Bağdadi'nin, IŞİD'le zaman zaman çatışmalar da yaşayan El Kaide bağlantılı örgütlerin hakim olduğu İdlib'de nasıl saklandığı sorusu ise hâlâ cevabını istiyor.
BBC Türkçe'den Ece Gökçedesef, İdlib'deki farklı grupları, IŞİD'in bölgede ne kadar etkin olduğunu ve Bağdadi'nin burada nasıl saklandığını inceledi.
Bağdadi'nin yakalanmadan önce nerede olduğu, çoğunlukla Amerikalı yetkililerin Amerikan basınına sızdırdığı bilgiler üzerinden takip ediliyordu.
Buna göre Bağdadi'nin son olarak Ocak ayında, IŞİD'in elindeki son toprak parçası olan Suriye'nin güneydoğusundaki, Irak sınırındaki Baghuz'da olduğu biliniyor.
Ancak Baghuz Mart ayında ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) eline geçtiğinde, Bağdadi burada bulunamamıştı.Nisan ayında son kez bir videoda görülen Bağdadi'nin, videoyu Irak'ın Suriye sınırındaki Anbar vilayetinde çektiği belirtildi.
Bağdadi'nin yakalanmasına yol açan ihbar ise, Dubai merkezli Al Arabiya televizyonuna göre, Temmuz ayında geldi.Habere göre Irak istihbaratı, Bağdadi'nin en yakın çevresinden olduğunu belirttiği Muhammed Ali Sacit el Zubayi'nin Suriye'den Irak'a girdiğini fark etti ve takibe aldı. Takipte, Bağdadi'nin yakın çevresinin sınırın Suriye tarafına geçtiği ortaya çıktı.
Zubayi, Ağustos ayında yakalanarak cezaevine kondu.
Al Arabiya'nın Muhammed Ali Sacit el Zubayi ile Irak'taki cezaevinde yaptığı mülakata göre, Anbar'da saklanan ancak Irak güvenlik güçlerinin baskınları sebebiyle daha fazla saklanamayacağından endişe eden Bağdadi, yakınlarına, IŞİD'in üst düzey birçok isminin İdlib'de "rahat ve güvenli bir hayat sürdüğünü" söylüyor ve kendisi de İdlib'e gitmek istiyor.
Sacit el Zubayi'nin verdiği bilgilere göre, bu üst düzey isimler arasında, Bağdadi'den birkaç saat sonra Cerablus'ta öldürülen IŞİD sözcüsü Ebu Hassan el Muhacir ve Bağdadi'den sonra örgütün başına geçebileceği düşünülen, Bağdadi'nin en yakınlarından Iraklı Türkmen Abdullah Kardaş da var.
Bağdadi kendisine de bir güzergâh hazırlandıktan sonra, bilinen 3 farklı yerde güvenli evlerde kalarak İdlib'e doğru ilerliyor.
Şimdilik bilinen dört güvenli ev, Suriye'nin Irak sınırındaki Ebu Kemal şehrinde, yine Deyrezzor'da Fırat Nehri boyunca kuzeye devam eden yoldaki Hajin şehrinde ve yaklaşık 50 kilometre kuzeydeki Mayadin ilçesinde bulunuyor.
Bu evlerin tümü Fırat Nehri kıyısında. Mayadin ve Ebu Kemal sırasıyla 2017'nin Ekim ve Kasım aylarında Suriye ordusunun; Hajin de Aralık 2018'de SDG'nin kontrolüne geçmişti.
Iraklı ve ABD'li yetkililer, bu evlerde birçok belgeye ulaştı. Bu belgeler, Bağdadi'nin yakalanmasına giden yolda önemli rol oynadı.
New York Times'a konuşan iki ABD'li yetkili, Bağdadi'nin Anbar'dan çıkıp sınırı geçerek İdlib'e bu yılın Temmuz ayında ulaştığını söylüyor.
Guardian'a konuşan Iraklı istihbarat yetkilileri, Temmuz ayında Suriye'den Irak'a döndüğünde takip etmeye başladıkları el Zubayi sayesinde bulunan bir kaçakçıyı izlemeye aldıklarını söyledi. Kaçakçının Eylül ayında Bağdadi'nin iki erkek kardeşinin eşlerini, Türkiye üzerinden İdlib'e götürdüğü fark edildi.
