Basın toplantısında “Herhangi bir güvenlik zafiyeti var mı? İstifa edecek misiniz?” şeklindeki soruya İçişleri Bakanı
Selami Altınok ne derse beğenirsiniz!
“Hiçbir
güvenlik açığı yok!”
Pişkinliğe bakar mısınız?
Ya Adalet Bakanı’nın bu soru karşısında sırıtmasına ne demeli?
El insaf!
İçişleri Bakanı’nın pişkinliği ve Adalet Bakanı’nın gülmesine şahit olduktan sonra
Sağlık Bakanı’nın ‘uyuklaması’ bile hafif kalıyor!
Henüz deliller toplanmadan, hangi örgütün yaptığı belli olmadan bir
bakan çıkıp neye göre “güvenlik açığı olmadığını” söyleyebiliyor?
Diyelim ki güvenlik açığı yok!
O zaman 100’ün üzerinde vatandaşımız neden öldü?
O iki canlı
bomba Ankara’nın merkezine elini kolunu sallayarak nasıl geldi?
Bütün bunlar
siyaseten
içişleri bakanının
istifasını gerektirir.
Suçlu ya da ihmali olduğu için değil; görevinde ‘yetersiz’ kaldığı için istifa etmelidir.
Zaten güvenlik açığı ortaya çıkarsa cezasını yargı verir…
“Hoşça kal” demenin vakti miydi be Usta!
Usta tiyatro oyuncusu
Levent Kırca hayatını kaybetti.
Nur içinde yatsın!
Fikirlerini beğenirsiniz beğenmezsiniz ama oyunculuğuyla her zaman alkışı hak eden bir isimdi.
Mizahın gücünü bu topluma gösteren isimdi…
Komikti, cesurdu, mertti ve doğru bildiğinde ısrarcıydı!
Daima halkın sesi oldu!
“Bu kadar da olmaz” denilen nice olayı ‘Olacak o kadar’ diyerek hicvetti!
Oradaki skeçleriyle hem güldürdü hem de içimizden geçeni yüksek sesle dile getirdi.
Hicivlerinden, eleştirilerinden yakın dönemin bütün siyasi isimleri hak ettiği ölçüde nasibini aldı.
‘Demokrasi Apartmanı’na Kenan Evren’den Turgut Özal’a, Süleyman Demirel’den Bülent Ecevit’e, Necmettin Erbakan’dan Recep Tayyip Erdoğan’a birçok siyaset adamı
misafir oldu!
Skeçleri bazen hiciv sınırlarını aşsa da hep bizi tebessüm ettirdi.
Sürekli en zor dönemlerimizde imdadımıza yetişti!
Ama yine zor bir dönemde çekip gitti…
Güle güle git usta!
Ha bu arada, çakırkeyif hali de ona çok yakışıyordu…
KILIÇDAROĞLU’NUN YÜKSELİŞİNİ İZLİYORUZ
Türkiye iki gündür bir siyasetçinin ‘devlet adamlığı’na yükselişini izliyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyorum.
Kılıçdaroğlu, patlamanın olduğu andan itibaren hem olayın aydınlatılması hem de yaraların sarılması için büyük gayret gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve
Başbakan Davutoğlu’ndan beklenen hamleleri o yaptı.
Dün, üçüncü gün olmasına rağmen
cumhurbaşkanı da başbakan olay yerine gidemezken Kılıçdaroğlu daha ilk günden Eşiyle olay yerine gitti ve
karanfiller bıraktı.
Ölü ve yaralı yakınlarının dertlerine ortak oldu.
Başbakan Davutoğlu’nun talebini geri çevirmeyip görüşmesi de akıllaca bir hamleydi.
Yine Davutoğlu görüşmesinden sonra izlediğim Kılıçdaroğlu, CHP
iktidar olursa Türkiye’yi yönetebilir mi tereddüdünü ortadan kaldırdı.
Bütün bunlar Kılıçdaroğlu ve CHP’ye oy olarak dönecektir.
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli ise hem Davutoğlu hem de Kılıçdaroğlu ile görüşmeyi reddederek şaşırtmaya devam ediyor!
Zamanlaması da manidar!
Sorumluluktan kaçan,
diyalog kurmaya kapalı bir görüntüsü var!
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın birlikte yaşamayı
teşvik eden, şiddeti öteleyen demeçleri de önemli .
Özellikle “Bu devleti, bu vatanı böldürtmeyeceğiz…
Asker de biziz, polis de biziz,
Kürt de biziz Türk de biziz. Ölen de biziz” sözleriyle alkışı hak etti.
Ama patlamadan sonra karanfil bırakmak için olay yerine giden HDP’li yöneticilerin anlık da olsa tebessüm eden görüntüleri yakışıksızdı.
Bakanın istifa sorusundaki sırıtması ne kadar çirkinse, onların bu pozu da o kadar sakildi!
ABDULLAH KILIÇ - MEYDAN