İstanbul ile ilgili en önemli tartışmalardan biri olan deprem toplanma alanlarının sayısı uzmanları ve vatandaşları endişelendiriyor.
İBB Deprem ve Doğal Afet Komisyonunda yer alan CHP’li Meclis Üyesi Servet Baylan İstanbul’da 18 milyon insanın yaşaması hakkında "İnsanlar nereye sığacak?" diye sordu. 1999 depreminin ardından İstanbul’da ’Afet Acil Eylemi Planı’ çerçevesinde belirlenen 493 boş alandan geriye sadece 77 adet toplanma alanı kalması da dikkati çekiyor.
"18 milyon nereye sığınacak?"
İBB Deprem ve Doğal Afet Komisyonunda yer alan CHP’li Meclis Üyesi Servet Baylan toplanma alanları sayısının 493’ten 77’ye indiğini söylemiş ve rapor sonuçlarını şöyle değerlendirmişti: "Zaten bu alanları belirlerken de özel mülkiyet alanlarını da koymuşlar. İstanbul’da yaklaşık 18 milyon insan yaşıyor. İnsanlar nereye sığacak? Üstelik belirlenen alanların da boyutları çok büyük değil. Bunun yasal mevzuatta olmaması da büyük sorun."
"Yapılar ciddi hasar görecek"
Evrensel gazetesinden Erdi Tütmez'e konuşan İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe de ‘İstanbul olası bir depreme hazır mı?’ sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “1999 depreminde deprem merkezi İstanbul’dan uzak olmasına rağmen, İstanbul büyük bir hasarla karşılaştı. Can kayıpları oldu, Avcılar başta olmak üzere yapılar yerle bir oldu. Dolayısıyla İstanbul’dan 120 kilometre uzakta olan bir depremde İstanbul bu kadar etkileniyorsa, İstanbul’un dibinden geçecek bir depremde İstanbul’daki yapılar ciddi hasar görecek.”
"AKP geldi, afet kurulu dağıtıldı!"
1999 depreminin ardından İstanbul Valiliği'nin öncülüğünde 14 kişilik bir İl Afet Merkez Kurulu oluşturulduğunu söyleyen Gökçe, bu kurulun nasıl dağıtıldığını da anlatıyor:
"Bu ekibin içinde İBB başkanı, vali, Ahmet Mete Işıkara ve ben de vardım. Bu kurul İstanbul’daki yapıları inceledi, ‘Depreme hazır mıyız?’ sorularına cevap aradı. Ve bu sırada çok önemli bir saptama ortaya çıktı. Evet yapılar güvenlikli değildi, ama İstanbul’un deprem toplanma alanlarına ihtiyacı vardı. İstanbul’da 493 boş alan belirlendi. Daha sonra bu alanların bile İstanbul gibi büyük bir şehirde yeterli olmayacağını belirledik. Her mahallede bir toplanma alanına ihtiyaç olduğunu kararlaştırdık. Çalışmalarımız 2002’nin sonuna kadar devam etti. Ancak AKP’nin iktidar olmasının ardından ‘Görevinize son verildi’ diye yazı bile almamamıza rağmen bu kurulun çalışmalarına fiili olarak son verildi. Ve 2003 sonrası bu toplanma alanları birer birer yapılaşmaya açıldı."
"1999’dan daha kötü durumdayız!"
Sonraki süreçte bu alanlarının birer birer ranta açıldığını, AVM’ler dikildiğini anlatan Gökçe, bu alanların dışında su havzalarının, ormanların da bu rant politikasına kurban edildiğini söyledi.
"Şimdi İstanbul koca bir beton şehri" diyen Gökçe, tehlikenin sadece deprem olmadığını da anlatıyor: “İstanbul kesin olarak gelecekte bir deprem yaşayacak. 20 kilometre yakınında bir fay hattı var. Bu fay eninde sonunda patlayacak. İstanbul sadece deprem değil, hiçbir afete hazırlıklı değil. Bir yağmur yağdığında evleri, yolları su basıyor. Çünkü yağmuru alacak toprak kalmadı. Özetle, İstanbul plansız, öngörüsüz, ranta dayalı bir yapılaşma sorunuyla karşı karşıya. Toplam bir sorun var karşımızda. Belki de 1999’dan daha kötü durumdayız”
"Toplanma alanı dedikleri hikayeden ibaret"
İstanbul'da çok sayıda toplanma alanı olduğu iddialarına da cevap veren Gökçe, bu alanların hiçbir şekilde toplanma alanı niteliği taşımadığını söyledi. Gökçe şu ifadeleri kullandı: "Bir toplanma alanı yerinde duş yeri, tuvalet, elektrik olması gerek. En önemlisi de toplanma alanında insanların güvenli durumunda olması gerekiyor. Çevredeki yıkımın bu alanları etkilememesi gerekiyor. Bu alanlar yapı yüksekliğinin en az bir buçuk katı kadar uzak mesafede olması gerek. İddia edilen bu yerlerde böyle bir şey var mı? Yok. Mesela Yenikapı gibi yerleri toplanma yeri olarak gösteriyorlar. Dolgu alanlarından toplanma alanı olmaz. Buralar, olası bir depremde denizle ilk buluşacak yerler. Buralar büyük hasar görebilir. Örneğin Eyüp'teki insanlar Yenikapı'ya nasıl gidecek? İnsanların evlerine yakın yerlerde olmalı bu alanlar. İnsanlar güvenlik kaygısı nedeniyle evini hemen terk edemez. Yakınında olmak ister. Dolayısıyla 'Toplanma alanları yeterli' söylemi bir hikayeden ibaret. Bunları açıklayanlarla gidelim bakalım oralara, altını çizdiğimiz şartları sağlıyor mu?"