Gazetenin haberine göre kaçakçı ve eşi, Irak istihbaratıyla işbirliği yapmaya ikna edildi.Bağdadi'nin kaldığı yere yapılan baskından iki gün önce kaçakçının eşi, Bağdadi'nin İdlib'de olduğu bilgisini Iraklı yetkililere ulaştırdı.
Iraklı yetkililer, Bağdadi'nin İdlib'e kaçarken kullandığı rotaya da ulaşıldığını ve Amerikan dış istihbarat örgütü CIA'e (Merkezî Haber Alma Teşkilatı) iletildiğini söylüyor. Bu bilgiler henüz kamuoyuyla paylaşılmadı.
Peki IŞİD'in üst düzey isimlerinin saklandığı ve Bağdadi'nin de kendisini güvende hissedeceğine inandığı İdlib'de koruma nasıl sağlandı?ABD basını, Bağdadi'nin kaldığı evin, El Kaide bağlantılı Huraseddin örgütünün komutanlarından birine ait olduğunu yazıyor.
ABD'li yetkililere göre, Bağdadi IŞİD'in rakibi olan Huraseddin üyelerinin kendisini ele verebileceği konusunda kuşkuluyken, daha yakın çevresinden verilen bilgiler yakalanmasına sebep oldu.
Ancak her bir yayın organı, Bağdadi'nin evinde kaldığı komutan için farklı bir isim veriyor.
Bunun sebebi örgütün bu operasyona kadar, sahada çok fazla etkinliği olmadığı için detaylıca bilinen bir örgüt olmaması da olabilir; Bağdadi'nin Huraseddin komutanlarının evlerinin arasında sık sık yer değiştirmesi de.
Komutanın isminden daha önemli olan ise; Huraseddin örgütünün kendileriyle iletişime geçen IŞİD'lilerle işbirliğine gitmesi ve IŞİD liderini bilindiği kadarıyla birkaç ay boyunca saklaması.
İdlib'de aktif olan birçok grup gibi Huraseddin'in de, teyit edilmemekle birlikte, güç mücadelesinde öne çıkan IŞİD'e rakip olduğu ve İdlib'de yakaladıkları bazı IŞİD'lileri öldürdükleri haberleri geliyordu.
İdlib'e büyük oranda hakim olan Hayat Tahrir el Şam (HTŞ) ve daha az etkinliği olsa da Ceyş'ül İslam gibi radikal grupların da IŞİD'le düşmanlığı yıllardır sahaya yansıyor.İdlib, Suriye savaşının başında muhaliflerin kontrolüne geçen ilk bölgelerden biriydi.
Zamanla ABD'nin ve Batı'nın desteklediği, Suriye ordusundan ayrılan askerlerin de katıldığı muhalif Özgür Suriye Ordusu'nun elinden çıkarak bir kısmı Birleşmiş Milletler (BM), Türkiye ve ABD tarafından "terör örgütü" ilan edilen radikal grupların eline geçti.
Bu süreç, 2016 sonrasında Şam yönetimiyle muhalif grupların ülkenin farklı yerlerindeki ateşkes anlaşmalarıyla daha da hızlandı.Çünkü anlaşmalarla bulundukları bölgeleri terk etme sözü veren binlerce muhalif, silahlarıyla birlikte İdlib'e gitti.
Dera ve Kuneytra'da ağırlıklı olarak IŞİD'e karşı savaşan grupların bazıları, İdlib'e gitmeyi reddederek teslim oldu. Bazılarının Esad'ın ordusuna katıldığı iddia edildi.
Şu an nüfusu 3 milyonun üzerinde olan İdlib'in yarısından fazlasını bu savaşçılar ve onların aileleri oluşturuyor.2014'te, El Kaide'nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi'nin kontrolünde olan birçok bölge IŞİD'in eline geçti.
Nusra da İdlib'de, IŞİD'deki yapılanmanın aksine çoğunluğu Suriyeli olan savaşçılarıyla gücünü konsolide etmek için çalıştı. Bu sebeple IŞİD'e ve yabancı savaşçıların Suriye'de toprak elde ederek halifelik ilan etmesine karşı olan ancak radikal görüşteki binlerce Suriyeli savaşçı, İdlib'e giderek Nusra'ya katıldı.
Aralık 2012'de ABD'nin terör örgütleri listesine aldığı grup, 2016'da Ceyşül Fetih (Fetih Ordusu) ile birleşerek Şam'ın Fethi Cephesi adını aldı.Ocak 2017'de başka küçük gruplarla da birleşerek Hayat Tahrir el Şam (HTŞ) adını aldı ve El Kaide'yle bağlarını kopardığını açıkladı.
