele etmeye nefsimizi zorlamak mecburiyetindeyiz'' diyerek istikameti çizdi
Her türlü musibet ve sıkıntılar karşısında sarsılan ehl-i iman için en büyük teselli kaynağı,  Allah’a iman ve teslimiyettir. Bu mevzuda en güzel örnek, şüphesiz Efendimiz Hz.Muhammed (sav) ve onun sadık, vefalı  Al ve Ashabıdır. Onlar başlarına gelen her türlü sıkıntılara karşı sarsılmamışlardır. Allah’a olan tevekkülleri, teslimiyetleriyle ve istişareye verdikleri önemle problemleri çözmeye ve sıkıntılardan kurtulmaya çalışmışlardır. Çünkü onların rehberi, yönlendiricisi Allah(cc)dır, ahlakları ise Kur’an’dır.

Al-i İmran suresi 159.ayette Cenab-ı Hak, Efendimiz’e (sav); ‘Sen Allah’ın rahmeti ve inayeti sayesinde onlara karşı yumuşak davrandın. Sen -haşa ve kella- haşin, hırçın ve katı kalpli olsaydın, -ki değilsin- onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onların kusurlarını affet; onlar için mağfiret dile, yapacağın işleri onlara danış.’ Buyurmaktadır.

Efendimiz (sav) Uhud`a çıkarken Ashabıyla istişare etmiştir. Allah Resulü’nün okçu tepesinde bulunanlara yerlerini terk etmeme mevzuunda ısrarla tembihatta bulunmasına rağmen, bazı sahabelerin emre itaatteki inceliği kavrayamamaktan kaynaklanan içtihatları neticesinde,  zahiren  büyük bir felaketle karşılaştıklarını ve büyük kayıplara sebebiyet verildiğini hep beraber görmüşlerdi. 
      
Buna rağmen yukarıda zikredilen ayette ifade edildiği gibi, Efendimiz (sav) ‘Onların kusurlarını affet; onlar için mağfiret dile, yapacağın işlerde onlarla  istişare et!’ ilahi beyanına göre ashabına muamelede bulunmuştur.
      
Allah Resulü (sav) ve Ashabı, Uhud’da böylesine muvakkat bir hezimete maruz kalmış ve başta Hz.Hamza (ra) olmak üzere yetmiş adet Ashab-ı Kiram (r.anhüm) şehit düşmüş olmasına rağmen; mecruh, yaralı, yürümeye bile takati olmayan Sahabe Efendilerimiz, arkadaşlarının omuzlarına tutunarak, ayaklarını sürüyerek bir kişi bile geriye kalmadan  ‘Hamra-ul Es

Bu haberler de ilginizi çekebilir