Gazeteci Ergun Babahan, Erdoğan'ın artık son günlerde iyice ortaya çıkan açıkça yalan söyleme, çarpıtma, tarihleri ve mekanları hatırlamama ya da karıştırma gibi absürdükleri yorumladı.
Bunların normal bir insanda görünmeyeceğini belirten Babahan, 'zihninde bir sorun olduğu belli. Şu saydığım örnekleri videolarıyla bir hakim önüne gönderseniz, işinin ehli bir doktor eliyle vasi tayin ettirebilirsiniz.'' diye yazdı
Babahan'ın yazısından ilgili bölüm şöyle:
(...)
Bunları tepki almak, gündem değiştirmek için bilerek yapıyor olabilir. Yarın renkli televizyonu, özel kanalları da biz getirdik diyebilir. Gerçeği ve doğruyu bilenleri tahrike çalışıyor gibi bu noktada sanki ama o bile muamma.
Ama söylediklerinin çoğunluğu açık bir zihin bulanıklığı örneği. Zihninde bir sorun olduğu belli. Şu saydığım örnekleri videolarıyla bir hakim önüne gönderseniz, işinin ehli bir doktor eliyle vasi tayin ettirebilirsiniz.
Miting yaparken yorgun ve mutsuz.
Eski enerjisinden eser yok. Yüzü gülmüyor. Hiçbir zamanı insanları mutlu edecek, neşelendirecek bir şey söylemezdi ama artık tamamen kötücül. Ölüm, savaş ve kandan başka mesajı yok.
Sanki biri dikte ettiriyor söyleyeceklerini. Prompter durunca da dumura uğruyor resmen. Ne diyeceğini bilemiyor.
Bu zihin ve ruh yapısıyla ilgili bir tesbit. Bağırsak kanserini atlattıktan sonraki sağlık durumu hakkında hiçbir bilgimiz yok. Ömer Çelik’le bir yere giderken otomobilinde neden bayıldığını bilmediğimiz gibi.
Dedikodular artınca, Hürriyet devreye sokulmuştu. Ethem Sancak’ın bir mitingde hediye ettiği bir sağlık kartı numarası üzerinden güya sağlık kayıtlarına girilmiş ve turp gibi çıkmıştı raporları. (Fotoğraf çekilmiş, numara üzerinden sağlık sistemine girilmişti güya.)
Yerseniz…
Hürriyet böyle şeylere teşne bir gazeteydi dün, bugün daha fazla…
Demek istediğim şu, ülkenin ekonomisi, barışı, huzuru, gençliği, hatta inancı artık hangi şehre gittiğini bilemeyen, prompter olmadan konuşamayan, eline yazılı cevapları verilmemiş soruları cevaplanamayan birinin elinde.
Bu vahim bir tablo…
Normal bir ailenin varlığını yönetse, çocukları kıyamet koparır ama koca bir ülkeyi yönetiyor bu haliyle. En hafif deyimiyle aşırı unutkan, aşırı yorgun ve yaptığı işten sıkılmış durumda.
Herkesin gözü önünde yaşanıyor bu olaylar ama kimse üstüne gidip seslendiremiyor çünkü korkuyor. Ama söz konusu olan koca bir ülkenin geleceği. Halkların kaderi. Konuşulması, tartışılması gereken bir gerçekliklikle karşı karşıyayız…
Bu ruh hali içinde 24 Haziran öncesi yeni 1 Kasım öncesi şartları oluşturmaya çalışıyor. HDP’yi baraj altı bırakması ve ilk turda seçilebilmesi için savaşa ihtiyaç duyuyor. Kandil macerası bundan yaşanıyor.
Ama kararı veren o mu, yoksa yeni ortakları mı bilmiyoruz artık. Damadı Berat Albayrak ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasındaki kavgada, kendisi her şeyden önce gelen ailesini bir kenara bırakıp Soylu’dan yana tavır almasının gerçek nedenini bilmediğimiz gibi. (Kimin kimin telefonunu dinlettirdiği karışık bir mevzuydu o ve bir haberle kapatıldı.)
Ya da MHP lideri Devlet Bahçeli’nin AKP adaylarını açıkça tehdit edip fırçaladığı konuşmasını neden duymazdan geldiğini bilmememiz gibi.
Özetle, Türkiye tarihinin en önemli seçimine, en güçlü olduğu söylenen liderinin sağlık durumu hakkında ciddi soru işaretleriyle gidiyor.
Yönetimin tek bir adama bırakıldığı bu dönemde, bu hem ülke hem de içinde yaşayan insanlar için çok ciddi bir risk açıkçası…