AB ofsayta düştü ve Moskova küresel siyasete geri döndü

Samanyoluhaber.com yazarlarından Arif Asalıoğlu, Ukrayna-Rusya savaşında son gelişmeleri ve Moskova'nın küresel siyasetteki güçlü konumunu köşesine taşıdı.

SHABER3.COM

Ukrayna ile Rusya arasında devam eden uzun savaşta açık kazanan taraf ABD oldu. Washington’da Beyaz Saray yönetimine tekrar gelen Trump, 12 Şubat'ta Putin ile bir telefon görüşmesi yaparak Rusya’yla hızlı değişen ilişkiler dönemini başlattı. Sonrasında Münih Güvenlik Konferansında, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’nin çıkışları Avrupa-Amerika hattında var olan çatlağı artırdı. Rusya-ABD heyetlerinin Riyad buluşmaları ve devamındaki gelişmeler ise AB’yi ofsayta düşürdü ve Avrupalı liderleri bir telaş aldı. Güvenlik konusundaki kaygıları zirveye çıktı. Moskova ise küresel siyasete güçlü şekilde geri dönüş yaptı. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun deyişiyle "Topun artık Rusya'da olması" önemli bir an.

Rusya kamuoyu, Washington ile gelişen ilişkileri memnuniyetle karşılıyor ve Ukrayna savaşı konusunda Batıyı eleştirilerde ABD’yi artık ön plana çıkarmıyor. Kremlin, iç politikada ve uluslararası topluma, Batı'nın Ukrayna savaşı yüzünden ülkeyi tecrit etme çabalarının işe yaramadığını son gelişmeler üzerinden göstermek istiyor. Ve hatta Rus medyası Trump’ın Rusya'ya ödün vermek zorunda kalacağını düşünüyor, çünkü Ukrayna'da kazanan taraf haliyle kendileri gözüküyor. Kemlin Sözcüsü Dimiri Peskov ABD'li temsilci Steve Witkoff'un Putin ile görüştüğünü belirtirken, Rus liderin pozisyonunun ABD Başkanı Donald Trump ile örtüştüğünü, Putin'in Trump'ın pozisyonuna "katıldığını" ve "dayanışma ifade ettiğini" söyledi.

Başka bir yazıda vurguladığımız gibi 28 Şubat’ta Washington’a giden Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ABD ile kritik maden anlaşmasını imzalamayı planlıyordu. Basına açık olan Oval Ofis görüşmesi esnasında yaşanan tartışma nedeniyle, toplantı erken sona erdi ve anlaşma iptal edildi. Bu sürpriz gelişme, Ukrayna’nın ABD’den alacağı desteğin geleceği konusunda soru işaretleri doğururken, Avrupa’nın kucağına tonajı ağır bir yük bırakılmış oldu. Avrupa ülkelerini zora soktu. ABD ile Avrupa arasındaki en önemli kırılmalardan biri olarak görülen ve kameralar önünde gerçekleşen tartışma Ukrayna'nın geleceğinin yanı sıra Avrupa'nın güvenliğine ilişkin soru işaretlerini artırdı.

“Artık uyanıp gerçeğin farkına varmalıyız"

Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un davetiyle ve ardından 2 Mart'ta da Londra'da İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın inisiyatifiyle düzenlenen toplantılar mevcut durumdan çıkış arayışının ürünü. AB liderleri 6 Mart'ta da Brüksel'de Ukrayna ve Avrupa savunmasına odaklandıkları özel bir zirvede bir araya geldiler. Brüksel'de transatlantik ilişkilerin onarılamaz noktaya doğru gidebileceği endişesi giderek zemin kazanıyor. NATO'nun geleceği konusunda da endişeler belirmeye başladı. Avrupa'nın manevra alanı çok geniş değil. Hem Ukrayna hem Avrupa'nın güvenliği konusunda ABD'nin desteği hayati önemde. Üst düzey bir AB yetkilisinin "Artık uyanıp gerçeğin farkına varmalıyız" vurgusu genel havayı yansıtıyor.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Avrupa'yı acilen silahlandırmaları gerektiğinin altını çizerek "Büyük bir hızla vites yükseltmemiz gerekiyor. Avrupa'nın güvenliği tehlikede" dedi. Yeni bir güvenlik mimarisiyle AB'nin savunma alanında ABD'ye olan bağımlılığını düşürme potansiyeli var. Bunun kısa vadede gerçekleşmesi ise mümkün gözükmüyor. Avrupa'nın askeri açıdan gerçekten bağımsız olabilmesi için ihtiyaç duyacağı silah sistemlerini ve kabiliyetleri inşa etmesi bugünden yarına hayata geçirebileceği bir proje değil. Hem Ukrayna'yı desteklemek hem de kendi savunmasını inşa etmek için AB'nin birden fazla zorlukla mücadele etmesi gerekiyor.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından 10 Mart'ta yayımlanan Uluslararası Silah Transferi Eğilimleri Raporu, Avrupa'nın savunma alanında ABD'den bağımsız hareket etmesinin hiç de kolay olmadığını ortaya koydu. Rapora göre 2020-2024 döneminde NATO'nun Avrupalı üyelerinin ithal ettiği silahların yüzde 64'ü ABD tarafından tedarik edildi. ABD savunma alanında teknolojik ve lojistik üstünlüğe sahip. İstemesi halinde Avrupa silahlı güçlerine zor günler yaşatma potansiyeli de var. Örneğin F-16 savaş uçaklarının üçüncü ülkeler tarafından başka bir ülkeye teslimi ABD'nin onayı olmadan mümkün değil. Hava savunma sistemleri Patriot'lar, ABD füze göndermediği sürece işlevsiz. Avrupa ülkeleri şu ana kadar müttefiklik ilişkileri ve ilkelere bağlılık çerçevesinde hareket ediyordu. Washington'ın desteğinden şüphe edilmiyordu.
Bu aşamadan sonra Avrupa ülkeleri için savunma sepetini çeşitlendirme ve Avrupalılaştırma opsiyonlarının kaçınılmaz olacağı bir gerçek.

AB Rus enerji kaynaklarından vazgeçmenin bedelini ağır ödüyor

AB ülkelerinin karşılaştığı bu manzara haliyle Rusya’ya tutumlarını da değiştirecek. Ursula von der Leyen, AB ülkelerinin Rus enerji kaynaklarından vazgeçmek için ağır bir bedel ödediğini belirtti. Von der Leyen, Avrupa’daki hane halklarının ve işletmelerin yüksek enerji maliyetleriyle karşı karşıya kaldığını vurgulayarak, “Rusya’dan gaz ithalatı yaklaşık %75 oranında azaldı. Şu anda oradan yalnızca %3 oranında petrol alıyoruz ve hiç kömür kullanmıyoruz,” dedi. Von der Leyen, bu durumun Avrupa’daki kimya ve otomotiv sektörlerini ciddi şekilde etkilediğini ve bu sektörlerin “hayatta kalma mücadelesi verdiğini” ifade etti.

Bu nedenle Avrupa Birliği (AB) yetkilileri, Ukrayna’daki çatışmanın çözümüne yönelik olası bir anlaşma kapsamında Rusya’dan boru hattı ile doğal gaz sevkiyatının yeniden başlatılmasını tartışıyor. Ayrıca böyle bir adımın Avrupa’daki yüksek enerji fiyatlarını düşürebileceğini, Moskova’yı müzakereye teşvik edebileceğini ve her iki taraf için de ateşkese uyma gerekçesi oluşturabileceği savunuluyor. İlave bir husus ise Brüksel’deki yetkililer, Doğu Avrupa ülkelerinin diplomatları ve ABD’li sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatçıları arasında memnuniyetsizliğin olması. Slovakya Parlamentosu Başkan Yardımcısı Tibor Gašpar, Ukrayna üzerinden Rus gazı geçişini durdurma kararı Avrupa Birliği’ne 70 milyar euro zarar vereceğini belirtti. Gašpar, Slovakya’da bu adımın olumsuz karşılandığını ifade etti. Parlamenter, Kiev yönetiminin, Rusya’dan gaz geçişinin durmasının tüm Avrupa Birliği’nde sorunlara yol açacağını kavrayamadığını söyledi.

