İç siyasette olduğu gibi uluslararası ilişkilerde de
komploların varlığını inkâr etmek saflık olur. Yılların siyasetçisi Deniz Baykal'ı koltuğundan eden
kaset olayı bir komplo değil miydi?
Yargı süreci tamamlanmamış olsa da
Danıştay saldırısı, iç siyaseti dizayn etmek için yapılan bir komplo değil mi?
Benzer şekilde dünden bugüne uluslararası ilişkilerde de birçok komplo gördük. Tarihimizi yakından ilgilendiren büyük komplolardan biri, Rus Çarlığı'nın onayıyla
İngiltere ile
Fransa arasında yapılan, gizli Sykes-Picot anlaşmasıydı. Anlaşmayla
Osmanlı Ortadoğusu'nu nasıl paylaşacaklarını belirleyen devletler, diğer yanda Araplara aynı topraklar üzerinde bir devlet
vaat ediyordu. Wikileaks olmadığı için dünya bu anlaşmayı, zamanın 'anarşistleri' olan komünistlerin Çarlığı yıkması ve eski anlaşmaları açıklaması sayesinde öğrenmişti.
Yakın dönemde de komplolar ve
casusluk faaliyetleri sürdü. Wikileaks'i
İsrail komplosu görme eğilimindekilerin tezini güçlendirecek böyle bir olayının faili,
Amerikan gizli belgelerini İsrail'e sızdırmaktan ömür boyu hapse mahkûm edilen Jonathan Pollard'dı. Wikileaks'in kaynağı olduğu rivayet edilen Bağdat'ta görevli istihbarat analisti Bradley
Manning gibi bir istihbaratçı olan Pollard'ın sızdırdığı belgeler müthişti. Bunlardan biri, ABD'nin küresel
elektronik dinleme ağını içeren 10 ciltlik belgeydi.
Yahudi asıllı ABD vatandaşı Pollard, bugün bile İsrail-Amerikan görüşmelerinin konularından biri. Hatta şu anki İsrail Başbakanı
Netanyahu, 2002'de bu casusu hapishanede ziyaret etmişti.
Bunlar varlığı tartışılamayacak komplolar. Dün olduğu gibi bugün de komplolar olabilir. Ama bir de yanlışlıkla aynı kategorideymiş gibi ele alınan komplo teorileri var. Halbuki ikisi,
astronomi ile astroloji kadar birbirinden farklı. Birinde somut gerçekler, belgeler; diğerinde varsayımlar, iddialar var.
Komplo teorileri, bir olay hakkında tatmin edici bilgi olmadığı hallerde insanın merak ihtiyacını yalancıktan gideren, ele avuca sığmayan açıklamalardır. İki ucu da keskin kılıç gibidir. Bugün bir komplo teorisi üretip avantaj elde ettiğini sanan, yarın karşı bir komplo teorisinin kurbanı olabilir.
İnsanda 'acaba' diye bir iç ses olarak kalması veya marjinal platformlarda seslendirilmesi zararsız olsa da bunların merkeze taşınması, muteber isimlerce sahiplenilmesi, toplumun düşünme melekelerini tahrip edebilir. O zaman insan, kendini komplo teorileri ırmağında sürüklenen, hiçbir şeyi değiştirme iradesi olmayan bir
yaprak gibi görmeye başlar.
Umut, azim ve iradenin yerini ümitsizlik, tembellik ve olağanüstü beklentiler kaplar.
Aslında komplo teorisi üreten veya bunlara kolay ikna olanlar, genelde farkında olmadıkları bir metodoloji hatasının kurbanıdır. Bu hata, yalnız sade insanları değil, uzunca süre sosyal bilimleri
esir alan Marksist okula bağlı, binlerce süper zekâyı da etkilemiştir. Karl Popper gibi düşünürler buna meydan okumasa, belki hastalık bugün de sürecekti.
Detaylarını bir köşe yazısında ele almak zor. Ama Popper'ın 'yanlışlanabilirlik ilkesi' şunu diyor: Bir teorinin bilimsel olabilmesi için yanlışlanabilir olması gerekir. "Bütün güvercinler beyazdır" tezini ispat için milyarlarca beyaz güvercin göstermek işe yaramaz. Beyaz olmayan tek güvercin bu tezi çürütür. Bu yüzden ortaya bir tez atıp, onu doğrulayan verilere odaklanmak, uymayanları görmezden gelmek ancak kendini kandırmak olur.
Etraflıca bilemediğimiz birçok hadisede olduğu gibi Wikileaks belgeleri karşısında da cumhurbaşkanından sade vatandaşa benzer bir durumla karşı karşıyayız. Birkaç beyaz güvercin bulup, 'tüm güvercinler beyazdır' deme zaafımız yine devrede. Birkaç gerekçe sayıp, en kârlı İsrail, o halde onlar yaptı. Ya da iki-üç gerekçe sayıp bu işi ABD yaptı demek istiyoruz. Açıklanacak daha yüzlerce belgeyi ve bütün uluslararası boyutlarını kenara bırakıp, 'Hedef
AK Parti'yi bitirmekti' diyoruz.
Ortada ciddi soru işaretleri olduğu ve bu ihtimallerin dışlanamayacağı doğru. Ama bu yöntemin yanlışlığını anlamak için biz de önce Wikileaks'in AK Parti'ye faydalarını sayıp, bir soru soralım: 1- AK Parti aleyhine ifadeler, 'ılımlı
İslam', BOP projesi gibi tezleri yıktı. 2- ABD'ye antipatinin zirve yaptığı bir ülkede Amerikalıların eleştirisi siyaseten Erdoğan'ın lehine. 3- Ortadoğu'da farklı Batı'da farklı konuşmadığının tescili, AK Parti'nin itibarını artıracak. 4-
İran siyaseti yüzünden ABD ile sıkıntılı iken şimdi
Washington mahcup durumda. O zaman belgeleri AK Parti mi sızdırdı?