Avrupa Konseyi ve AB organlarının tavsiyelerinin ele alınması gerektiğine atıfta bulunulan raporda, Meclis'in, hükümeti sorumlu tutmak için gerekli araçlardan yoksun kalmayı sürdürdüğü belirtildi.
Raporun hazırlandığı sırada Cumhurbaşkanının, iki kez Merkez Bankası başkanını görevden aldığı da kaydedildi.
OHAL bitti yetkiler devam ediyor
Raporda, Olağanüstü Hal Soruşturma Komisyonu'nun, KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerine ilişkin dosyaları hala inceleyip bitirmediği yer aldı.
Muhalefet hedef alınıyor
Güneydoğu'da görevden alınan belediye başkanlarının yerine kayyum atamalarının yapıldığı hatırlatılan raporda, yüzlerce yerel politikacı ve seçilmiş kişinin 'terörle bağlantılı' suçlamalarla tutuklandığı aktarıldı.
"Anayasal mimari, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlamadan, yetkileri Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirmeye devam etti" denilen raporda, 'Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ikinci en büyük muhalefet partisini kapatmaya yönelik iddianamesini kabul etmesi de dahil olmak üzere muhalefet partilerinin hedef alınmasının devam ettiği' dile getirildi.
HDP üyesi 4 bin kişi halen cezaevinde
Aralarında milletvekillerinin de olduğu HDP'nin 4 bin üyesi ve yetkilisinin halen cezaevlerinde olduğu dile getirildi.
'Sivil toplum konularındaki ciddi gerileme devam etti' denilen raporda "Sivil toplum sürekli bir baskıyla karşı karşıya kaldı ve özgürce faaliyet gösterme alanları, ifade ve örgütlenme özgürlüklerini sınırlayarak azalmaya devam etti" değerlendirmesinde bulunuldu.
Güvenlik ve istihbarat birimlerini yöneten yasal ve kurumsal çerçevenin değişmediği ancak hükümetin, sivil kontrolünü daha da pekiştirmek için adımlar attığı kaydedildi.
Yargıdaki gerileme devam etti
- 2016 yılından itibaren görülen ciddi gerileme devam etti.
- Yargının sistematik olarak bağımsız olmaması ve hakimler ve savcılar üzerindeki aşırı baskı konusunda endişeler sürdü.
- Yeni insan hakları eylem planı bazı olumlu tedbirler öngörse de yargı bağımsızlığına ilişkin önemli eksikliklerin hiçbirini ele almıyor.
- Kuvvetler ayrılığı ilkesine saygıyı artıracak veya Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin yapısını ve seçim sürecini iyileştirecek hiçbir önlem öngörülmüyor.
- Darbe girişimi sonrası ihraç edilen hakim ve savcıların hiçbiri beraat etmelerine rağmen görevlerine iade edilmedi.
- Hakim ve savcıların işe alımı ve terfi ettirilmesi için tarafsızlık ve liyakate dayalı olunmamasının yanı sıra tek tiplik ve önceden belirlenmiş kriterlerin bulunması endişe kaynağı olmaya devam etti.
Yolsuzluk yaygın ve endişe konusu
İnsan hakları alanında kötüye gidiş sürdü
Bu konuda şu değerlendirmelere yer verildi:
- Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve eleştirel seslere getirilen geniş çaplı kısıtlamalar, bu kişilerin özgürlüklerini kullanmalarını olumsuz yönde etkilemeyi sürdürdü ve otosansüre yol açtı.
- Türkiye'nin, özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeleri daha da artırdı.
- Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi, bu tür standartlara bağlılığının da sorgulanmasına neden oldu.
- Birçok alanda reform sözü veren yeni İnsan Hakları Eylem Planı, kritik konulara değinmiyor.
- İfade özgürlüğünde ciddi gerileme devam etti.
- Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler ve sosyal medya kullanıcılarına yönelik ceza davaları ve mahkumiyetler devam etti.
