Ali Emir Pakkan | samanyoluhaber.com
Her 27 Mayıs’ta aynı yalanlar.
Ulusalcılar 27 Mayıs’a sahip çıkıyor, sadece Adnan Menderes’in asılmasını hata görüyorlar.
27 Mayıs darbesini savunurken de tek yanlı iddiaları tekrarlıyorlar. Darbecilerle aynı dili kullanıyorlar.
Cumhuriyet’ten Emre Kongar; darbe gerekçelerini sıraladıktan sonra sözü Tahkikat Komisyonlarına getiriyor ve; “27 Mayıs bu sivil darbeye karşı demokrasiyi korumak için yapılan ilk askeri müdahaledir “ diyebiliyor! ( 28 Mayıs Cumhuriyet)
60 yıldır darbeyi 27 Mayısçıların bakış açısı ile böyle veriyor ve meşrulaştırıyorlar.
En başta belirteyim. DP’nin politikaları eleştirilebilir. Basın yasakları, muhalefete baskı tasvip edilemez. Ama bütün bunlar darbeyi meşrulaştırmaz.
Dahası Menderes ve arkadaşları Yassıada’da yargılanırken bu suçlamalara cevap verdiler. Savunma hakları kısıtlanmıştı. Mahkeme yanlı idi. Buna rağmen pek çok suçlama düştü. Şimdi o savunmaları bile okumadan Savcı Altay Ömer Egesel’in hazırladığı iddianameden alıntılarla cinayete kurban gitmiş insanlara aynı suçlamaları yöneltmek nasıl açıklanabilir?
27 Mayıs’a ilişkin pek çok dosya çalıştım. Orhan Birgit’ten Bayar’ın eşi Nilüfer Bayar ve torunu Emine Gürsoy’a pek çok CHP’li ve DP’li ile görüştüm, arşivleri taradım, belgeleri inceledim.
Hemen belirteyim ki;
27 Mayısçılar, “Ülke diktaya gidiyordu, bir sabah kalkıp darbe ile demokrasiyi kurtarmadılar!”
DP iktidarından hemen sonra cuntalar kurulmuş ve darbe planları yapılmaya başlanmıştı.
Kritik yerleri ele geçirdiler.
Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğine Osman Köksal’ın getirilmesi, Milli Savunma Bakanlığına Adnan Çelikoğlu’nun atanması darbe planlarının birer parçasıydı. Çelikoğlu, “Darbe sabahına kadar kimse cuntacı olduğumu bilmiyordu.” diyor. ( Bir Darbeci Subayın Anıları)
Ordu ve üniversiteler tahrik edildi. Ve bu işler organize hareketlerdi.
Bir iki örnek vereyim.
Meşhur “555K” sloganı Milliyet’in Ankara bürosunda Altan Öymen’in de içinde olduğu bir grup tarafından üretildi. “Olur mu böyle olur mu kardeş kardeşi vurur mu? Marşını Yıldız Kenter uyarladı. Kayseri olaylarından sonra DP’ye tepki için istifa eden 2 subayın istifa mektubu CHP parti merkezinde yazıldı. (Bakınız CHP’li Ferda Güney’in anıları)
Orhan Birgit’in üç şapkası vardı. Siyaset (CHP), gazetecilik (Kim Dergisi) ve avukatlık. Öğrenci olaylarını organize etti. 9 subay olayında cuntacı subayların avukatlığını üstlendi, Cemal Yıldırım ile ilişkisi vardı. Birgit, içerden aldığı bilgileri İsmet İnönü ile paylaşıyordu. İnönü’nün cuntalardan haberi vardı, istese idamları da önleyebilirdi.
1957’de Samet Kuşçu’nun görevini yaparak ihbar ettiği cunta yargılanabilse (9 Subay olayı) demokrasi kesintiye uğramayabilirdi. Cunta delilleri kararttı, savunma bakanlığına gelen ihbarlar Çelikoğlu tarafından sümen altı edildi, mahkeme başkanlığına darbecilerle ilişkili Cemal Tural getirildi. Cuntayı ele veren Kuşçu mahkum edildi, cuntacılar beraat ettirildi. (Tam bir dejavu değil mi? Bugün hapishanelerde kaç tane Kuşçu var? Ve darbe planları yapanların hepsi yargıdan kurtarıldı görevlerinin başında.)
Gelelim Tahkikat Komisyonu’na.. Komisyon, darbeyi önlemek amacı ile kurulmuştu. Görevi iç karışıklığın sebeplerini araştırmaktı. Bir rapor hazırladı ve meclise sundular. Bahadır Dülger, basın raporunu hazırladı. Komisyon 27 Mayıs’tan önce görevini tamamladı.
60 yıl geçti. Darbe, en son 15 Temmuz 2016’da “kontrollü darbe” şeklinde kendini gösterdi. Binlerce insan tutuklandı ve zulüm ediliyor.
27 Mayısçılar yargılanabilse belki de sonraki darbe ve darbe teşebbüslerine cesaret edilemeyecekti. 27 Mayıs’ın yanlı, yanlış bilgilerle meşrulaştırılması da ne yazık ki darbe heveslilerine cesaret verdi.
Ali Emir Pakkan'ın podcast yayınlarını BU ADRESTEN takip edebilirsiniz