Libya açıklarında Rosaline-A adlı Türk bandıralı bir geminin "silah ambargosunu ihlal ettiği şüphesiyle" Alman askerleri tarafından aranması Türkiye ile Almanya arasında yaşanan gerilim Avrupa Birliği'nin (AB) İrini misyonunu bir kez daha gündeme getirdi.
Türkiye "yetkisiz ve güç kullanılarak" yapılan bir eylem olarak değerlendirdiği olaya sert tepki gösterirken,Almanya ise operasyonun İrini misyonuna dayanan yetki ile düzenlendiğine dikkat çekti. Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer de "Askerler doğru ve tamamen Avrupa'nın İrini misyonu çerçevesinde hareket etti" sözleri ile Türk ticaret gemisine yönelik operasyonu savundu.
AB tarafından Mart ayında oluşturulan Irini misyonu, Birleşmiş Milletlerin (BM) Libya'ya yönelik silah ambargosununa uyulup uyulmadığının denetlenmesini hedefliyor. Libya'da Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne bağlı birlikler ile Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi destekli General Halife Hafter arasında Ekim ayında ateşkes sağlanmasına rağmen anlaşmazlığa henüz siyasi çözüme ulaşılamadı. BM gözetiminde yürütülen müzakerelerde Aralık 2021'de seçimlerin yapılmasında görüş birliğine varılsa da geçici hükümet konusunda uzlaşma sağlanamadı.
"Yararlı" bir misyon
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) uzmanı Tarek Megerisi, Libya'daki gelişmeler göz önünde tutulduğunda İrini misyonunun "yararlı" olduğu görüşünü savunuyor. Megerisi, "Neler olup bittiğini gözlemlemek ve bazı gemilerin yükünü kontrol etmek yararlı, çünkü kimin, hangi şekilde silah ambargosunu ihlal ettiğini gösteriyor" diyor.
Megerisi buna rağmen misyonun sorunlu yönlerinin olduğu da dikkat çekerek, misyonun caydırıcı olması için siyasi irade ve stratejinin olması gerektiğini vurguluyor. Gelecekte misyonun alanının genişletilebileceğini belirten Libyalı uzman, ateşkesin kontrolü ve Libya'nın silahsızlandırılması konularında da faaliyet gösterebileceğini belirtiyor.
Libya'ya silah sevkiyatı azaldı mı?
ECFR uzmanı Megerisi, Almanya'nın başkenti Berlin'de Ocak ayında yapılan uluslararası Berlin Konferansı'nın ardından Libya'ya silah sevkiyatının en yüksek düzeye ulaştığını ancak bu sevkiyatın artık azaldığını dile getiriyor. Buna rağmen farklı kaynaklar tarafından ülkeye hala silah sokulduğunu ifade eden Megerisi, "Eğer İrini'nin caydırıcı bir etkisi olduysa, bunun somut sonucu Türkiye'nin silahları artık hava yoluyla ülkeye göndermesi" diyor.
Ancak rotası Libya olan uçaklar da takip ediliyor. "Libyalılar herşeyi Facebook'ta paylaşıyorlar" diyen Megerisi, amatör gözlemcilerin rotası Libya olan büyük kargo uçaklarının sinyallerini gösteren uygulamaları takip ettiklerini aktarıyor.
Avrupa'nın çabaları
Libya'da siyasi bir çözüm sağlanması ve seçimlere kadar barışçı bir yol izlenmesi konusunda pek de iyimser olmayan Megerisi, "Bu diplomatik bir süreç ve Avrupalılar gerçek ilerleme yerine ilerleme izlenimi veren adımları tercih ediyor. Libya'nın bağımsızlık günü olan tarihte seçim yapılacağının duyurulması şimdi bu sürece yeni bir ivme ve iyimserlik katmalı" diyor.
Gerçekten de ülkedeki gelişmeler kaygı veriyor. Perde arkasında tüm taraflar manevralarına hazırlanarak, uygun fırsatı bekliyor. Ateşkesin şartlarından birine göre, ülkedeki bütün yabancı unsurların üç ay içinde ülkeyi terk etmesi öngörülüyordu. Aradan bir ay geçmesine rağmen hala cephelerde paralı askerler bulunuyor. Gözlemciler, gösterilen çabalara rağmen ülkedeki gelişmelerin bölünme ve yeni çatışmalara kaymasından endişe duyuyor.
"AB ve ABD'nin sorunu, bütün süreci BM'nin desteğine bağlamış durumda olmaları" diyen Tarek Megerisi, kağıt üzerinde "yol haritasının" iyi görünmesine rağmen, arkasında hiçbir ülkenin bulunmaması nedeniyle ciddiye alınmadığı görüşünü dile getiriyor. Avrupalıların daha sert bir diplomasi yürütmesi gerektiğini savunan Megerisi, BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya'nın yanı sıra Türkiye'yi de daha fazla eleştirmeleri gerektiğini belirtiyor. ABD'nin seçilmiş başkanı Joe Biden'in göreve başlaması ile de durumun pek değişmeyeceğini kaydeden Megerisi, "Obama döneminden beri Libya'nın Avrupa'nın sorunu olduğu ifade ediliyor. Yardım ederiz ama sorumluluk almayız" diyor.
Türkiye'nin tutumu
Roma'da bulunan Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IAI) uzmanı Dario Christiani de pek iyimser değil. "Hafter yıkılsa da henüz nihai olarak yenilmedi" diyen Christiani, sürdürülen barış müzakereleri için Hafter'i bir tehdit olarak değerlendiriyor. Christiani, Hafter'in kendisine bağlı milisleri yeniden şekillendirmek ve yeni çatışmalarla etkisini artırmak için ateşkesin bir fırsat olabileceği uyarısında bulunuyor.
Türkiye'nin istikrardan yana olduğunu ve ülkenin bölünmesini istemediğine dikkat çeken Christiani, diğer yandan da BM şartlarına rağmen Ankara'nın ülkedeki güçlerini geri çekmek istemediğini açıkça ortaya koyduğunu belirtiyor. İtalyan Ortadoğu uzmanı, "Türk hükümeti, bölgedeki siyasi gücünü korumak için barış sürecini bozma ve siyasi durumu dondurma konusunda bir neden görebilir" değerlendirmesinde bulunuyor.
Washington'da beklenen hükümet değişikliğini ise bir fırsat olarak gören Christiani, Ankara'nın Trump dönemindeki hareket özgürlüğünü kaybetmesi halinde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisini Akdeniz'de giderek daha da yalnızlaştıracak saldırgan dış politikasını gözden geçirebileceğini ifade ediyor.
AB ne yapmalı?
AB'nin yapması gereken iki şey olduğunu belirten İtalyan uzman, bunların Doğu Akdeniz'de siyasi ve askeri gerilimi azaltmak ve Paris ile Atina'dan gelen Türkiye karşıtı söylemleri yumuşatmak olduğunun altını çiziyor. Bunun yanı sıra tüm AB'nin BM öncülüğünde yürütülen barış sürecine destek vermesi gerektiğini belirten Christiani, ancak bunlar sağlandığında AB'nin iki önemli hedefe ulaşabileceğini dile getiriyor. Christiani bunları "Libya'nın geleceğinin şekillenmesinde ve Türkiye yüzünden Akdeniz'de yaratılan siyasi gerilimin azaltılmasında rol oymamak" olarak açıklıyor.
Brüksel'de ise Türkiye'ye gösterilen sabrın sonuna gelindiği yönünde mesajlar verilirken, Türkiye'ye yaptırım uygulanması talepleri güçleniyor.