Ancak yeni adıyla da BM ve ABD'nin "terör örgütleri" listesine girdi.İdlib'de diğer muhalif gruplarla da savaşarak zaman içinde kontrol ettiği toprakları ve etkinliğini artıran HTŞ, IŞİD'in uyuyan hücrelerine de İdlib'de baskınlar yaparak birçok IŞİD üyesini öldürdü.
Mayıs 2018'de Rastan ve Telbise'den İdlib'e tahliye edilen grupların arasında az sayıda HTŞ'li de vardı.
Temmuz 2018'de Kuneytra ve Dera'da Şam'la varılan ateşkes anlaşması aslında HTŞ ve IŞİD'i kapsamıyordu.Ancak bölgenin bir kısmında aktif olan IŞİD'in ve kısmen HTŞ'nin bazı üyelerinin de aileleriyle birlikte otobüslere binerek İdlib'e gittiği biliniyor.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin IŞİD, El Kaide ve onlarla bağlantılı kişi ve gruplarla ilgili alınan kararların izlenmesinden sorumlu komitesinin 15 Temmuz 2019 tarihli raporuna göre, HTŞ'nin İdlib'de 12 bin ile 15 bin arasında savaşçısı var.
HTŞ, İdlib'in kent merkezi ve önemli yollarıyla birlikte neredeyse tamamına hakim. Bölgedeki sivillerden vergi toplayarak gelir sağlıyor.
Aynı zamanda Türkiye ile Suriye arasındaki Cilvegözü/Bab el Hava Sınır Kapısı'nın kontrolü de HTŞ'de. Örgütün en önemli gelir kaynağını da bu kapıdan ve kontrol noktalarından geçişlerde aldığı ücretler oluşturuyor.
BM raporuna göre, ABD ve SDG'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda IŞİD'e yönelik operasyonları sırasında, IŞİD'in üst düzey isimleri yanlarında silahları ve yüklü miktarda parayla İdlib'e kaçtı.
Öyle ki; 2018'in ilk yarısında İdlib'de düzenlenen bazı bombalı saldırıları IŞİD üstlendi. Ancak HTŞ'nin Haziran 2018'de IŞİD hücrelerine yönelik operasyonları sonrasında IŞİD'in üstlendiği saldırıların sayısı büyük oranda azaldı.
ABD ve SDG'nin yılın başında düzenlediği Baghuz operasyonu sırasında da çok sayıda IŞİD'linin aileleriyle birlikte İdlib'e kaçarak burada saklandığı belirtiliyor. Ancak İdlib'deki IŞİD'lilerin sayısı net bilinmiyor. Bölge üzerine çalışan uzmanlar "yüzlerce IŞİD'linin bölgede beklemede olduğunu" söylüyor.
Ancak İdlib'de HTŞ ile kalıcı bir işbirlikleri yok.
Bazı üyelerin HTŞ'ye ve El Kaide bağlantılı diğer gruplara katılmış olabileceği belirtilen raporda, iki grup arasında yazılı olmayan bir anlaşma olduğu, HTŞ'nin bölgedeki gücünü tehdit etmemek ve eylem yapmamak kaydıyla IŞİD'in İdlib'de kalmasına izin verildiğine de raporda yer veriliyor.
Raporda adı geçen El Kaide bağlantılı grupların en önemlilerinden biri, Bağdadi'nin örgüt evinde saklandığı Huraseddin.
HTŞ'nin El Kaide ile bağlarını kopardığını açıklamasının ardından Şubat 2018'de kurulduğu duyurulan Huraseddin, çoğunlukla bu gruptan kopan savaşçılardan oluşuyor ve doğrudan El Kaide'nin Mısırlı lideri Ayman El Zevahiri'ye bağlılık bildiriyor. Ancak kendisini El Kaide'nin Suriye'deki kolu olarak tanımlamıyor.
Huraseddin örgütünde, IŞİD'de olduğu gibi, daha önce Afganistan'da, Orta Asya'da, Fas'ta ya da Irak'ta El Kaide'yle birlikte savaşmış çok sayıda savaşçı var.
