AB, Gazze konusundaki bölünmüşlüğü nasıl aşacak?

Uzmanlara göre Avrupa Birliği'nin Gazze'deki tutumu, birliğin dış dünyadaki itibarını sarsabilir.

SHABER3.COM

Avrupa Birliği'nin Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik kanlı saldırısına verdiği tepki, bloğun hassas dış politika konularında ortak bir açıklama yapma kabiliyetine gölge düşürdü. Aynı blok, Ukrayna konusunda yaklaşık iki yıldır aynı çizgide kalmayı başarmıştı.

Geçen hafta düzenlenen AB zirvesinde üye devletler, Gazze'ye hayati önem taşıyan insani yardımların girebilmesi için ateşkes çağrısında bulunup bulunmamayı tartıştı.

En nihayetinde, bu yardımların Gazze'ye serbestçe girmesine izin vermek için aralıklı anlar anlamına gelen "insani duraksama" fikri etrafında birleştiler.

Ayrıca "İsrail'in kendini savunma hakkı" olduğunu ve uluslararası insancıl hukuka (silahlı çatışma sırasında kayıpları en aza indirmek ve sivillerin acı çekmesine neden olmamak için tasarlanmış davranış kuralları) uyması gerektiğini yinelediler.

Ancak İsrail'e sivillerin haklarına saygı göstermesi yönünde yapılan açıklamalar, kuşatma altındaki Gazze'de halkın gıda, su, yakıt ve hayati önem taşıyan tıbbi malzemelerden mahrum bırakılmasına ve kadın, çocuk ve erkek ölümlerinin giderek artmasına rağmen geç geldi.

Ürdün Kralı 2. Abdullah dahil AB'nin bölgedeki müttefikleri Filistinlileri korumaya yönelik bu geç ve cılız açıklamayı kınadı.

Abdullah, İsrail'in Gazze'de binlerce kişinin ölümüne ve bir milyondan fazla kişinin evsiz kalmasına neden olan saldırılarını "küresel sessizlik" olarak nitelendirerek İsrail-Filistin çatışmasına eşitlikçi bir yaklaşım sergilenmesi çağrısında bulundu.

Kral Abdullah, Kahire'de düzenlenen "Gazze için Barış Konferansı"nda yaptığı konuşmada, "Arap dünyasının duyduğu mesaj açık ve net: Filistinlilerin hayatı İsraillilerin hayatından daha az önemli. Bizim hayatlarımız diğer hayatlardan daha az önemlidir. Uluslararası hukukun uygulanması isteğe bağlıdır. Ve insan haklarının sınırları vardır. Sınırlarda dururlar, ırklarda dururlar ve dinlerde dururlar." dedi

Bunun "çok ama çok tehlikeli bir mesaj olduğunu, zira uluslararası ilgisizlik ve eylemsizliğin devam etmesinin sonuçlarının herkes için felaket olacağını" sözlerine ekledi.

Eurasia Group Avrupa Genel Direktörü Mücteba Rahman'a göre artan insani felaket ve İsrail'in askeri harekatının yoğunluğu, AB'nin tutumunu değiştirecek gibi görünmüyor.

Rahman, "Bence Almanya, İsrail'in kendini savunma hakkı konusundaki duruşu ve bunu dile getirişiyle ABD'den bile daha İsrail yanlısı olabilir. Keza Gazze'deki kara harekatı nasıl ilerlerse ilerlesin, sivil kayıplar ve hepimizin göreceği yıkım ne olursa olsun, Almanya'nın koalisyon genelinde destek bulan bu tutumunun kısa ve orta vadede değişeceğini sanmıyorum." diyor.

Savaş kızıştıkça AB içindeki bölünmeler de artabilir ve bu da bloğu bir dış politika aktörü olarak daha da itibarsızlaştırabilir.

"Avrupa Konseyi içinde, çatışmaya biraz farklı bir bakış açısı ve pozisyonu olan ülkeler arasında bir çatlağa yol açacağı kesin." diyen Rahman üye ülkeler arasındaki bölünmelerin "daha da kötüye gideceğini" belirtiyor ve ekliyor:

"Bu da yine Avrupa'nın meşruiyetini azaltacaktır."

AB, geçtiğimiz hafta bölgesel ortaklarla birlikte İsrail ile Filistinliler arasında uzun süredir konuşulmayan iki devletli çözüm umudunu yeniden canlandırmayı amaçlayan bir Uluslararası Barış Forumu'nu destekleme taahhüdünde bulundu.

AB Dış İlişkiler Servisi (EEAS) eski Direktörü Pierre Vimont, Brüksel'in Filistinlilerin hakları konusundaki kararsızlığının etkisinin dünyanın geri kalanının gözünde AB'yi küçülttüğü görüşünde.

Euronews'e konuşan Fransız diplomat Pierre Vimont, bununla birlikte yine de Avrupa Birliği'nin oynaması gereken bir rol olduğu konusunda ısrar ediyor:

"AB şu anda Arap ülkeleri ve daha genel anlamda Güney'de (Küresel Güney), Avrupa Birliği diplomasisine olan güvenlerini bir şekilde kaybetmiş olan birçok ortakla ilgili bir tür engelle baş etmek zorunda. Dolayısıyla bunu yeniden inşa etmeliyiz. Hepsine ulaşmamız gerekiyor."

"İki devletli çözüm fikrini, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme ihtiyacını ve Filistin halkının temsilcisi olarak FKÖ'ye (Filistin Kurtuluş Örgütü) verilen desteği ortaya atanın Avrupa Birliği olduğunu asla unutmayın." diyen Vimont, sözlerini şu şekilde tamamlıyor:

"Bunlar Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilen ve daha sonra Avrupa'nın bazı fikirlerini devralan ABD tarafından takip edilen atılımlardı."
<< Önceki Haber AB, Gazze konusundaki bölünmüşlüğü nasıl aşacak? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER