Son olarak Demokrat kongre Üyesi Bill Keating bir mektup kaleme alarak Kerry'den Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk hükümet yetkilileri ile görüşmelerinde basın özgürlüğü, güçler ayrılığı, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi meseleleri gündeme getirmelerini istedi.
Keating'in mektubuna aralarında Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Ed Royce'un da olduğu 4 kongre üyesi de imzalarıyla destek verdi.
Mektupta sivil toplum, demokrasi ve insan haklarının desteklenmesinin onlarca yıldır Amerikan dış politikasının temel özelliği olduğu belirtilerek, Türkiye'nin demokratik prensiplere, adil yargıya ve hukukun üstünlüğüne yönelik taahhütlerini yerine getirmesinin önemine vurgu yapıldı.
HÜKÜMET SİVİL TOPLUMU VE ÖZGÜR BASINI ZAYIFLATIYOR
Türkiye'deki sivil toplum ve özgür basının, mevcut ve önceki dönemdeki hükümetlere öncülük eden yetkililer tarafından zayıflatıldığının dile getirildiği mektupta, Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde yüzlerce kişinin komplocu suçlamalar ile gözaltına alındığına dikkat çekildi.
Mektupta, insan hakları ve demokratik değerlere saygı gösteren ülkelerin daha güçlü ve güvenilir müttefikler olduğunun Kerry ve Obama tarafından sürekli tekrar ettiği belirtilerek, "Bu ilkeyi ABD-Türkiye ilişkilerinde de uygulamanın zamanı geldi." ifadelerine yer verildi.
BİLL KEATİNG; TEMSİLCİLER MECLİSİ TTIP KURULU EŞ BAŞKANI
Bill Keating, Kongre üyeleri ile Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) müzakerelerini yürüten yetkililer arasında etkili bir iletişim sağlanması adına kurulan Temsilciler Meclisi TTIP Kurulu'nun eş başkanlığını yürütüyor. Keating, Türkiye'nin dışında kalmamak için büyük çaba sarf ettiği TTIP projesindeki bu önemli sorumluluğu nedeniyle Türk iş dünyasınca yakından tanınıyor. TÜSİAD Eski Başkanı Muharrem Yılmaz, Washington ziyaretinde Keating ile de bir araya gelmişti.
İŞTE 5 KONGRE ÜYESİNİN KERRY'YE GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Büyükelçi John Bass ve Ankara'daki büyükelçilik çalışanlarının Türkiye'de sivil toplum grupları ve sivil toplum kuruluşları ile yakın ilişkiler kurmak adına son zamanlarda gösterdikleri çabalara yönelik güçlü desteğimizi ifade etmek adına bunu yazıyoruz.
Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın sivil toplum kuruluşları ile yakın zamanda daha iyi bir demokrasi ve çoğulculuk yolunda çalışmak üzere yapmış olduğu görüşmeler, sivil toplum ile üst düzey ilişkilerin güzel bir örneği. Bunun Türkiye ile ilişkilerin anahtar bileşeni olması gerekiyor. Sizden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer üst düzey Türk hükümet yetkilileri ile görüşmelerinizde basın özgürlüğü, güçler ayrılığı, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün önemini vurgulamaya devam etmenizi talep ediyoruz.
"ABD, DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARINI DESTEKLER"
Sivil toplum, demokrasi ve insan haklarının desteklenmesi Başkan Barack Obama'nın dönemi dahil on yıllardan bu yana Amerikan dış politikasının temel özelliğidir. ABD'nin yakın ve uzun dönemli müttefiki olan Türkiye'nin demokratik prensiplere, adil yargıya ve hukukun üstünlüğüne yönelik taahhütlerini güçlendirmenin çok önemli olduğuna güçlü bir şekilde inanıyoruz. Sadece Türk halkı, ülkenin siyasi sistemindeki yolsuzluk ve gücün kötüye kullanımını tetikleyen sistematik eksikliklere çare bulabilir. Amerikalı yetkililerin, sivil toplum gruplarını ve ilgili meseleleri Türk yetkililer ile görüşmelerine dahil etmelerinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye'deki sivil toplum ve özgür basın, mevcut ve önceki dönemdeki hükümetlere öncülük eden yetkililer tarafından zayıflatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın döneminde yüzlerce kişinin 'ulusal güvenlik' gibi komplocu suçlamalar ile gözaltına alınması özgür basın ve sivil toplumun faaliyet göstermesine müsaade edilen alanların azaldığını gösteriyor.
