İnsan Hakları Derneği (İHD) Mersin Şubesi 20 Temmuz'da ilan edilen Olağanüstü Hal'in (OHAL) ardından kendilerine yapılan hak ihlalleri başvurularını raporlaştırdı. Rapora göre, 2017 yılında Mersin'de gözaltıyla ilgili 592, cezaevleriyle ilgili 85, işkence ve kötü muameleye ilişkin 18 kişi başvuru yaptı. Bunun yanı sıra, kadına yönelik şiddete ilişkin 18, mültecilerin yaşadığı sorunlarla ilgili de 9 başvuru yapıldığı belirtildi. Raporda, 2016 yılında toplamda 397 başvuru alındığı, 2017 yılına gelindiğinde ise bu sayının bin 33 olduğu belirtildi.
'12 EYLÜL'Ü ANDIRIYOR'
OHAL sürecinde artan kötü muamele, gözaltı ve hak ihlallerini değerlendiren İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, geçen yıllara oranla 2017 yılında hak ihlallerinde ciddi bir artış olduğunu söyledi. AKP iktidarının çıkardığı yasaların endişe verici olduğunu belirten Tanrıverdi, "Bu dönem 12 Eylül dönemini andırıyor. O dönemin cunta yönetimi bugün hâlâ devrede. OHAL rejiminin devam etmesi demek, insan hak ve özgürlüklerinin rafa kaldırılması demektir. Bu konuda İHD savunucularına dönük ciddi baskılar var. Hak ihlallerinin dünya kamuoyuna duyurulmasının önüne geçmek için de her şey yapılıyor. İHD çalışmaları engelleniyor" dedi.
'HAK İHLALLERİNDE YÜZDE 300'LERİN ÜZERİNDE ARTIŞ'
Kendilerine dönük baskıların had safhaya ulaştığını dile getiren Tanrıverdi, "Bugün, Mersin'de ciddi anlamda hak ihlalleri yaşanıyor. Biz insan hakları savunucuları olarak, sıkıntılara cevap olamadığımız zaman insanlar başvuru da yapmıyor. Çünkü, İHD yöneticilerine, üyelerine ve avukatlarına da artık gözaltı ya da tutuklamaya varan uygulamalar yaşatılıyor. Bu yılki başvurularda görüldüğü gibi hak ihlallerinde ciddi artışlar var. Bu yıl tutuklamalarda, gözaltılarda yine işkence gibi birçok hak ihlallerinde yüzde 300'lerin üzerinde bir artış var" dedi.
'CEZAEVLERİ ESİR KAMPINA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ'
En fazla hak ihlali başvurularını Tarsus T Tipi Kapalı Cezaevi'nden aldıkları bilgisini paylaşan Tanrıverdi, şunları söyledi: "Cezaevleri bugün esir kampına çevrildi. Gerçekten buralarda tutuklular üzerinde öyle uygulamalar var ki içler acısı. Cezaevlerinde insanlık dışı uygulamalar yapılıyor. Türkiye'nin birçok yerinde bulunan cezaevlerinde bize başvurular oluyor, bunun en büyük örneği Tarsus Cezaevi’dir. Mersin, öteden beri sitemin ya da devletin göz diktiği, burada toplumsal muhalefetlerin dayanışmasını önlemek için her türlü yola başvurdukları bir yerdi. Aslında Mersin pilot bir yer. Yani hak ihlallerini uygulama yeridir. Bir şey denenecekse ilk önce Mersin'de uygulanır, daha sonra diğer illere yayılır. Ondan dolayı Mersin devlet için özel anlam taşır."
'OHAL REJİM HALİNE GELDİ'
OHAL'in ilk dönemlerde kaldırılacağı ya da daraltılacağı yönündeki açıklamaların artık tamamen anlamsızlaştığını hatta inandırıcılığının dahi kalmadığını vurgulayan Tanrıverdi, "Önce OHAL için kurumsal bir yapı oluşturdular. Daha sonra var olan kısıtlı hakları dahi ortadan kaldırmaya başladılar. OHAL, bugün toplumun hemen hemen her yerine yayılmış durumda. OHAL bir rejim haline geldi. AKP iktidarı kendisini kalıcı hale getirmek için baskıyı artırıyor" dedi.
'ADLİ KONTROLLE İNSANLAR SUSTURULUYOR'
Yargının da bir baskı aracı gibi hareket ettiğini, binlerce insanın adli kontrol uygulamasıyla baskı altına alınmaya çalışıldığının altını çizen Tanrıverdi, "Bugün 360 bin insan, adli kontrol uygulamasıyla tehdit altında. İnsanlara, 'Siz herhangi bir kurumda çalışırsanız ya da bir eylem etkinliklere katılırsanız seni daha önce yargıladığım suçu önüne çıkarırım ve seni içeri atarım' diyorlar. Bu durumla tüm muhalif kesimler susturulmaya çalışılıyor. AKP iktidarının proje olarak ortaya koyduğu ve tüm muhalefeti baskı altına aldığı bu uygulamalara karşı toplumsal muhalefetin oluşması gerekiyor. Öyle bir dönemki AKP artık kendi seçmenine bile bu baskıyı kuruyor" diye konuştu.
Artigercek.com