Suriye, Afganistan gibi ülkelerden sığınmacıların yanı sıra savaştan kaçan 1,1 milyon Ukraynalı'nın varlığı belediyelerin de imkanlarını zorluyor. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'in geçen hafta sığınmacılar konusunda "Sınıra dayandık" açıklamasınınardından eyalet ve federal düzlemden çok sayıda politikacıdan benzer açıklamalar geldi, Başbakan Olaf Scholz da "Bize gelenlerin sayısı, kaldırılabileceğin çok üstünde" açıklaması yaptı.
Sığınmacı yanlısı politikalarıyla bilinen Yeşiller partisinden Başbakan Yardımcısı Robert Habeck, "İltica hakkını koruyabilmek için gerçeği kabul etmek ve etik olarak zor kararlar alınması pahasına da olsa somut sorunları çözüme kavuşturmak zorundayız" ifadelerini kullandı.
Danimarka modeli başarılı oldu mu?
Danimarka'daki sosyal demokrat hükümet, yıllar önce göç politikalarını sertleştirerek sert ve kısıtlayıcı önlemler aldı. Sığınmacılara sosyal ödenekler belirgin bir şekilde kısılırken aile birleşimi zorlaştırıldı. Bu yıl Temmuz ayında iltica başvurusunda bulunanların sayısı 6 milyon nüfuslu ülkede 183 iken 84 milyon nüfuslu Almanya'da 25 bin 165 civarında.
Avusturyalı göç araştırmacısı Judith Kohlenberger, Danimarka'nın bu tür önlemlerinin sadece kısmi başarı sağladığını belirtiyor. Kohlenberger, "İnsanların ya hiç gelmemesini, ya da gelmiş olanların da daha hızlı bir şekilde istihdam piyasasına dahil olmasını hedefliyorlardı. Ama ikinci hedef sadece kısmen başarılı oldu. Sosyal ödeneklerin kısılması sonucunda suç oranları arttı, göçmenlerin eğitimdeki başarısı azaldı. Halbuki bu öngörülebilir bir sonuçtu. Bunu yoksulluk araştırmalarından biliyoruz" değerlendirmesinde bulunuyor.
Kohlefelder, "Danimarka modeli"nin kısmi başarısını ise komşu ülkelere borçlu olduğu görüşünde. Danimarka'ya gelenlerin sayısının azalmasının, çevre ülkelerin sığınmacı kabul etmesi sayesinde olduğunu belirten göç araştırmacısı, "Yani göç baskısı başka ülkelere kaydı. Danimarka'ya gidenlerin sayısının azalmasında, örneğin Almanya'nın sığınmacı kabul etmeye devam etmesi rol oynadı" diyor.
İltica sürecini üçüncü ülkelere kaydırma planı
İsveçli göç uzmanı Parusel, Danimarka'nın da Ruanda planını bir süreliğine rafa kaldırdığını belirtiyor. Kohlefelder bunun en önemli nedenini, ilticacılara hukuk devleti standartları içinde bir iltica süreci sunulması zorunluluğu olarak açıklıyor ve Ruanda'nın bu şartlara sahip olmadığını belirtiyor.
İltica başvurularının AB dışındaki üçüncü ülkelere yönlendirilmesi planı Ruanda örneğinde başarılı olmasa da bu yönde arayışlar Almanya'da da var. Bu planı savunanlar, sığınmacıların korunma hakkının olduğu, ancak ülke seçme hakkının bulunmadığı gerekçesini öne sürüyor. Bu konuda en sık verilen örneklerden biri Avustralya. Canberra hükümeti, hukuken tartışmalı bir adımla iltica başvurularını Papua Yeni Gine'ye yönlendirmiş ve bu şekilde Avustralya'ya giden sığınmacı sayısı azalmıştı.
Sınır dışı tartışması
Almanya'da en çok tartışılan konulardan biri de sınır dışı kararları. Almanya'da 2022 yılı sonu itibarıyla sınır dışı edilmesi gereken 304 bin kişiden yaklaşık 248 bini, "müsamaha gösterilenler" kapsamında ülkede yaşamayı sürdürüyor. İltica başvurusu reddedilenler arasında hasta olanlar ya da ülkesinde savaş yaşanan kişiler bu grupta yer alıyor. 2022 yılında sadece 13 bin kişinin sınır dışı edilmesini eleştirenler sınır dışıların daha etkin hale getirilmesini talep ediyor.