Baskı, zulüm, iftira, hakaret, haksızlık, karalama kampanyası, tuzak, linç... İnsanoğlundan her zaman uzak olmasını istediğimiz bu kötülükler maalesef son zamanlarda ülkemizde sık sık karşımıza çıkıyor; zor zamanlar yaşıyoruz. Özellikle Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi’ne karşı yürütülen kirli kampanyada bu çirkinlikler sonuna kadar kullanılıyor. 

Abdullah Aymaz’ın kaleme aldığı, Kaynak Yayınları tarafından basılan Zor Zamanlar, işin iç yüzünü merak edenler için korkusuzca doğruları anlatıyor. 1960’lı yıllarda İzmir’de İmam Hatip öğrencisiyken Fethullah Gülen’le tanışan Aymaz, yaşananların yakın şahidi olarak Zor Zamanlar ile tarihe tanıklık ediyor. 

Kitabın ilk bölümü “Fethullah Gülen Kimdir?”başlığını taşıyor. Bu bölümde Hocaefendi’nin hayatı, karakter özellikleri, yola çıktığı dostları ve feyz aldığı değerli insanlar anlatıyor.Yazar, Hocaefendi’den şöyle bahsediyor: “Yaşar Tunagür Hocamız, tarihi Kestane Pazarı Camii’nin vaizi, yurdumuzun da müdürüydü. 1965’in sonlarında Ankara’ya Diyanet İşleri başkan yardımcısı olarak gidince yerine Edirne’de beraber çalıştıkları M. Fethullah Gülen Hocaefendi’yi getirdi. Hocaefendi, vaizlik maaşı ile geçinir; zaten onun yarısını da ihtiyaç sahibi talebelere, onların da onurlarını rencide etmeden dağıtırdı. Girdiği derslerden ücret almaz, öğrencinin yemeğinden yemezdi.” 

Kitabın önemli bir kısmını oluşturan “Hakaret, İftira, Zulüm” isimli bölüm,son zamanlarda duymaya alıştığımız fakat her defasında insanı şaşkına çeviren hakaret ve iftiralara bir cevap niteliğinde. Hiçbir şekilde aslı olmayan, “Çamur at, izi kalsın!” mantığıyla söylenen yalanlar kitapta tek tek teşhir ediliyor.   

Sebep olan aktörler değişse de yaşatılan zulmün yeni olmadığına değinen yazar,geçmişte yaptıkları gibi bu günlerin de üstesinden geleceklerini şu cümlelerle anlatıyor: “... Onun için biz hep fişlendik ve hep önümüz kesildi. Ama Cenab-ı Hak başka kapılar açtı. Hizmet zeminleri hazırladı. Bugünlere geldik. Evet bizler sıradan insanlarız gerçekten ama her zaman İlahi himayeyi hissettik, elhamdülillah hissediyoruz.”

Zor zamanların elbet aşılacağını; sabır, inanç ve doğrulukla yoluna devam eden insanların Allah’ın izniyle hak ettikleri güzel günlere kavuşacağını belirten yazar şöyle diyor: “Şu anda ülkemizdeki olaylar da bizim zihnimizi ve kalbimizi fazla meşgul etmemelidir. Bunlar gelip geçici şeylerdir. Biz sadece söylenen irşadı^ sözlere kulak verelim yeter… Evet biz hep işimize bakmalıyız: Biz o denli nezih yaşamalıyız ki; haramlar, gayrimeşrular, değil hayatımızı, rüyalarımızın ufkunu bile kirletmemeli… Aslında böyle bir kirlenme, kim bilir belki de hiç beklenmedik şekilde ne irtifa kayıplarına sebebiyet veriyordur!”