Ne zaman Türkiye ile ABD arasında yeni bir gerilim patlak verse gündeme gelen konulardan birisi İncirlik Üssü’nün geleceği oluyor. S-400 krizi boyunca sıkça gündeme getirilen bu konu, ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 olaylarını “soykırım” olarak nitelemesiyle yine iddialara yansıdı; Türkiye’nin ABD’ye misilleme olarak İncirlik’i kapatabileceği öne sürüldü.
S-400 krizi, Türkiye’nin sırtını Batı’ya döndüğü şeklinde kaygılara neden olurken, belirli çevrelerce zaman zaman Türkiye’nin NATO içindeki yerini sorgulamaya kadar varan eleştiriler dile getiriliyor.
Bu gelişmeler ışığında hem İncirlik hem de bölgesel denklemde Türkiye-ABD ilişkilerinin türlü boyutlarını geçmişte Dışişleri Bakanlığı, CIA gibi kurumlarda üst düzey görevlerde bulunmuş Avrasya uzmanı Paul Goble, VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
“Biden’ın ‘soykırım’ açıklaması Türkiye’de çok yanlış yorumlandı”
Goble önce Biden’ın “soykırım” ifadesine değindi ve bu açıklamanın Türkiye’de çok yanlış yorumlandığı görüşünü dile getirdi. Paul Goble, “Türkiye’de birçok kişi, Başkan Biden’ın açıklamasını, Amerikan yönetiminin hoşuna gitmeyen unsurlardan dolayı bir şekilde Türkiye’yi cezalandırma çabası olarak yorumladı. Ben gerçekten bunun olduğunu hiç düşünmüyorum. Bence Başkan Biden, kendisiyle selefi arasında keskin bir sınır çizmeye, yakın tarihteki her başkandan daha fazla kendini adamış durumda. Sayın Biden, seçim kampanyası sözlerinin tamamını yerine getirmenin en başta gelen sorumluluğu olduğunu çok net ortaya koydu. Bence Sayın Biden, ABD ile Türk hükümeti arasında anlaşmazlıklar olsa dahi, bu adımı Türkiye’ye öfkeden çok, kampanya sözünü yerine getirmek için attı’’ dedi.
Türkiye halkının ve Türkiye hükümetinin bunu anlamasının önemli olduğunu söyleyen Goble, ‘’Hem zaten 1915, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önceki bir tarih ve Biden yönetiminin de bu konuda herhangi türden bir uluslararası mahkeme kurulmasına ya da tazminat ödenmesine destek verdiği yönünde ortada hiçbir işaret yok. Başkan Biden seçimlerde yarışırken bir söz verdi ve şimdi bu sözünü yerine getirdi. Türkiye’deki kişiler bunu ne kadar erken anlarsa, iki ülke için de bu daha iyi olacak” ifadelerini kullandı.
“Türkiye İncirlik’i kapatmaz, ABD de yakın vadede İncirlik’ten vazgeçmez”
Paul Goble, Türkiye’nin İncirlik Üssü’nü Amerikalılar’a ve NATO ülkelerinin kullanımına kapatma kararı almasını beklemediğini belirtti. Bunun Türkiye’nin elindeki “güçlü bir kart” olmasından dolayı, ne zaman Ankara’nın hoşlanmadığı bir gelişme olsa İncirlik’in bahsinin geçtiğine işaret eden Goble, günün sonundaysa NATO’nun Türkiye açısından, böyle bir gelişmenin yaşanmasına imkan vermeyecek kadar çok önemli olmaya devam ettiğini vurguladı.
En azından gelecek beş yılda ABD’nin de İncirlik’ten vazgeçebileceğini düşünmediğini kaydeden Goble, “Deneyimimiz de bize gösteriyor ki İncirlik, sadece NATO’nun doğu kanadını savunmak açısından değil, Batı’nın gücünü Ortadoğu’ya yansıtması bakımından da kendisini kilit bir üs olarak konumlandıran bir altyapıya sahip. 20 yıl sonra neler olacağını tahmin etmek çok zor. Hava gücünün rolünün ne olacağını, insansız ve insansız hava araçları arasındaki dengenin nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Güney Kafkasya’daki savaşın neticesini değiştiren robot uçakların yükselişi - ki bunu yapanlar Türk insansız hava araçlarıydı - insanlı hava araçlarının ileride şu ankinden daha az önemli bir rol oynayacakları anlamına gelebilir. Bu durumda, insansız hava araçları nedeniyle var olan bir üssün anlamı da değişebilir’’ diye konuştu.
