Yıllardır can ve mal kayıplarının neden olmuş olduğu bölücü terör ve siyasal bölücülüğün siyasi ihmal ve idaresizlikle mesafe ayırdığı ortadadır. Türk milletinin güvenliği ve kardeşliğinin hilafına yaşanan bu talihsiz dönemler hüzünle hatırlanmaktadır. Bugün bir ateş çemberinden geçmekte olan Türkiye Cumhuriyeti, devlet ve millet olarak bir beka sorunuyla yüz yüzedir. Maruz kaldığımız suikastın hedefi, Türkiye’nin milli birliği ve kardeşliğidir. Türkiye’yi etnik tuzakların içine çekmek isteyen küresel oyunun ve aktörlerinin niyeti ortaya çıkmıştır. Bu sinsi oyunun amacı, Türkiye’yi kimlik tahrikleriyle kavga ve iç çatışma ortamına çekerek geleceği karartmak ve dönüşü olmayan bir yola milletimizi hapsetmektedir. Türkiye’nin milli hassasiyetini ve dayanışma ruhunu kaybetmesinin, topyekun millet olarak geleceğini yitirmesi olacağını sorumluluk mevkiinde bulunanlar ya görmemekte ya da görmek istememektedir.
Bugün bölücü heveslere cesaret vererek, ümit aşılanarak, açık çek ve taviz listeleri sunularak gelinmiştir. Dürte dürte uyandırılan etnik tahrikler terörizm alan tutmuş, şahadetlerle sonuçlanan kanlı boğuşma ülkenin geneline yayılmıştır. Artık terörün iğrenç tesirinden hiç kimse muaf ve uzak değildir. Türkiye’nin bir bölgesi, Türk vatanın bir yöresi resmen bıçak altına yatırılmış, bölünme ameliyatına alınmıştır. Milli birlik ve huzurumuza kast eden hainler, bunlara destek veren iç ve dış kaynaklı mahfiller ur gibi etrafımızı sarmıştır ve Türkiye’yi kıskaca almışlardır. Bu kıskaç korkarız ki önümüzdeki dönemde daha da daraltılacaktır. Bölücü dayatmaların daha fazla cüret kazanmasıyla iç gerginlik çok daha tehlikeli boyutlara taşınabilecektir. Yıllardır süregelen taciz ve provokasyonlar, tam bir kaos ortamını karşımıza çıkaracaktır. Gelişmeler ve öngörülerimiz maalesef bu yöndedir. Milletimizin tarihi çıkar ve emanetleriyle çelişen kadroların bu ülkede siyasi istikrar unsuru olamayacağı geldiğimiz bu aşamada nettir, bu su götürmez bir gerçekliktir. Bundan zarar görecek olan aziz milletimizin sosyal dokusu ve bin yıllık kardeşliği olacaktır. Türkiye içeride hırpalanacak, giderek daha fazla kan kaybedecektir. Dışarıda sıkışacak, daha çok zemin ve mevzi yitirecektir. Ülkemizin bu yükü taşımaya tahammülü kalmamıştır. Bıçak kemiğe dayanması şöyle dursun, çoktan girmiştir.
Nusaybin’de teslim olan teröristler medyaya servis edilmiştir. Günlüklerin sahibi teröristler, anne ve babalarıyla gösterilmektedir. Şehit anaları ve babaları her gün ağlamaktır. Madem bu canilerin vicdanı vardır, o zaman şehitlerimizin henüz kurumamış kanının hesabını kim soracaktır? Diyarbakır’da yaşanan patlamada hayatını kaybeden 16 canın açıklamasını kim yapacaktır? Ne yapalım Sayın Başbakan, ölen ölmüş müdür diyelim? Teröre karşı her zaman devletimize destek verdik ve bundan da hiçbir zaman nedamet duymadık. Millet için canını veren kahraman Mehmetçik ve korucularımızı her zaman korumaya da devam edeceğiz. Teröristler helikopter düşürür bakarsınız hükümetten ses çıkmaz. Teröristler işlerini yaparken, beyzadeler makam koltuğu seçimlerini günlük programlarına koyar.