HTŞ'ye göre az sayıda savaşçısı olan örgüt, İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Chatham House'a göre, HTŞ'den kopan ya da dünyanın çeşitli yerlerinde El Kaide'yle birlikte savaşmış olanlara da, İdlib'e gelerek kendilerine katılma çağrısı yapıyor.
Huraseddin de ABD'nin "terör örgütleri" listesinde.
BM raporuna göre bölgede, sadece yarısı Suriyeli olan 1500 ile 2 bin arası savaşçısı bulunan örgüt üyeleri, çoğunlukla İdlib kent merkezinin güneybatısındaki kırsal bölgede üslenmiş durumda.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Washington Enstitüsü'ne göre, burada örgütün dört adet eğitim kampı da bulunuyor.İdlib'de "dini kurumlar" da oluşturan örgüt, Cuma duaları, hastane ve dini bölgelere geziler düzenliyor; gençlere dini eğitim veriyor.
Enstitünün araştırmasına göre Sahil el Ruj bölgesinde çocuklar için eğitim merkezleri de açan örgüt, burada İngilizce ve Arapça olarak dini eğitim veriyor, spor aktiviteleri yaptırıyor. Çocukların bu merkezlere ulaşımını da ücretsiz karşılıyor.
Bir köy ya da kasabada grubun güçlendiğini gördüğünde, HTŞ'nin Huraseddin'in bölge sorumlusunu tutukladığı da düşünce kuruluşunun raporlarına yansıyor.
Kurulduğundan beri İdlib'de ve çevresinde yaklaşık 200 saldırıyı üstlenen örgüt, bunların 3'ünü diğer gruplara karşı HTŞ ile birlikte yaptı.Bölgedeki gücünü Huraseddin'le paylaşmak istemeyen HTŞ, grupla kırılgan bir işbirliği içinde.
BM raporunda, 2016'dan itibaren İdlib'e kaçan IŞİD'lilerin bir kısmının, örgütlerinin bölgede ne kadar zayıf olduğunu gördükten sonra Huraseddin'e katılmış olabileceği yazılıyor.
Bu da, zaman zaman çatışmalar yaşansa da iki örgüt arasında geçişkenliğin ve taktiksel işbirliklerinin olması için zemin yaratıyor.
Bağdadi'nin ölümünün ardından operasyonla ilgili detayları Amerikalı yetkililere dayandırarak yazan New York Times'a göre, Bağdadi'nin, Huraseddin örgütünün yöneticilerine yüklü miktarda para ödeyerek evlerinde saklandığı tahmin ediliyor.Bu yöntem daha önce diğer IŞİD üyeleri için kullanılmıştı.
Eski Amerikan istihbarat ajanı Esad Elmuhammed ise, George Washington Üniversitesi'nin Radikalizm Programı için yazdığı raporda, Huraseddin'in kuruluşu ilan edilmeden önce, IŞİD'in İdlib'de HTŞ'ye katılmayan cihatçı savaşçılarla, kendine baplı bir grup oluşturmak için iletişime geçtiğini belirtiyor.
Buna göre IŞİD, medya malzemeleri ve lojistik destek sağlamak için Huraseddin savaşçılarına, örgüt kurulmadan önce yüklü miktarda para gönderdi.
Almohammed'in ele geçirdiği IŞİD'e ait makbuzlarda, IŞİD'in İdlib'de kendisine bağlı bir silahlı güç oluşturmak için 2017 başından 2018'in ortasına kadar Huraseddin'e 67 bin dolar ödediği görülüyor. Ancak savaşçılar, kendi örgütlerini kurmayı tercih ediyor.
IŞİD'e bağlılık bildirmeden kurulsa da, Bağdadi, Huraseddin'in bazı üst düzey isimleriyle teması kesmiyor ve çabalarını sürdürüyor.
Elmuhammed'e göre, IŞİD'lilerin 2017'den itibaren İdlib'e gitmesinin ve nihayetinde Bağdadi'nin de en güvenilir bölge olarak İdlib'i seçmesinin altında yatan neden, Huraseddin üyeleriyle geçmişe dayanan bu işbirliği.
New York Times, Şubat 2019'da IŞİD'in elinde 3 kilometrekarelik bir alan kaldığında SDG ile IŞİD arasında bir görüşme yapıldığını; bu görüşmeler sırasında IŞİD'in ateşkes yaparak İdlib'e tahliye edilmek istediğini ancak teklifin reddedildiğini yazdı.
