ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, bakanlıkta düzenlediği basın brifinginde ABD'nin İsrail aleyhine açılan davayla ilgili duruşunu değerlendirdi.
Bir gazetecinin, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin İsrail aleyhinde UAD'de açtığı davaya Türkiye'nin de destek verdiğini hatırlatarak, ABD yönetiminin bundan sonra ne yapacağını sorması üzerine Miller, sürece dahil olmayacaklarını söyledi.
Bunun yanı sıra "soykırım" suçlamasının çok ağır bir insanlık suçu olduğunu ve bu kelimenin kolaylıkla kullanılmaması gerektiğini ifade eden Miller, "ABD ile ilgili olarak da şunu söyleyebilirim ki biz soykırım olarak tanımlanabilecek eylemler görmüyoruz." dedi.
Miller, Gazze'deki insani krizle ilgili endişelerini dile getirdiklerini, Filistinlilerin yerlerinden edilmesine net bir şekilde karşı çıktıklarını ve bu konuları bir öncelik olarak gördüklerini de sözlerine ekledi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby de Beyaz Saray'daki günlük basın brifinginde, konuyla ilgili değerlendirmesinde, Güney Afrika'nın UAD'ye başvurusunun "temelsiz olduğunu ve gerçeklere dayanmadığını" savundu.
İSRAİL'E "SOYKIRIM" DAVASI
Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık'ta, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de işlediği fiillerle 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle Uluslararası Adalet Divanına (UAD) dava açarak İsrail için ihtiyati tedbir kararı alınmasını talep etmişti.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Güney Afrika'nın, "Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" kapsamındaki yükümlülüklerin ihlaline ilişkin İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanına yaptığı başvurunun memnuniyetle karşılandığını belirtti.
İsrail yönetimi, kendisini Gazze Şeridi'nde Filistinlilere soykırım uygulamakla suçlayan Güney Afrika'ya tepki göstermiş ancak davayı boykot etmeyeceğini duyurmuştu.
Malezya Dışişleri Bakanlığı da Güney Afrika Cumhuriyeti'nin İsrail aleyhine dava açmasını, hesap verilebilirlik için "somut adım" olarak tanımlamış ve destek vermişti.
UAD'nin dava usulüne göre, davacı ve davalı ülkeler, 15 hakimden oluşan panele birer hakim ekleyebilir. Ayrıca, davalı İsrail, duruşmada 4 avukat tarafından temsil edilebilir ve destekçisi ülkelerin temsilcileri tarafından yazılmış mektupları mahkemeye sunabilir.
UAD, İsrail'in Gazze'deki saldırılarını durdurması yönünde bir emir çıkarabilir.
İSRAİL, GAZZE'Yİ 65 BİN TON PATLAYICIYLA VURDU
Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "İşgal devletinin (İsrail) savaş uçakları, Gazze Şeridi'ne yönelik kapsamlı soykırım savaşı sırasında 45 binden fazla füze ve bomba attı. Bunlardan bazıları bir ton patlayıcı ağırlığındaydı ve işgal devleti bunlarla kasıtlı olarak tüm yerleşim alanlarını bombaladı.” ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, İsrail ordusunun Gazze'ye düzenlediği saldırıda kullandığı patlayıcıların ağırlığının 65 bini geçtiğine dikkat çekilerek, “İşgal ordusunun Gazze Şeridi’ne attığı patlayıcıların ağırlığı 65 bin tonu aştı. Bu, Japonya'nın Hiroşima kentine atılan gibi üç nükleer bombanın ağırlığından ve gücünden daha fazla.” ifadelerine yer verildi.
İsrail savaş uçakları tarafından Gazze Şeridi kentlerine atılan bomba ve füzelerin yaklaşık üçte ikisinin güdümsüz ve hatalı bombalar veya aptal bombalar olarak bilinen patlayıcılardan oluştuğu vurgulanan açıklamada, bu bombaların kullanılmasının İsrail’in ayrım gözetmeden ve haksız yere öldürdüğünün kanıtı, bunun uluslararası hukukun ve çeşitli uluslararası anlaşmaların açık ve net ihlali olduğunun altı çizildi.
Açıklamada, İsrail'in sivillere, çocuklara ve kadınlara karşı uluslararası alanda yasaklanmış yaklaşık 9 bomba ve füze çeşidi kullandığının belgelendiğine dikkat çekilerek, bunların, kale delici tipler (BLU-113), (BLU-109) ve (SDBS) ile Amerikan tipi (GBU-28) ve altyapıyı tahrip etmek amacıyla GPS güdümlü, beyaz fosforlu ve güdümsüz, akıllı füzeler ve son olarak Halper tipi füzeler olduğu kaydedildi.
Uluslararası yasaklı bombaların kullanılmasına ilişkin açıklamada, söz konusu bombaların “toksik radyasyonun salınmasından kaynaklanan çevresel risklerin yanı sıra yaralılarda deformasyon ve sakatlık gibi kalıcı hasarlara yol açtığına, saniyeler içinde büyük ölüm ve yaralanmalara neden olduğuna” vurgu yapıldı.
Açıklamada, uluslararası topluma ve uluslararası örgütlere “İsrail’in 89 gün süren sürekli saldırılarında sivillere, çocuklara ve kadınlara karşı yürüttüğü kapsamlı soykırım savaşını durdurma” çağrısı yapıldı.
GAZZE'DE NELER YAŞANDI?
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlere yönelik sürekli ihlallere karşılık verme" gerekçesiyle İsrail'e 7 Ekim 2023'te kapsamlı saldırı düzenledi.
İsrail, 7 Ekim'deki saldırılarda 1200 İsraillinin öldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını açıkladı.
İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında en az 9 bin 100 çocuk, 6 bin 500 kadın olmak üzere, 22 bin 313 Filistinli öldürüldü. Enkaz altında binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı tahrip ediliyor.
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne saldırılarının başladığı 7 Ekim'den bu yana 175'i karadan işgal sürecinde olmak üzere 509 askerinin öldürüldüğünü duyurdu.
Çatışmalara 24 Kasım 2023'te 4 günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan "insani arada" 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı. Öte yandan İsrail, binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs'te de İsrail güçleri ve yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 323 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana sınırda devam eden çatışmalarda 28 Lübnanlı sivil, 142 Hizbullah mensubu ile 5 İsrailli sivil ve 9 İsrail askeri öldü.
Ayrıca, Hamas'ın üst düzey yöneticilerinden Salih el-Aruri ve 6 Hamas üst düzey yetkilisi, 2 Ocak'ta Beyrut'un güneyinde insansız hava aracıyla düzenlenen saldırıda öldürüldü.