YÜRÜTME VE YARGI BİRLİKTE HAREKET EDERSE 'ADİL YARGI' İHLALE UĞRAR
Yürütme ve adli mercilerin ortak noktada buluşmaları; kanıtların savcılar tarafından sistematik manipülasyonu dahil adil yargıda ihlallere neden olur. Bu, düşman olarak addedilen binlerce avukat, akademisyen, gazeteci, etnik azınlık, işadamı ve yetkilinin hapse atılmasıyla sonuçlanır.
Çok sayıda Amerikan vatandaşı ve akrabalarını da etkileyen bu eziyet nihayetinde Türkiye'de demokrasinin çoğulcu görüşünü zayıflatıyor ve bu, ikili ortaklığımızın geleceği ile ilgili büyük kaygılara neden oluyor. Maalesef Türkiye parlamentosu polisin yetkilerini daha da güçlendirecek ve polislerin keyfi suistimallerinden korunmasını azaltacak yeni bir güvenlik tasarısının üzerinde duruyor.
"ERDOĞAN'IN MUHALİFLERE BASKIYI ARTIRMASINDAN ENDİŞE EDİYORUZ"
İnsan hakları, basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünün ABD'nin Türkiye'ye yönelik politikasının ayrılmaz parçası olduğunu belirten net bir açıklama olmadığı takdirde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eleştiri yapanlara, muhaliflere ve kendisinin yürüttüğü politikalar ile aynı fikirde olmayanlara yönelik baskıyı artırmasından büyük kaygı duyuyoruz. Dolayısıyla bu Türkiye'nin demokratik mirasını daha da zayıflatacaktır. Türkiye'yi ABD ve Avrupa'dan giderek artan oranda uzaklaştıracak ve muhtemelen toplumda istikrarsızlığı tetikleyecektir.
Bu büyüyen problemlere eğilmenin en etkili yolu karşılıklı saygı ve açık iletişim temelli resmi diyalogun kurulmasıdır. Yapısal diyalog, Türk hükümet yetkililerinin Anti-Semitik ve Anti-Amerikan söylemleri de dahil olmak üzere başkalarını suçlu çıkarma taktiklerinin gündeme getirilmesi ihtimalini taşıyor. Bu tarz konuşmalar sadece uygun olmamakla kalmıyor haksız bir şekilde bahsi geçen okyanusun iki tarafındaki diplomatların, ziyaretçilerin ve yetkililerin huzuru için potansiyel tehlike oluşturuyor.
TÜRK SİVİL TOPLUMU İLE İLETİŞİM KURULMALI
Bir kez daha bakanlığınızı ve başkan yardımcısını Türk sivil toplumu ile iletişim kurmanız adına teşvik ediyor ve bu yöndeki çabalarınızı artırmanızı istiyoruz. Siz ve Başkan Obama'nın çok defa belirttiği gibi insan hakları ve demokratik değerlere saygı gösteren ülkeler daha güçlü ve güvenilir müttefiklerdir. Bu ilkeyi ABD-Türkiye ilişkilerinde de uygulamanın zamanı geldi.
Türkiye'deki ve dünyanın başka ülkelerindeki Amerikalıların menfaatlerini korumak amacıyla sizle çalışmayı sürdürmek için sabırsızlanıyoruz."