Bunun gelecek beş yılda olmasını beklemediğini kaydeden Avrasya uzmanı, ‘’Bu bence çok daha uzun vadede olacak bir şey. Aynı zamanda şuna da inanıyorum; tıpkı Türkiye’nin Azerbaycan’da üslerinin olmasını beklediğim gibi, Amerikalılar da bölgedeki başka yerlerde üsler kurma çabasına muhtemelen girişecektir. Buna Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta Asya’daki bir ya da daha fazla ülke dahil” yorumunda bulundu.
“ABD tüm yumurtalarını tek sepete koymak istemiyor”
New York Times gazetesi, Amerika’nın Afganistan’dan çekilmenin ardından bu ülkedeki istihbarat kanallarını güçlü tutmak ve gerektiğinde müdahale edebilmek için Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan’da üsler kurmak amacıyla bu ülkelerle temasta olduğu yönünde bir haber yayınlamıştı. Goble, bu üslerin İncirlik’e olası alternatif olmaktan ziyade, Amerika’nın “tüm yumurtalarını tek sepete koymak istememesiyle” alakalı olduğu görüşünde.
ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonraki dönemde Kırgızistan’da bir üssünün olduğunu ancak bu üssü daha sonra elinden kaybettiğini hatırlatan Goble, “Şimdi en azından kısa vadede Washington tüm yumurtalarını tek sepete koymaya gönüllü değil. Elbette Washington daha fazla üslere sahip olmak isteyecektir, ki böylece başka bir ülkeden bir üsse tehdit gelirse ya da bu üssü yine kaybetmek durumunda kalırsa dahi, Amerika’nın stratejik güvenlik kurulumu çok fazla etkilenmemiş olur. Dolayısıyla benim tahminime göre Washington, Orta Asya’daki herhangi bir üssü yıllardır NATO’nun varlık gösterdiği İncirlik’e daimi bir alternatif olarak görmez, daha ziyade tamamlayıcı bir rolde görür. Ayrıca bu durum, Washington’un gözünde İncirlik’in önemini azaltmaz ama İncirlik’i kapatma tehdidinin taşıdığı ağırlık da, Amerika’nın bölgedeki tek üssü konumunda olduğu kadarki seviyede olmaz” dedi.
“Türkiye ABD için muazzam öneme sahip bir ülke”
Washington’un İncirlik Üssü’ne alternatif olarak Girit Adası’nı değerlendirdiği yönünde iddialar geçen yıl ABD medyasına yansımıştı. O dönem eski Başkan Donald Trump yönetimi yetkilileri, bu iddiayı yalanlamıştı. Goble da Girit’in İncirlik’in yerini alabileceği ve Yunanistan’ın NATO içerisinde Türkiye’nin rolünü üstlenebileceği gibi yorumları reddederek, “Haritaya ya da NATO’nun tarihine bakan herhangi bir kişi, Yunanistan’ın günün birinde Türkiye’nin yerini alabileceğini söylemeye hiç niyet etmez” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin ihtilafların giderek daha çok sahası haline gelen Boğazlar ve Karadeniz’den dolayı kilit bir coğrafi konuma sahip olduğuna işaret eden Goble, “ABD için muazzam önem taşıyan bir ülke. Bu, ‘Yunanistan ABD için önemli değil’ anlamına gelmez ama ABD’de hiç kimsenin, ‘Türkiye’de etkimizi kaybedersek de sorun değil değil, her zaman Yunanistan’a sahibiz’ diyebileceğini öngörmüyorum. Türkiye ABD’nin kilit bir müttefiki, NATO’nun kilit bir üyesi ve bunun uzun zaman daha böyle devam etmesini bekliyorum. Bu, aramızda görüş ayrılıkları ve gerilimler olmayacak anlamına gelmiyor. Bunlar elbette olacak, özellikle de ülkelerin göreceli gücünde değişiklikler oldukça bu durum gerilimler yaratabiliyor. Türkiye açıkça yükselen bir bölgesel güç. Bu gidişat göz önüne alındığında, bazı geçmişteki beklentilere karşı çıkacaktır. Ancak herhangi bir kişinin Türkiye’yi Yunanistan’la değiştirme gibi bir hayalin içerisine girmesi için hiçbir neden düşünemiyorum” diye konuştu.