Cumhurbaşkanının son günlerdeki bazı açıklamalarında klasikleşmiş tutumunun nüksettiğine delalettir. 'Terör örgütü silahları gömecek başka yolu yok' diyor. Bu sözler vatan ve Türkiye düşmanlarına yaldızlı davetiyedir. Yeni bir müzakere safhası ya açıldı, ya açılmak üzeredir. Biz Erdoğan'ın konuşmalarından ümitlenmiş, yanlıştan dönüşüne inanmıştık. Kendisini hem Cumhurbaşkanı olmasından, hem de düşüncelerimizi benimsemesinden dolayı memnun olmuştuk. Ne demek silahları gömmek, ne demek koordinatlarını vermek, ne demek parlamentoda siyaset yapmak? Sayın Erdoğan eğer sürçü lisan etmediyse eski haline dönüş yapmaktadır. Sayın cumhurbaşkanına bu hatayı kim yapmıştır. Yeterince mecliste yeteri kandil kontenjanı vardır. Silahların gömülmesi beklentisi çözülme sürecinin en önemli ayaklarından bir tanesiydi.
Bundan 3 yıl önce silahların gömülmesine karşı çıkmıştık. Silahların gömülmesinin boşa nefes olduğuna temas etmiştik. Bu karanlık seçeneği ele alınır bir tarafı yoktur. Ülke dışına çıkan katiller eskisinden daha kalabalık şekilde geri dönecektir. Bırakın çıkmayı Türk vatanına teröristler doluşmuş silah mühimmat döşenmiştir. Teröristler döktükleri kanda boğulmalı, teslim olanlar hesabını vermelidir. Sayın Erdoğan’dan sonuna kadar mücadele bekliyoruz, bu olursa desteğimizi sürdüreceğiz
OLAĞANÜSTÜ KURULTAY
Olağanüstü büyük kurultayın engellenmesi şartında başkanlık sistemine onay vermişiz. Kurultayın önüne geçilmesi haline partili cumhurbaşkanlığına onay vermişiz. Ne kadar kiralanmış köşe yazarı, doğrusu ve rotası kim varsa hepsi bize çamur atmakta. MHP'yi tanımayan cahiller ve namertler karşımıza dizildi. Bizden ancak hesabı ülkücü irade ve Türk milleti sorar. Olağanüstü kurultayın yapılmaması karşılığında inandıklarımızdan ödün vermemiz edepsizliktir. Biz ülkücüyüz, Türklüğün keskin kılıcıyız. Nasıl bir sorumluluğun omuzlarımızda olduğunu biliyoruz. Geçmişizi çiğnemedik. Üstlendiğimiz emaneti çiğnetmeyeceğiz. Zalim oyunları, şer kampanyalarını, ihanet tuzaklarını yıkarak bu günlere geldik. Biz dava dedik siyasetten fazlasına gönül verdik. Ülkülerin en güzeline bağlandık. Aşkların en karşılıksız olanına tutulduk. 3 hilale umutlarımızı iliştirdik. Kutlu mirası yüreğimizde taşıdık. Bizi dünyevi menfaatlar karşısında pazarlık yaptığımızı iddia edenler ne geçmişimizi bilenlerdir, ne de gelecekte aramızda olacaktır.
Yargıtay son noktayı koydu. Bize düşen de MHP'nin yıpratılmaması için gereğini yapmaktı. Biz de kurultay tarihini 10 Temmuz olarak belirledik. Bunu ilan ettik. Yargıtay'ın kararını açıkladıktan sonra değerlendirmelerimizi paylaştık. Rize'de çay toplayıp, Kırşehir'de alkışlayan bir hukukçu mantığının yönettiği kurumdan başka bir sonuç beklenemezdi. Rize’de topladıkları çay demlenirken giyeceği yandaş ceket çok yakışacaktır.
Yargıtay'ın gerekçeli kararını inceleyen hukukçu olmasa da fahiş hataları görecektir. Hak etmese de yargı kararına saygı duyacağız. Adaletin kalan izleri de Rize'de silinmiş, Kırşehir'de Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Biz 10 Temmuz'da hem tüzüğümüzü değiştireceğiz, hem de seçim yapacağız. Başka bir tarihi tanımıyoruz. 19 Haziran gününü açıklayanlara da itibar etmeyeceğimizi, izin vermeyeceğimizi açıklıyoruz. 10 Temmuz niye görülmez? Ne yapılmak istenmektedir? Hangi amaç gözetilmektedir? Mukaddes davamızın geleceğini elinde tutan delegelerimize güveniyor, beraber olacağımızı, Çankaya yokuşunda Asya'nın Bozkurtlarını söyleyeceğimi ifade ediyorum.
Hürriyet