- Cinsiyete dayalı şiddet, ayrımcılık, azınlıklara, özellikle de eşcinsel bireylere yönelik nefret söylemi hala ciddi bir endişe konusu.
Göç politikalarında olumlu gelişme
Ayrıca Türkiye'nin, dünyadaki en büyük mülteci topluluğuna ev sahipliği yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak için önemli çabalar harcadığı da yer aldı.
Dış politika
Kasım 2020'de Avrupa Konseyi'nin, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerine yanıt olarak mevcut kısıtlayıcı tedbirlerin çerçevesinin süresini uzattığının hatırlatıldığı raporda, Doğu Akdeniz'deki gerilimin 2021 yılı başından itibaren azaldığı dile getirildi. Raporda Yunanistan'la ve Güney Kıbrıs'la yaşanan gerginliklere de yer verildi.
Ankara'nın Güney Kıbrıs'a yönelik politikasının eleştirildiği raporda, "Türkiye, AB-Türkiye Ortaklık Anlaşmasına Ek Protokolün tam ve ayrım gözetmeksizin uygulanmasını ve Kıbrıs ile doğrudan ulaşım bağlantılarına ilişkin kısıtlamalar da dahil olmak üzere malların serbest dolaşımının önündeki engellerin kaldırılmasını sağlayamadı. Kıbrıs Cumhuriyeti ile ikili ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda ilerleme kaydedilmedi ve Nisan 2021'deki gayrı resmi görüşmeler, resmi müzakerelerin yeniden başlamasının önünü açamadı." ifadeleri yer aldı.
Raporda, Türkiye'nin Libya, Suriye ve Irak'taki askeri varlığı eleştirilen bir diğer konu oldu.
Türkiye ekonomisi oldukça ileri aşamada
Dışişleri Bakanlığı: Çifte standartlı yaklaşımın sergilendiği bir Türkiye Raporu
Bakanlık, rapora ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, AB Komisyonu 2021 yılı Genişleme Strateji Belgesi ile Türkiye dahil tüm aday ve potansiyel aday ülkeler için hazırlanan ülke raporlarının bugün açıklandığı belirtilerek, "AB ile olumlu bir siyasi gündem oluşturmaya çalıştığımız ve üst düzey diyaloğumuzu canlandırdığımız bir dönemde, ne yazık ki aday ülke Türkiye'ye karşı sorumlulukların göz ardı edildiği ve ülkemizle ilişkilerde yine çifte standartlı yaklaşımın sergilendiği bir Türkiye Raporu yayımlanmıştır." değerlendirmesinde bulunuldu.
"Özellikle siyasi kriterler ile Yargı ve Temel Haklar faslındaki mesnetsiz iddiaları ve haksız eleştirileri kabul etmiyoruz." ifadesi kullanıldı.
Bir yandan aday ülke Türkiye ile dış politika, bölgesel gelişmeler, güvenlik, savunma ve sektörel konularda mevcut üst düzey diyalog ve iş birliği mekanizmalarını engellerken, diğer yandan bu kritik alanlarda AB politikalarına uyumun azaldığını ve çıkar çatışmaları doğduğunu belirtmenin, AB'nin tutarsızlıklarına yeni bir örnek olduğu belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Raporda, Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs meselelerine ilişkin ve esasen AB'nin yetkisinde olmayan konularda, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yine tutarsız ve yanlı Rum/Yunan tezlerine yer verilmesini de reddediyoruz. Gerginliğin düşürülmesi, diyalog ve iş birliğinin başlatılması bakımından üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getirmemize rağmen, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını, AB'nin ısrarla teslim etmemesini esefle karşılıyoruz. AB'nin bu taraflı ve haksız tutumu, sorunun çözümüne katkı sunmadığı gibi, gerginliklerin devamına neden olmakta; Birliğin her türlü bölgesel ve küresel güç olma iddiasını da zayıflatmaktadır."