6 yıl önce yaptığı bir konuşma nedeniyle gözaltına alınıp, adliyeye sevk edilirken 'kelepçelenen' Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları Ana Bilimdalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Barış İçin Akademisyenler İnsiyatifi'nin yayınladığı bildiriye imza atan meslektaşlarına destek verdi.
Konunun öncelikle 'fikir özgürlüğü' açısından değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Küçükosmanoğlu, insanların bir konuda görüşlerini beyan etmelerinin suç olmadığını söyledi. Düşüncesini gündeme getiren akademisyenlerin 'terör örgütüne yardımcı olmak, vatan hainliği, alçak' gibi nitelemeleri hak etmediğini vurgulayan Küçükosmanoğlu, kişileri itibarsızlaştıran bu ithamların kabul edilemeyeceğini kaydetti. Akademisyenlerin ülkenin içinde bulunduğu çatışmalı ortamın bitirilmesi için bu bildiriyi yayınladığına dikkat çeken Küçükosmanoğlu, "Bildirinin 'üslubuyla' ilgili sıkıntılı bir yanı var. Ancak, bu var diye bilim insanları söz konusu hakaretleri hak etmiyor. Bildirinin esas temennisi bu çatışmalı ortamın sona ermesi, barış ortamının sağlanmasıdır. Bende ülkenin bir an önce adil bir barışa kavuşmasını dilerim." dedi.
AÇTIĞI SEMBOLİK MANEVİ TAZMİNAT DAVASINI KAZANDI
15 Nisan 2011'de Pof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu ile Aile Sağlığı Merkezi'nde görevli Dr. Ömer Eşki, Seyhan İlçesi'nde BDP'nin kurduğu 'Demotratik Çözüm Çadır'ını ziyaret etti. Buradaki konuşmaları Roj TV'de yayınlanması üzerine Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, iki doktoru 29 Nisan 2011'de gözaltına aldı. 'Bölücü örgüt propagandası yaptıkları' iddiasıyla sorgulanan Küçükosmanoğlu ile Eşki, emniyetteki sorgularından sonra ellerine plastik kelepçe takılarak adliyeye götürüldü. Doktorlar tutuksuz yargılanmak üzere savcılıkça serbest bırakıldı. Haklarında 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle Özel Yetkili Adana 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan iki doktor beraat etti. Küçükosmanoğlu, 'haksız yere gözaltına aldığı' gerekçesiyle açtığı sembolik manevi tazminat davasında 200 lira kazandı.
O dönem ellerine kelepçe takılmasıyla Türkiye kamuoyunda büyük yankı uyandıran Küçükosmanoğlu, yayınlanan bildiri nedeniyle haklarında soruşturma, gözaltı ve uzaklaştırma işlemi başlatılan akademisyenlere sahip çıktı.
'AKADEMİSYENLER DEVLETİN VATANDAŞLARIDIR. BİZ TALEPLERİMİZİ DEVLETE İLETECEĞİZ'
Devletin ve güvenlik güçlerinin 'terörle mücadele' adı altında yürüttüğü operasyonlara ilişkin–bir kısmı göz önünde olmak üzere– çok ciddi iddiaların bulunduğunu dile getiren Küçükosmanoğlu, "Kimi zaman insan hakları boyutuna ulaşan, uzun süreli sokağa çıkma yasakları, insanların cenazelerini alamamaları gibi basına yansıyan konular da var. Bunlar gerçekten üzüntü verici. Akademisyenler devletin vatandaşlarıdır. Sonuçta biz taleplerimizi devlete ileteceğiz. 'Niye PKK'ya laf söylemiyorsunuz?' deniliyor. PKK bizim muhatabımız değil. Muhatabımız devlet. Devletin vatandaşlarıyız. Devletimizin insan haklarına ve genel hukuk kurallarına uygun davranmasını isteriz. Bunun üslubu devletin hoşunu gitmeyebilir. Ama temel talep budur, diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
'ACABA DÜŞÜNCEMİ SÖYLEMEK SUÇ MU?' ENDİŞELERİNİ ARTIRIYOR
Türkiye'nin ve çevre ülkelerin biran önce kalıcı, adil bir barışa ihtiyacının bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Küçükosmanoğlu, bu hususta herkesin elinden geleni yapması gerektiğini bildirdi. Küçükosmanoğlu, şöyle devam etti: "Barış ortamı için öncelikle çatışmasızlık talebinden bulunmaktan daha doğal bir şey yok. Geçmişte, –bizimde maruz kaldığımız– 2011'de yine çok yaygın gözaltı furyaları vardı. Hatta 1990 yıllara benzetenler var. Tabi bu kötü örnekler ülkemizde her zaman oluyor. Akademisyenler yönelik girişimler çok büyük bir baskı ortamı oluşturuyor. Üniversitedeki insanları rahatsız ediyor. 'Acaba düşüncemi söylemek suç mu?' endişelerini artırıyor. Çünkü her konuda üniversitelerin en özgür ortamlar olması lazım. Bırakın üniversiteleri gazetecilerin maruz kaldıkları şeyleri görüyoruz. Gazeteler ve televizyonlar kapatıldı. Gazeteciler cezaevine atıldı. Bu sadece bir kesime özgü değil. Herkes baskı altında. Halbuki ifade özgürlüğü evrensel bir haktır."
'TOPLUM GERGİN'
Haksız gözaltı nedeniyle açtığı sembolik tazminat davasını kazandığını hatırlatan Küçükosmanoğlu, günümüzde yürütülen soruşturmalar dolayısıyla akademisyenlerin –muhtemelen– davalar açacağını aktardı. Akademisyenlerin gözaltına alınması, sorgulanmaları, bir kısmının görevine son verilmesinin hukuka uygun olmadığını açıklayan Küçükosmanoğlu, şunları söyledi: "Meseleyi temel olarak 'ifade özgürlü' çerçevesinde ele almak lazım. Arkadaşlarımızın bu bildirgenin altına imza atmaları suç olarak nitelendirilmesi doğru değil. Bu kişilerin toplum önünde küçük düşürülmesi, hakarete uğratılması kabul edilebilir değil. Temenni olarak barışın bir önce gelmesi, çatışmaların son bulmasıdır. İnsanlar şimdi 'iyi günlerimiz', daha kötü günler gelecek diye düşünüyor. Toplum gergin. Her gün şehit cenazeleri, sokağa çıkma yasakları, sokaktan alınamayan cenazelerden bahsediliyor. Açıkçası sağlıklı bilgi alamadığımızı da düşünüyorum. Vatandaşalar sonuçta 'düzelecek' diye bir beklenti içinde. Ama düzelmiyor, her gün cenaze haberleri, asker, polis ve sivil kayıplar. Bu üzücü bir ortam insanları ümitsizliğe sevk ediyor." CİHAN