“Türkiye Orta Asya’daki nüfuzunu ABD’yle görüşmelerinde masaya getirmeli”
New York Times’ın haberinde, Orta Asya cumhuriyetlerinde üsler kurmayı planlayan ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Türkiye’nin de bu ülkeyle olan kültürel ve tarihi bağları ve sahip olduğu siyasi ağırlığın avantajıyla, ABD ve NATO müttefiklerine istihbarat desteği sağlayabileceği belirtiliyordu.
Goble’a göre, bu süreçte Türkiye istihbarat desteğinin ötesinde katkılar da sağlayabilir. Goble, Ankara’nın Orta Asya ve Rusya Federasyonu’nun bazı kesimlerine de uzanan Türk coğrafyasındaki etkisini genişletmeye ilgi duymasının stratejik bir değer olduğunu ve Türkiye’nin bunu ABD’yle müzakerelerinde masaya getirmesi ve kullanması gerektiğini söyledi.
Goble, “Bence bu sadece istihbarat meselesi değil, aynı zamanda nüfuz meselesi. Türkiye bu ülkelerin birçoğunda kilit bir oyuncu. Türkiye ve ABD ortak stratejik hedefler üzerinde ne kadar anlaşırsa, sadece Türkiye’nin değil Washington’un da bu ülkeler üzerindeki etkisi o kadar artacak. Hatırlarsanız Washington, geçmişte Afganistan’daki güçlerini tedarik etmek için Orta Asya’daki havaalanlarını kullandığı ‘kuzey tedarik rotası’ adı altında bir sistem kurmuştu. Bazı bakımlardan bu yeni planlar da bu sistemin üzerine inşa ediliyor. Türkiye bunun geliştirilmesinde rol oynamıştı ve bu rolü tekrar oynayabileceğine inanıyorum. Bu sadece istihbarat sağlamakla ilgili bir konu değil, her ne kadar bu da önemli olsa da. Bu, nüfuz ve işbirliği iradesi sergilemekle alakalı bir konu. Şundan çok eminim ki Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ya da Türkmenistan’daki hükümetler, aynı zamanda Türkiye’yle da işbirliği görünümünün yaratılması halinde Amerikalılar’la işbirliği yapmayı çok daha kolay görürler. Bence Türkiye hükümeti bunu bilmeli, Amerikan hükümeti kesinlikle biliyor ve dolayısıyla bence bu işbirliği için çok büyük bir alan” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’nin Karadeniz’deki rolü artacak, Kanal İstanbul’la birlikte Montrö’de revizyon yapılabilir”
Goble, Türkiye’nin Karadeniz’deki rolünün de ileriki süreçte daha da artacağı görüşünde. Avrasya uzmanına göre, Kanal İstanbul’la birlikte Montrö Sözleşmesi’nin yeniden gözden geçirilmesi muhtemel.
Kanal İstanbul’un tamamlanmasıyla birlikte gelecek birkaç yıl içinde Montrö’nün tam kapsamlı yürürlükten kaldırılmasa bile bir revizyondan geçeceğini düşünen Goble, ‘’Çünkü Ankara Montrö’nün kanal için uygulanmayacağını çok açık ortaya koymuştu ve eğer kanal için uygulanmayacaksa, o zaman aslında şu anki önemini aynı şekliyle sürdürmeyecek anlamına geliyor bu. Dolayısıyla bu durum, Rusya’nın Azov (Azak) Denizi’ni bir Rus gölüne dönüştürme ve Karadeniz’in daha da güneyi ve batısına gücünü yayma çabaları göz önüne alındığında, Türkiye’yi Karadeniz bölgesinde daha da önemli hale getirecek’’ dedi.
