ABD ve Alman istihbarat teşkilatlarına, İngiltere Dışişleri Bakanlığı raporuna ve NATO’dan medyaya yansıyan görüşlere göre 15 Temmuz’un arkasında Fethullah Gülen’in olduğuna dair ‘kanıt’ yok. En uç rapora göre, ‘bireysel katılımlar’ var.
AKP hükümeti ve medyası bu raporlar karşısında iyice köşeye sıkıştı.
Bahsi geçen istihbarat teşkilatlarının dinleme ve bilgi toplama ağları tüm dünyayı kapsıyor. Bu ülkeler bilim ve teknolojide ne kadar önde ise istihbaratta da aynı ölçüde ileri. Üçünün bir konudaki ittifakı ve aynı yargıya varması iddia ettikleri konuda şüpheye yer bırakmaz.
Tüm bu realitelerin AKP hükümeti ve medyasının gözünde bir önemi yok. Onlar işlerine gelen, tasfiye için kullanışlı hükmü daha o akşam verdiler: “Cemaat yaptı.”
AKP ve yandaş medyanın elinde tek delil kaldı: Adil Öksüz.
Her gün manşet yapıyorlar.
Adil Öksüz’ü çekip alsanız darbe girişimini Cemaate yamamak için ellerinde başka bir şey kalmıyor. Bu nedenle Hürriyet’in yazarı Sedat Ergin de yazdığı yazıda sığınabileceği tek delil olarak onu buldu.
İki seçenek var. Öksüz ya Cemaat’ten veya bir istihbarat örgütü elemanı.
1. VARSAYIM: ADİL ÖKSÜZ CEMAAT MENSUBU
En büyük delil Adil Öksüz’ün Fethullah Gülen’le fotoğrafları olması.
Gülen’in yanına binlerce insan gidiyor ve yüzlercesiyle fotoğraf çektiriyor. Buna AKP’li bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları dahil. Bu fotoğraflarla bu insanlar Cemaat’ten mi oluyor? Öksüz, bir ilahiyatçı bir akademisyen olarak pekala ziyaret etmiş hatta orada kalmış olabilir.
Olsun yine de Öksüz Cemaat’ten diyerek devam edelim.
15 Temmuz akşamı 18.00’de darbe girişimi aleni olarak deşifre oldu. Genelkurmay tüm uçakların kalkışını yasaklattı. Peki Cemaat böyle bir darbe girişimini devam ettirecek kadar ‘akılsız’ olabilir mi?
Bastırılmış bir darbeyi, köprü kapatarak, komik atraksiyonlarla devam ettirmek, Meclis bombalamak, Saray’ın uzak bir köşesine bomba atmak sizce Cemaate atfedilecek eylemler midir?
Öksüz’ün o gece Akıncılar Üssü’nde bulunduğuna dair bir delil yok. Ne görüntü ne de fotoğrafı. 16 Temmuz’da sabah 10’da veya öğleden sonra 15’te Akıncılar üssüne 1 km. uzaklıkta bir tarlada göz altına alınıyor. Vaktiyle Cemaatin emniyet imamı olduğu iddia edilen Kemalettin Özdemir, 2012’de Adil Öksüz için “Cemaatin hava kuvvetleri imamıdır” ihbarını yaptığını söylüyor.
‘KONUŞUP SENARYOYU BERBAT ETMESİN’
MİT’in böyle bir ihbarı ciddiye almayıp Öksüz’ü takip etmediğini düşünmek saflık olur. Muhtemelen MİT, fiziki takiple sürekli Öksüz’ün peşindeydi. Adım adım izledi. Darbeye bulaştırmak için pusu kurup yakaladı. Akıncılar Üssü’ne sokmayı başaramayınca üs civarında bir tarlaya bıraktı. Yakalattı. Sonra “konuşup senaryoyu berbat etmesin” diye kaçırdı veya kaçmasına imkan verdi. Eğer Cemaat 2012’de deşifre olmuş bir elemanını hala o görevde tuttuysa kalan tek ihtimal bu.
Bir insan püskürtülen bir darbe girişiminin ertesi günü üs civarında ne arar? O saate kadar niye bekler?
