Sözcü'den Saygı Öztürk'e konuşan Müsavat Dervişoğlu, "Görüş ve düşüncelerimi de çarşamba günü ifade edeceğim. O gün eleştireceğim gayet tabi çok şey olur. Madem ki kimse konuştuğunu söylemiyor, ben konuşayım, bakalım ne olacak göreceğiz. Hep ‘o niye oldu, bu niye oldu?’ diye işin magaziniyle uğraşılıyor. O yüzden söylenecekse alenileşmesi lazım" dedi.
Akşener-Erdoğan görüşmesinin içeriğini bilmediğini ifade eden Dervişoğlu, İYİ Parti’nin dağıtılması için yoğun çabalar olduğuna ilişkin iddialar hakkında şöyle konuştu:
"Bütün bunlar konuşulabilir. Ben daha bir aylık Genel Başkanım. Önümüzdeki süreç neyin ne olacağını gösterecektir. Bir görüşme var. Görüşmenin içeriği ile ilgili herhangi bir kimse fikir sahibi değil, ama televizyonlarda ve gazete köşelerinde konuya ilişkin bir sürü de değerlendirme var. Hiç kimse hiçbir şey bilmeden bu kadar değerlendirmeyi ya da bu kadar yorumu acaba neden yapıyor diye düşünmek lazım. İçeriğini kimse bilmiyorsa herkes tevatürler üzerinden bir şey yapıyorsa ben de bu dalgaya dahil mi olayım. Ne yapabilirim? Önümüzdeki süreç gösterecek. Ben de söylemem gerekeni ifade ediyorum. Yarın saat 10.30’da TBMM grubumuzda bir şeyler söyleyeceğim. Benim anlayamadığım, şimdi bir görüşme var. Bu görüşme ile ilgili taraflar bir şey söylemiyor. Ama o kadar fazla yorum var ki. Bana sorulanlar, Meral Hanım’a sorulmuyor.
Sayın Akşener, görüşmeden çıktıktan sonra beni aradı. Erdoğan’la ‘memleket meseleleriyle ilgili konuştukları’ türünden yani üzerinde konuşulacak ayrıntı içermeyen bir karşılıklı görüşme oldu. Bunun içinde strateji varmış, şu olacakmış, bu olacakmış sonra işte iki kişi görüşmede yanında bulunmuş deniliyor. Ben sığlığın içinde bulunmam. Bu karakterimden kaynaklı bir durum. Bir de herkes söylüyor, görüşmenin tarafları açıklama yapması lazım ne görüşüldüğüne dair. Onlar bir şey demeden biz neyi konuşabiliriz?
İYİ Parti’den milletvekili alınması ile ilgili iddialar var. Bu tür iddiaların siyasette pratiği yok. Ben partimdeki milletvekili arkadaşlarımın siyasi namusundan ve ülke sevdasından eminim. Eğer varsa sevdasını kaybetmiş olanla ilgili de bir şey söyleyemem. Koskoca bir partiyi töhmet altında bırakmak ayıp. Koca koca adamlar ‘İYİ Parti çözülüyor, dağılıyor, İYİ Parti’den şu kadar adam AKP’ye gidecek, CHP’ye gidecek vs.’ Ayıp değil mi bu? Biz, siyasetin namusunu korumak mecburiyetinde değil miyiz? Hepimiz bu işin mesulü değil miyiz? Kaleminin namusuna sahip çıkan gazeteciler vardı memlekette. Şimdi ne idüğü belirsiz iletişimciler var. Güya algı oluşturup algı yönetmeye kalkışıyorlar. Bu, ülkeyi nasıl ayağa kaldıracak. Hiç kimsenin sorumluluğu yok mu, tek sorumluluk bende midir? Bu davranışlar ilk önce sizin gibi namuslu gazetecileri rahatsız eder. Sizin sormanız çok normal geliyor bana. Ama hiçbir şey bilmeden çık bir o, bir bu TV’ye, yemin ediyorum onların namı hesabına utanıyorum. Bu üç, beş kuruşla olacak iş değil, ayıp.”