(...)
Aslında cumartesi gecesi yaşadıklarımız da doğrudan bu konuyla ilgili. Anayasa’yı takmayan, mahkemeleri tanımayan saray ve uzantılarının önümüzdeki döneme dair planları hayli ilginç.
Birincisi haziran seçimleri ile ilgili.
400 vekil iddiasındaki Erdoğan, (Yanlış yazmadım, anayasal olarak tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, AKP için oy istiyor, muhalefete yükleniyor, medyaya ayar veriyor!) bunun için ‘her şeyi yapmaya hazır’.
Buradaki ‘her şey’ tanımı ise hayli geniş bir yelpaze.
‘Güvenilir kaynaklar’ın anlattığına göre Erdoğan’ın ‘başkan’ olabilmesi için birtakım illegal planlar hazırlandı.
Bunun için görevlendirilen kabine üyeleri var. ‘Kritik süreçlere nezaret eden bir isim’ ise operasyonlardan doğrudan sorumlu.
Yol haritası içinde ‘yok artık’ dedirtecek çok şey var.
Mesela ‘yedek planlar’dan birisi yurtdışı oylarında manipülasyon yapmak. Özellikle son yerel seçimde yaşanan skandallardan sonra ülke içinde işlerinin daha zor olduğunu düşünüyorlar.
Yurtdışı oylara yönelmelerinin bir diğer nedeni de sistematik sorunlar. Çünkü yurtdışında kullanılan oylar bulundukları ülkelerde değil Ankara’da sayılıyor.
Oyların kullanıldığı yerden Türkiye’ye taşınması ve Ankara’da sayılması aşamasına kadar ‘müdahaleye açık noktalar’ var.
Edindiğim bilgilere göre ‘ihtiyaca göre ayarlamalar’ yapılacak.
“Ya benimlesin ya da düşmanım”
Diğer kulis bilgisine gelince.
Aslında bu ‘operasyon’ da seçimlerle ilintili.
Erdoğan rejimi AKP’li olmayan herkesi ‘düşman’ ilan etmeye devam ediyor. Fakat Erdoğan için özellikle hedef olan ünlü bir işadamı var.
Hatta ‘Ona yağmurda bile su yok’ demesi bir dönem Ankara kulislerinin en popüler konusuydu.
Son dönemde o planlar ‘güncellenmiş’.
Yine ‘güvenilir kaynaklara’ göre Doğan medyasını havuza katamayan ya da ‘yeterince yanında olmadığını’ düşünen saray, operasyon için düğmeye bastı.
‘Mali Şube’deki hazırlıkların hız kazandığı’ konuşuluyor.
Böylece kritik seçim öncesi, Aydın Doğan üzerinden tüm medya ve iş dünyasına ‘Ya benimlesiniz ya da düşmanım’ mesajı verilmiş olacak.
Açıkçası bunları konuşmak, yazmak bile Türkiye’de rejimin demokrasiden uzaklaştığının delili sayılır.
(...)