16 Temmuz ve sonrası günlerde uçan kuşu ‘ne olur ne olmaz’ diye tutuklayan mahkemelerin üs civarında yakalanan bir insanı serbest bırakması mümkün mü? Binlerce hakimin meslekten atıldığını ama Öksüz’ü serbest bırakan hâkimin sadece açığa alındığını unutmayalım.
Asıl soru şu: 16-18 Temmuz şartlarında bir şüpheliyi kaybetmeyi MİT’ten başka kim başarabilirdi?
Yandaş gazeteler Öksüz’ün 11 Temmuz’da darbe talimatını almak için ABD’ye gidip 13 Temmuz’da döndüğünü yazdı. Buna göre Öksüz 13’ünde yurda dönüyor, 2 gün içinde organize edip 15 Temmuz’da darbe girişimi yapıyor!
Yandaş gazetelerin en komik iddiası şu: “Öksüz serbest kalınca iki cep telefonu da Öksüz’e teslim edilmiş. Bu sebeple Fethullah Gülen ile yaptığı görüşmeler tespit edilemedi.”
Yani yandaş gazete, Adil Öksüz’ün Fethullah Gülen’le görüştüğünden emin. Ama bir tek delil eksik. Eğer telefonlar iade edilmeseymiş ortaya çıkacakmış!
‘ASKERLER SİYASAL İSLAMCI İKTİDARI YERİNDEN EDİYOR’
Dünyanın en güçlü istihbarat örgütleri darbenin arkasında “Gülen yok” diyor, bireysel katılımlar olabileceğinden söz ediyor.
Hatta ABD Başkanı Donald Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Başdanışmanı Emekli General Michael Flynn’ın 15 Temmuz darbesi yaşanıyorken (O sırada ABD’de gündüz) bir konferansta “ Beraber eğitim aldığımız bir generalle görüştüm. Türkiye’de şu anda bizim tanıdığımız askerler yönetime el koyuyor ve siyasal İslamcı iktidarı yerinden ediyor” diyor.
Bunu 15 Temmuz’da 8 ay sonra Cem Küçük ve Rasim Ozan gibi MİT ve Saray’dan beslenen yandaş yazarlar da itiraf etti:
“15 Temmuz ihanetinde F… dışındaki generallerden de büyük katılım olduğu yine somut bir bilgidir. %100 bilimsel gerçektir. Bu gerçeği inkâr eden komik duruma düşer. Devletin tüm birimleri bu bilgiyi teyit etmektedir.” “karma yapı”
“Fakat darbecilerin önemli bir kısmı ve özellikle üst tabakanın çoğunluğu biyografik istihbarat açısından incelendiğinde F… asla değildir. Artık bu konuda ülke olarak kendimizi kandırmayalım.”
ÖKSÜZ CEMAAT MENSUBU İSE
Adil Öksüz, darbe hareketlenmesini öğrendi. Gülen’e bu girişimi haber vermek için 11 Temmuz’da ABD’ye gitti. Emir komuta zinciri içinde darbe yapılacağını Gülen’e iletti.
2012’deki Gazeteciler Yazarlar Vakfı açıklamasına göre Fethullah Gülen “1971 darbesinde haksız yere tutuklanan, 1980 darbesinde 6 yıl bir suçlu gibi kovalanan, 28 Şubat postmodern darbesinin ardından da 13 yıldır memleketinden uzak yaşamaya mecbur bırakılan” bir insan. 28 Şubat’ın çok öncesinde “Gölcük’te hareketlenmeler var” diye devletin zirvesine (Demirel) haberler gönderiyor. Bunu destekleyen bir haber yandaş medyada çıkmıştı. Eski YÖK üyesi Prof. Şerif Ali Tekalan ve MEB üst düzey bürokratı Aysal Aytaç’ın darbe girişimi tehlikesini Süleyman Demirel’e iletiyor. Bir başka bilgi, Gülen’in 28 Şubat darbesinin sıcak günleri başlamadan bir grup gazeteciye Ekim 1995’te endişelerini “Askeriyede bir grup, muhtıra hazırlığı içinde.” sözleriyle iletmiş olması. Gülen’in darbecilere karşı tutum alınmasını isteyen sözleri o gün merkez medyasında alabildiğinde eleştirilmişti. Çünkü bu gün sivil darbeye teslim olmuş medya o gün askeri darbe peşindeydi.