ABD'li yetkililere göre, bu teklif IŞİD'in bir süredir İdlib'de kendine güvenli bir alan yarattığının da kanıtı.
Türkistan İslam Partisi
Çin'in Sincan bölgesindeki Uygurluların Çin yönetimine karşı silahlanarak 1997'de kurduğu örgüt, 2002'de ABD tarafından "terör örgütü" ilan edilmişti.
Örgüt üyelerinin bazıları yıllar içinde Afganistan'da El Kaide'ye katıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre, El Kaide örgüte hâlâ eğitim ve silah desteği sağlıyor.
Türkistan İslam Partisi'nin (TİP) Çin'den kaçan üyeleri, Suriye'deki savaşın başlamasının ardından buraya giderek TİP adı altında savaşmaya başladı.
2015'ten bu yana İdlib'in kuzeybatısındaki Cisr eş-Şugur'da aktif olan örgüt, HTŞ ile çatışan gruplara karşı yer yer HTŞ'yle işbirliği yapıyor.
Ancak Washington merkezli Carnegie Enstitüsü'ne göre, örgütün nihai hedefi HTŞ'den farklı. Bugüne kadar Arapça olarak 21 kez yayımladığı "İslami Türkistan" isimli dergide amacını "Çin'in Türkistan bölgesini özgürleştirerek İslami yönetim kurmak" olarak açıklıyor.
BM ya da ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilmeyen ancak radikal bir başka grup da, çoğunlukla Şam'la varılan anlaşmalarla İdlib'e yerleşmiş olan Ceyş'ül İslam.
2016 sonunda Afrin'den çıkan grupların arasında olan ve Mart 2018'de Doğu Guta'dan en az 8 bin savaşçısı tahliye edilen Ceyş'ül İslam da, HTŞ ile uzun süredir var olan düşmanlığı sebebiyle yoğun olarak İdlib'in güneyine ve Halep'in kuzeyine yerleşti.
Türkiye'nin de desteklediği örgüt, Türkiye'nin operasyon düzenlediği Afrin ve Fırat Kalkanı bölgelerinde de aktif.
Ceyş'ül İslam komutanlarından İsam el Buveydani, Eylül 2018'de Reuters'a verdiği bir röportajda, savaşçılarının Türkiye'den "maaş aldığını" söylemişti.
Grup, Şubat 2018'de Türkiye'nin desteğiyle İdlib'deki muhalif grupların bir araya gelerek oluşturduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin en önemli parçalarından biri oldu.
Ancak HTŞ'nin 2019 başında diğer gruplara saldırarak İdlib'de büyük oranda hakimiyet kurması sonucu, savaşçılarının önemli bir bölümü Afrin'e ve Fırat Kalkanı bölgesine gitti.
İdlib'de iç savaşın başından bu yana aktif olan, önemli bir kısmını Türkiye'nin, bir kısmını da ABD'nin desteklediği silahlı muhalif gruplar, Şubat 2018'de bir araya gelerek Ulusal Kurtuluş Cephesi'ni kurdu.
Gruba, 2016 sonunda Halep'ten gelen Ahrar-ı Şam, Muntasır Billah, daha önce Nusra ile işbirliği yapan Nureddin Zengi ile birlikte Ceyş'ül İslam ve Türkmenlerden oluşan Sultan Murat Tugayı da katıldı.
Amacı, muhaliflerin elinde kalan son bölge olan İdlib'in tek bir komuta altında, daha düzenli bir orduyla Esad'ın ordusuna karşı savunulması olarak duyuruldu.
Bu gruplar, Türkiye ile Rusya'nın Eylül 2018'de uzlaşığı, İdlib'i çevreleyen "silahtan arındırılmış bölgede" faaliyet gösteriyor.
Türk yetkililer ve muhalif komutanlar, grubun toplam sayısını 70 bin olarak veriyor.
Afrin ve Fırat Kalkanı bölgelerinde Türkiye'nin desteklediği muhalif grupların oluşturduğu "Suriye Milli Ordusu," Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda 9 Ekim'de başlattığı askeri operasyon öncesi, İdlib'deki Ulusal Kurtuluş Cephesi'ne dahil olan birçok gruplar birleştiğini duyurdu.
Şanlıurfa'nın sınır ilçesi Akçakale'e yapılan duyuruda, İdlib'deki grupların da gerektiğinde operasyona katılmak üzere, yeni oluşturulan "Milli Ordu" bünyesine katıldığı belirtildi.