ABDULLAH AYMAZ
Bir baba hem oğluna ders vermek hem de birisini sınamak için, oğlunun eline kestiği bir koyunu bir çuvala koyup o dostuna göndermiş. O kişi, çuvalı kanlı gördüğü halde hiç araştırmadan içinde insan var zannederek bahçesine gömmüş, üzerine de sarımsak ekmiş. Oğlu gelip “Baba dostuna götürüp verdim. Hiç sormadan bahçesine gömdü ve üzerine de sarımsak ekti… Çok sadık bir dostun var!..” demiş.
Baba, “Dur bakalım, acele etme, hemen belli olmaz!” demiş… Sonra bir zaman bekleyip oğluna “Git, o dosta bir tokat vur, bakalım ne yapacak?” demiş. Oğul, gitmiş, adama bir tokat vurmuş. O dost demiş ki, “Söyle babana, bir tokat için sarımsak tarlasındaki cesedi ihbar edip dostluğumuzu bozacak değiliz; biz dostumuzu satacak kadar alçak değiliz.”
Elbetteki, sulh-u umûmî temsilcisi muhabbet fedailerinin böyle töhmetli bir sınama vesileleri olamaz. Ben Amerika’da bir mabedin giriş kapısının üzerinde, “En büyük ve güçlü sigorta, adanmışlıktır.” Yazısını görmüştüm. Adanmışlık ruhuna sahip olanların en büyük yardımcı ve destekçileri İnayet-i İlâhîdir.
Bazı kelâm kitaplarında harika hallerin altı çeşit olduğu yazılıdır.
Birincisi: İrhâsâttır. Bir peygamberin henüz peygamber olmadan mazhar olduğu harikadır. Efendimizin (S.A.S.) doğumu sırasında zuhur eden harikalar; mukaddes kıblesi Kabe’nin fil ordusuna karşı ebâbil kuşlarının attıkları mermiye benzeyen taşlarla korunması… Daha önce indirilen semavî kitaplar ve gönderilen peygamberler tarafından geleceğinin müjdelenmesi…
İkincisi: Mucizelerdir. Efendimizin (S.A.S.) parmağının işaretiyle Ay’ın ikiye bölünmesi… Parmaklarından akan sularla bir orduyu sulaması…
Üçüncüsü: Kerâmettir. Cenab-ı Hakk’ın veli kullarına harika şekilde ikrâm ve ihsanları…
Dördüncüsü: Maûnettir. Allahü Taâla’nın mümin kullarına harika şekilde yardımda bulunması. Bunlara inâyet-i ilahiye de denilir. Bu Hizmet’te çok karşılaşılır. Kendilerini sıradan insanlar olarak gören adanmış ruhlar, sulh-u umûmî temsilcisi, ihlaslı muhabbet fedâileri çoğu zaman farkına bile varamadıkları pek çok inâyete mazhar olurlar. Bilhassa Onuncu Lem’a’da bunun çok örnekleri vardır. Şefkat Tokatları ismiyle de anılan bu Lem’a’da Üstad Hazretleri bu Hizmet’in kerametinin üç çeşit olduğunu söylüyor: “Birinci nevi: O hizmeti hazırlamak ve hâdimlerini o hizmete sevketmek cihetidir.” Çoğu tecrübesiz yeni mezun gençleri dünyanın pek çok ülkesine Allah rızası için göndermişiz. Ama harika denecek tevafuklarla oralarda sanki hazır bekliyor gibi hemen sahip çıkan insanların karşılarına çıkıp destek olmaları ve imkân sağlamaları, Üstad Hazretleri’nin bu tesbitini tasdik ediyor. “İkinci kısım: Mânileri bertaraf etmek ve muzırların şerrini def edip, onları tokatlamaktır. Bu iki kısmın hadiseleri çoktur, hem çok uzundur.“Üçüncü kısım şudur ki; Hizmet’te halisen çalışanlara fütur (gevşeklik) geldiği zaman, şefkatli bir tokat yerler uyanıp intibaha gelerek yine o hizmete, girerler. Bu kısmın hadisatı, yüzden fazladır. Yalnız yirmi hadiseden on üç- on dördü şefkatli tokat yemişler, altı-yedisi zecr tokatı görmüşler.”
Beşincisi: İstidrac. Yani derece derece cehenneme sürüklenmek demektir. Keramete benzer bir yönü vardır. Harikadır ama ona mazhar olanlar bunu kendi nefislerinden bilirler. Deccal ve süfyanlar gibi kötüler bu mazhariyetleri hep kötü ve dalâlet işlerinde kullanırlar. Evliyaullah, kerametleri gizlemişler hatta istidrac olmasından korkmuşlardır.
Altıncısı: İhânet. Bu da bir harikadır ama tersinden, menfi bir harikadır. Meselâ haddini bilmez bir yalancı peygamber olduğunu iddia eder. İnsanlar da ona derler ki; “Madem peygambersin, dibinde azıcık su bulunan şu kuyunun yanına varalım bir dua et de, suyu çoğalsın” derler, giderler amam su çoğalacağına aksine tamamen dibine çekilip gider. Böylece Cenab-ı Hak o sahtekârı rezil ve rüsvay eder…
Elbette ki, inayet-i ilâhiye bu hizmetteki adanmış ruhların çok önemli bir dayanakları ve destekçileridir. Ama bu zamana kadar hep bir avans gibi yanlarında ve peşlerinde bulunmuştur. Ama artık tecrübeli ve birikimli fertleri yetiştirmek gerekmektedir…