Genelbaşkanlığa gelişi gibi
CHP’deki taşları yerinden oynatışı da hızlı olan
Kemal Kılıçdaroğlu çok iddialı konuştu.
Haftasonu Başbakan’a seslendi ve “merak etmesin onu o koltuktan indireceğim” dedi.
Baykal’ın devrilip Kılıçdaroğlu’nun genelbaşkanlığa getirilmesinde nasıl bir
operasyon yapıldığını ve Kılıçdaroğlu’nun arkasında nasıl bir parti içi derin güç olduğunu herkes çok yakından takip etti.
CHP’nin derin devleti
Önder Sav’ın bir
parmak şıklatmasıyla teşkilatlar ibreyi Baykal’dan Kılıçdaroğlu’na çevirdi ve Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir coşkuyla genelbaşkan seçildi.
O süreçte çok yazılıp çizildi fakat bir iki cümleyle özetlemek gerekirse söylemden öte gitmeyen Baykal’ın
Ergenekon’a
destek açıklamaları, kendi tabanının ve yüksek
bürokrasinin gazını alıyordu o kadar.
Baykal’ın ne Ergenekon’un avukatlığına soyunması, ne de grup toplantılarında esip gürleyip Silivri’ye
selam göndermesi Ergenekon sanıklarına fayda sağlamıyordu.
Ak Parti’nin
iktidardan indirilmesinden başka seçenekleri kalmayan derin yapılanmanın, bunun için işe “ses var görüntü yok” diye nitelendirdikleri Baykal’ın indirilmesinden başlamaktan başka çareleri yoktu.
Onlar da onu yaptılar.
Darbe dönemi kapandığına göre; Ak Parti ancak sandıkta bertaraf edilebilirdi ve bunu da Baykal ile başarmak imkansızdı.
“Küçük olsun benim olsun” zihniyetiyle partiyi yöneten Baykal’ın, aslında aynı zihniyetteki diğer ortağı
Önder Sav’dı.
Biri genelbaşkan diğeri genel sekreter olarak, kendi kontrollerinden çıkmayacak bir parti oluşturmuş ve hayatlarına devam ediyorlardı.
Ne Baykal’ın, ne de Sav’ın görünen tabloda “Türkiye’ye talip olmak” gibi bir dertleri de, girişimleri de yoktu.
Dahası; böyle bir emare bile yoktu.
Dolayısıyla yeni bir
rüzgar lazım olan CHP’de önce birinci hareketle Baykal indirildi, sonra ikinci hareketle partinin gölge lideri olan Sav’ın desteğiyle yeni bir lider ortaya çıkarıldı.
Aslında
İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığında provası yapılan Kılıçdaroğlu, tutarsız açıklamaları ve gaflarına rağmen toplumda karşılık görmüştü.
Ak Parti’yi devirmek için artık ne
darbe, ne de
muhtıra sökmüyordu.
İktidar da derin yapının şifresini çözmüş ve yapılan her türlü tehdidi iki katı güçle püskürterek dik duruyordu.
Tek çare halkta karşılık bulacak bir söylemi devreye sokmak ve yeni bir lider ortaya sürmekti.
Derin yapı planını yaptı.
Baykal indirilip Önder Sav’ın etkinliği kullanılarak Kılıçdaroğlu yeni lider olarak CHP’nin başına gelecekti.
Ve halkçı söylemleri kullanan Kılıçdaroğlu’na karşı, toplumda bir tetikleme oluşturulacaktı.
Zamanı gelince de Önder Sav’dan kurtulup yola devam edilecekti.
Çünkü Önder Sav güvenilmesi zor bir insandı ve teşkilatları elinde bulundurması sebebiyle her an işleri zorlaştırabilirdi.
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının tüzükle ilgili uyarısı CHP’yi geri dönüşü olmayan yola soktu.
Başka bir deyişle yüksek bürokrasi CHP’deki değişimin emrini verdi, Sav’a operasyonu başlattı.
Bugüne kadar Refah’a, Fazilet’e ve Ak Parti’ye acımayan
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, CHP için yeniden yapılanmanın düğmesine bastı.
Yargı işin içine girdiğinden CHP için emirin demiri kestiği noktaya gelindi.
Kılıçdaroğlu hamlesini yapmaya hazırlanıyordu fakat Önder Sav’ın kurultay kartını ortaya sürmesi
sürpriz olmayacaktı.
Bu aşamada kurultay riskliydi çünkü Önder Sav teşkilata hakimdi.
Başsavcı “kurultaya gerek yok” deyince işler değişti.
Derin yapı bugüne kadar iktidar partisi için gösterdiği
Anayasa Mahkemesi kartını bu kez CHP’ye gösterdi ve Kılıçdaroğlu’na “yürü aslanım arkandayız” dedi.
Aslında yüksek bürokrasi CHP’deki değişimi sağlayarak, Ak Parti’yi devirmek için yeni bir planı bu kez tersten uygulamaya koydu.
“Büyüme” fikrine kapalı zihniyet CHP’nin başından uzaklaştırılacak, değişim ve atılım rüzgarı ikinci kez estirilecekti.
Ve nihayetinde CHP, genel
seçimlerde arkasına aldığı halkın rüzgarıyla yüzde 35’ler civarına taşınacaktı.
MHP de bir taraftan küstürdüğü ülkücülerle arayı düzeltmeye çalışarak tekrar yüzde 15’ler civarına oturmaya uğraşacaktı.
BDP de dahil diğer partiler toplam en az yüzde 13-14’ü bulursa, yüzde 65 civarında bir muhalefet oluşturulabilmesi planlandı.
Bu hesaba göre böylece Ak Parti yüzde 35 civarına indirilebilirdi.
Önder Sav’ın CHP yönetiminden
tasfiye edilmesi, Ak Parti’yi sandıkta devirmekten başka çare kalmadığına artık gerçekten inanan derin yapının, CHP üzerindeki ikinci operasyonudur.
Bu operasyonu yaparken yine
yüksek yargı ve derin bürokrasi elinden gelen yardımı esirgemedi.
CHP hamlesinin yanında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun; Haberal’ı
tahliye etmeyen hakimlere cezayı onaması seçime kadar Ergenekon’un sahaya indiğinin başka bir göstergesi.
6 ay önce Baykal’ın devrilişini bayram ilan eden bazı köşe yazarlarının, bugün Önder Sav için aynı muameleyi yapması dikkatinizi çekmiyor mu ?
Şimdi Ergenekon hem seçim meydanlarında hem de derinden, yeniden ve yıllardır olmadığı kadar hırslı mücadeleye başlıyor.
Bütün amaç Ak Parti’nin tek başına iktidar olabilmesinin önüne geçmek.
İşte bütün bu kurgu üzerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan’a seslenerek “indireceğim o koltuktan” demesi boşuna değil.
Ama her suçlu arkasında mutlaka bir iz bırakır.
Ak Parti’ye karşı sağı toparlayacak adam olarak lanse edilen Ergenekon’un sözcüsü Süheyl Batum’un, 22 Mayıs’ta CHP Parti Meclisine alınması ve son operasyonda Genel Sekreterliğe ve parti sözcülüğüne getirilmesi bu kadar derin planı açık etti.
Geçmiş olsun.
[email protected]
twitter.com/aabdulkadiroglu