“Güç dengelerindeki değişim gerilimleri de beraberinde getirir”
Türkiye ve ABD’nin göreceli güç konumlarının değişmekte olduğuna değinen Goble, “Dünyanın bu kesiminde Türkiye çok daha önemli bir hale, ABD de göreceli olarak daha az önemli hale geliyor. Bu, ABD’nin gerileyen bir güç olduğu anlamına gelmiyor; burasının sadece ABD’nin 25 ya da daha fazla yıl önceki güç üstünlüğüne sahip olduğu bir bölge olmadığı anlamına geliyor. Denge değişimi beraberinde bir uyum sürecini de getirecek. Türkiye eskisine göre masada daha fazla söz sahibi olmayı bekleyecek. Amerikalılar’ın bu durumu idare etmeyi öğrenmesi gerekecek. Güç ilişkilerinde bir değişim olduğu zaman, her iki taraf da birbirlerinden beklentileri ve hayata geçmesi gereken değişikliklerle uğraştığından dolayı gerilimler de patlak verir” diye konuştu.
“S-400 alımı Türkiye’nin yön değiştirdiği anlamına gelmiyor”
Türkiye ile ABD arasındaki S-400 kriziyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Goble, NATO’da bir üye ülkenin her zaman ittifakın sistemleriyle uyumlu ekipmanlar kullanabileceği şeklinde politikanın bulunduğunu ancak diğer yandan da çeşitli ülkelerin, hangi ekipmanları alabilecekleri ya da alamayacakları konusunda, diğer ülkeler üzerinde çok çeşitli nedenlerle bazı sınırlamalar koyduğunu belirtti. Türkiye’nin de belirli bir sektörde silah alımı konusunda Washington’un bir politikası nedeniyle ABD’den alım yapamadığını ve bu nedenle Rusya’ya yöneldiğini kaydeden Goble, bu alımın Türkiye’nin politikasında bir yön değişikliğini temsil ettiğini düşünmediğini söyledi.
“ABD Türkiye’ye başka türden silahlar sağlayabilir”
Goble, bundan sonraki süreçte iki seçeceğin olabileceğini ifade ederek, birincisinin, Amerika’nın bu silahların satışına ilişkin duruşunda bazı ayarlamalara gidilmesi, ikincisinin de ABD’nin Türkiye’ye, istediği diğer türden silahlar sağlama niyeti sergilemesi olduğunu belirtti.
İkinci seçeceğin daha güçlü bir ihtimal olduğu görüşünü dile getiren Goble, “ABD’nin Patriot füzelerinin satışına ilişkin kısıtlamalardan geri adım atması siyasi açıdan mümkün olmayabilir ama Türkiye’ye istediği diğer türden silahlar sağlaması kesinlikle mümkün. Türk ordusu daha büyüdükçe, çeşitliliği arttıkça ve daha fonksiyonlu hale geldikçe, Türkiye’nin çok istediği Amerikan ekipmanı için de daha fazla olanak yaratılabilir. Bu imkan, aradaki ihtilafı resmen sona erdirmese de tonunu yumuşatacak şekilde Türkiye’ye sağlanabilir” dedi.
“Türkiye’nin Rusya’yla ihtilaf alanları işbirliği alanlarından çok daha fazla”
Goble bir başka soru üzerine, Türkiye’nin Rusya’yla birkaç alanda işbirliği yapmasına karşın, ihtilaf yaşadığı alanların daha fazla olduğunu söyledi. Azerbaycan-Ermeni çatışması, İran gibi birçok ihtilaf alanında Türkiye’nin duruşunun NATO üyelerinin çoğununkiyle aynı olduğunu belirten Goble, ülkelerin temel jeopolitik çıkarlarının, bulundukları konum ve sahip oldukları değerlerle şekillendiğini kaydederek, Türkiye’nin konumu ve değerlerinin de Ankara’yı 50 yıldır Batı’nın çekirdek bir parçası olarak kalmasını sağladığını söyledi.
Avrasya uzmanı, Başkan Biden’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le görüşmesinin Amerika’nın yön değiştirdiği anlamına gelmediği gibi, Türkiye’nin cumhurbaşkanının da Kremlin’le görüşmesinin yön değişikliğine işaret etmediğini kaydetti.