Daha geçenlerde New York Times’a “Eğer Hizmet gönüllüsü gibi görünen birisi bilerek veya kandırılarak böyle bir darbe kalkışmasının parçası olmuşsa benim inandığım değer ve düşüncelere ihanet etmiştir” diyen ve darbelere karşı tutumu bu olan Gülen böyle bir duyum aldığında ne yapar?
Bir varsayım olarak şunu demiş olabilir: “Darbeyi desteklemeyin. Ama emir komuta zinciri içindeki bir girişimin önünde de durulmaz. Benim böyle bir şeyi duyurmam artık doğru değil. AKP’liler bizi dinlemez. Bir tanıdığınız aracılığıyla MİT’e haber verin.”
‘NİYE DARBEYİ İHBAR ETTİN’ TUTUKLAMASI
Bu tabi ki bir varsayım. Varsayımı güçlendiren gelişme 15 Temmuz günü “öğleye doğru” veya “14.45’te” Binbaşı H.A.’nın MİT’e ihbar yapması. Binbaşı H.A. bu ihbar sonrası terfi edeceğine veya ödüllendirileceğine şu an Cemaat bağlantısı iddiasıyla hapiste. Yani “niye darbeyi ihbar ettin” diye F…cü yaftasıyla tutuklandı.
Özetle “darbeyi ihbar eden binbaşı”, Cemaat mensubu iddiasıyla yani “darbeci” diye tutuklanıyor!
Bir başka iddia yandaş medyanın yere göğe koyamadığı “darbeci generali vuran kahraman astsubay” Ömer Halisdemir ile ilgili. Darbe yapmaya geldiği iddia edilen Tuğgeneral Semih Terzi, Ömer Halisdemir tarafından arkadan vurulmuştu. Halisdemir sonra bir başkası tarafından infaz edilmişti.
HALİSDEMİR’DE BYLOCK VAR MIYDI?
Pek çok haberinden MİT’ten bilgi aldığı çıkarımı yapılabilecek Emre Erciş geçtiğimiz şubat, şu tweet’i atmıştı: “Kulislerde dolaşan iddiaya göre 15 Temmuz gecesi şehid edilen Ömer Halisdemir’e ait telefonda ve hattında, BYLOCK bulunduğu yönünde!” Daha sonra şu tweet’i attı: “Şehid Ömer Halisdemir’in telefon veya hattında BYLOCK bulunması sadece BOMBA ETKİSİ yaratmaz. Aynı zamanda tüm ezberleri de bozar!”
ByLock listeleri MİT’te olduğuna göre Erciş’in bunu öğrenmesi ve tweet atması gayet normal. Ama bu doğru olsa bile şu konjonktürde MİT’in bunu gizleyeceği aşikar.
Bir gün ortaya çıkar ama eğer Halisdemir’in telefonunda ByLock var idiyse şehit edilmeseydi şu an F… iddiasıyla hapiste olacağı kesin.
ByLock kullanan bir “Cemaat mensubu”nun darbecilere destek vermemesi bilakis darbecilerle mücadele etmesi Erciş’in dediği gibi tüm ezberleri bozacaktır.
NİÇİN 3 YIL BEKLEDİLER?
Adil Öksüz Cemaatin elemanı ve Cemaatin yüzleri aşkın generali var idiyse daha açık ifadeyle Cemaatin darbe yapmaya gücü yetiyor idiyse niçin bu kadrolar 3 yıl bekledi? Bu güç niçin, Erdoğan’ın Gülen’e ettiği binlerce ağza alınmayacak iftira ve hakarete sabretti? Neden Cemaate yakın binlerce kurum ve şirketlere el konulmasını, devletteki kadroların tasfiye edilmesini bekledi?
Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaverleri, yüzlerce general ve 75 ilin emniyet müdürü, on binlerce polis, polis müdürü… her şey kaybedildikten sonra mı akılları başlarına geldi “Hadi artık darbe yapalım” dediler?
Yoksa işin aslı Alman ZDF kanalında İstihbarat Uzmanı Erich Schmitdt– Eenboom’un dediği gibi miydi: “CIA analizlerine göre yaşanan sözde darbe girişimi, Erdoğan tarafından gerçek bir darbeye engel olmak için gerçekleştirildi..”