Almanya ekonomisi, üst üste ikinci yıl daralma yaşayarak II. Dünya Savaşı sonrası nadir görülen bir durgunluk dönemine girdi. 2024 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) %0,2 oranında küçülürken, 2023 yılında bu oran %0,3 olarak kaydedildi. Uzmanlar, Almanya’nın ekonomik toparlanması için Rusya ile enerji ticaretini yeniden başlatmasının kritik bir adım olacağını savunuyor. Rusya merkezli İzvestiya gazetesine konuşan ekonomist Dmitry Migunov, Almanya’nın enerji maliyetleri nedeniyle sanayi üretiminde ciddi kayıplar yaşadığını belirtti. Migunov, özellikle kimya ve otomotiv gibi enerji yoğun sektörlerde üretim maliyetlerinin artması nedeniyle rekabet gücünün zayıfladığına dikkat çekti.

Ucuz Rus gazına dönülmeden Almanya ekonomisinin toparlanması mümkün görünmüyor

Avrupa’da süregelen enerji krizine ilişkin değerlendirmelerde bulunan ekonomi uzmanı Aleksey Ivanov, Almanya’nın üretim maliyetlerini düşürmek için en etkili çözüm yolunun, Rusya’dan enerji ithalatını yeniden başlatmak olduğunu ifade etti. Ivanov, yaptırımlar sonrası alternatif kaynaklardan temin edilen enerjinin maliyetinin oldukça yüksek olduğunu belirterek, “Ucuz Rus gazına dönülmeden Almanya ekonomisinin toparlanması mümkün görünmüyor,” dedi. Ivanov ayrıca, artan enerji fiyatlarının sanayi ürünlerinin maliyetini doğrudan etkilediğini ve Alman kimya sektörü gibi enerjiye bağımlı alanlarda kapasite düşüşlerine yol açtığını vurguladı. Bu durumun Almanya’nın uluslararası rekabet gücünü ciddi ölçüde zayıflattığına dikkat çekti.

ABD’nin Ukrayna barışı sürecinde doğrudan bir güvenlik gücü olarak yer almayacağı, buna mukabil Trump’ın Avrupalı müttefiklerden bu görevi üstlenmeleri beklentisi öne çıkıyor. Trump’ın bu adımla, çatışmayı Avrupa ülkelerinin sorumluluğuna devretme ve ABD’nin mali yükünü hafifletme amacında olduğu görülüyor. Aslında geniş açıdan Trump'ın planı açık: ABD'yi 20 milyon kilometrekarelik bir toprağa sahip, GSYİH'si Çin'den fazla, kendi kaynaklarına sahip, Kuzey Kutbu'nun yarısı da dahil olmak üzere neredeyse tüm deniz yollarını kontrol eden bir süper devlete dönüştürmek. Trump bölgede sanki, "merkezi devlet" fikrini hayata geçiriyor. 19. yüzyılda Avrupa'da Almanya'nın ortaya çıkış modeli gibi. Ama sonuç olarak Almanya'nın kıtaya hakim olması gerekirdi; ancak pratikte iki kez dünya savaşına öncülük etti ve ikisini de kaybetti. Sonuç olarak AB açık şekilde ofsayta düştü ve Moskova küresel siyasete geri döndü. Gözüken o ki Avrupa'yı daha dramatik değişimler bekliyor.
<< Önceki Haber AB ofsayta düştü ve Moskova küresel siyasete geri döndü Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER