Milli Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu, ''
Türkiye'de müfredatların yenilenmesinden
bilişim teknolojilerinin eğitimde kullanılmasına kadar çok geniş bir yelpazede ve eğitimin tüm bileşenlerinde bir dönüşüm süreci yaşandığını'' belirterek, ''Bu sürece liderlik edecek olanların eğitim yöneticileri ve öğretmenler olduğu düşünüldüğünde, öğretmenlerin kendilerini sürekli yenilemeleri ve bilgi çağının gereklerine uygun beceriler kazanmaları, sürecin başarısı için hayati bir öneme sahiptir'' dedi.
Konuşmasına, ''Milli eğitim sistemimizin geliştirilmesine ve eğitimin tüm bileşenlerinde niteliğin yükseltilmesine büyük katkılar sağlayacak 18. Milli Eğitim
Şurası'nın açılışını,
ülkemizin ilk kadın
Milli Eğitim Bakanı olarak yapmaktan çok büyük onur ve mutluluk duymaktayım'' diyerek başlayan Çubukçu, ilk kadın Milli Eğitim Bakanı olarak hitap etme onurunu yaşamasında, Büyük
Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen reformların ve O'nun ülke kadınları için açtığı aydınlık yolun çok büyük payının bulunduğunu dile getirdi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınların, Büyük
Önder Atatürk'ün onlara duyduğu inancı ve desteği hep arkalarında hissettiklerini, bu güçlü
destek sayesinde kadınların, toplumsal hayatın hemen her alanında var olduklarını ve önemli başarı hikayelerine
imza attıklarını ifade eden Çubukçu, ''Yeni bir yüzyılın başında ise bu değerli mirasın geliştirilerek sürdürülmesinde ve her türlü ayrımcılıkla mücadelede en önemli unsur eğitimdir. Bu doğrultuda ana hedefimiz Cumhuriyetimizin 100. yılında istikrarlı büyüyen, bölgesel ve küresel ölçekte
rekabet gücüne sahip, lider Türkiye'de nitelikli ve donanımlı bireylerin yetiştirilmesine uygun eğitim imkanlarının ve ortamlarının herkes için sağlanmasıdır'' dedi.
Milli Eğitim Şuraları'nın Türkiye'nin eğitim ve kültür alanındaki birikimini oluşturan uzmanların, bilim insanlarının, eğitim idarecilerinin ve ilgili kurum temsilcilerinin bir araya geldiği toplantılar olduğunu ifade eden Çubukçu, bu istişare toplantıları sonucunda ortaya çıkan değerlendirmelerin sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirecek önemli kararlara dönüştüğünü belirtti.
Şura'ların, eğitim sistemini geliştirmek, niteliğini yükseltmek, eğitim ve öğretimle ilgili konuları tetkik etmek ve gerekli kararları almak açısından önemli fırsatlar olduğunu vurgulayan Çubukçu, aynı zamanda eğitim sisteminin bulunduğu noktayı gözler önüne sererek tüm paydaşları bilgilendirme özelliğine sahip olduğunu anlattı.
''Türk devlet geleneğindeki istişare ve meşveret anlayışının eğitim alanına yansımasının Milli Eğitim Şuraları ile gerçekleştiğini'' söyleyen Çubukçu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi köklerine baktığımız zaman milli iradeye ve eğitime büyük önem verildiğini görürüz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare etmesi için Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin kurulmasına büyük önem vermiş, milli mücadeleyi milletin iradesiyle şekillendirmiştir. Aynı şekilde Cumhuriyet'in üzerinde yükseleceği eğitim sisteminin gelişmesi için de en geniş katılımla
Eğitim Şurası tertip edilmiştir.
Milli Eğitim Şuralarının nüvesi sayabileceğimiz Birinci Maarif Kongresi, 16 Temmuz 1921'de
Sakarya Savaşı öncesi milli mücadelenin en zor zamanlarında top sesleri arasında gerçekleşmiştir. Eğitim sisteminin esaslarını belirlemek için düzenlenen bu toplantı, Milli Mücadeleyi gerçekleştirenlerin Türkiye'nin geleceğine olan inancının en açık göstergesidir. Atatürk açılış konuşmasında geleceğe hazırlanan
gençlerin hiçbir zorluk karşısında yılmamasını,
sabır ve metanetle çalışmalarını sürdürmelerini, ebeveynlerin de çocuklarının eğitimlerini tamamlamaları için hiçbir fedakarlıktan çekinmemelerini
tavsiye etmiştir. Ayrıca ortaya çıkan yeni şartlar sebebiyle milletlerin artık
akıl yoluyla zaferler kazandığını, bunu yeni nesillere öğretecek kişilerin de öğretmenler olduğunu belirtmiştir.''
Birinci Maarif Kongresi'nin ve Heyet-i İlmiye toplantılarının ardından ilk şuranın 1939'da toplandığını anımsatan Çubukçu, ''İçinde bulunduğumuz
Avrupa Birliği sürecinde, gelecekteki adımlarımızı belirleyecek ve eğitim politikalarımıza yön verecek olan 18.
Milli Eğitim Şurası ise 'Eğitimde
2023 Vizyonu' kapsamında beş ana başlık altında gerçekleştirilecektir'' dedi.
Şurada, ''
Öğretmenin Yetiştirilmesi, İstihdamı Ve Mesleki Gelişimi; Eğitim Ortamları, Kurum
Kültürü ve
Okul Liderliği; İlköğretim ve Ortaöğretimin Güçlendirilmesi, Ortaöğretime Erişimin Sağlanması; Spor,
Sanat, Beceri ve Değerler Eğitimi; Psikolojik Danışma, Rehberlik ve Yönlendirme'' başlıklarının ele alınacağını anlatan Çubukçu, ''Kimi temalar geçmiş dönemde yapılan şuralarda da ele alınmış olmasına karşılık eğitimin değişen koşullar ve sorunlar ışığında her zaman gözden geçirilmeye, düzeltilmeye ve iyileştirilmeye ihtiyaç duyduğunu ve dinamik bir süreç olduğunu hatırda tutmak gerekir'' diye konuştu.
Büyük değişimlerin yaşandığı dünyada, kişileri hayata hazırlama görevini yüklenen eğitim sistemlerinin değişmeden olduğu gibi kalmalarının ve bu şekilde görevleri yerine getirebilmelerinin mümkün olmadığını vurgulayan Çubukçu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ülkemizde de müfredatların yenilenmesinden bilişim teknolojilerinin eğitimde kullanılmasına çok geniş bir yelpazede ve eğitimin tüm bileşenlerinde bir dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Bu sürece liderlik edecek olanların eğitim yöneticileri ve öğretmenler olduğu düşünüldüğünde, öğretmenlerin kendilerini sürekli olarak yenilemeleri ve bilgi çağının gereklerine uygun beceriler kazanmaları, sürecin başarısı için hayati bir öneme sahiptir. Çocuklarımızın öğrenmeyi öğrenme becerisine sahip olmaları, hayat boyu öğrenme sürecinin aktif bir öznesi haline gelmeleri öncelikle nitelikli öğretmenlerle mümkündür.
İyi eğitilmiş ve yüksek düzeyde motive edilmiş öğretmenler, kaliteli eğitimin en önemli unsurudur. Öte yandan toplumsal,
ekonomik ve teknolojik gelişmeler ile eğitimde yeni yaklaşımlar öğretmenlerin geleneksel rol ve işlevlerinin değişmesine neden olmuştur. Öğretmen yeterlilikleri öğrenci başarısını önemli ölçüde etkilemektedir.''
-''ÖĞRETMENLERİN YÜZDE 73'Ü 40 YAŞ ALTINDA''-
Türkiye'nin, demografik açıdan genç bir nüfusa sahip olduğuna işaret eden Çubukçu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı kapsamında gerçekleştirilen TALIS çalışmasına göre Türkiye'de öğretmenlerin de yüzde 73'ünün 40 yaşın altında olduğunu kaydetti. Çubukçu, şunları söyledi:
''Bir taraftan büyük bir fırsat olarak görülmesi gereken bu husus, aynı zamanda genç iş gücünün
hizmet içi eğitiminin önemini de ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu genç iş gücünün hangi alanlarda mesleki gelişime ihtiyaç duyduklarının belirlenmesi ve bu ihtiyaçlara göre planlamaya gidilmesi üzerinde önemle durmak gerektiğini düşünüyorum. Genç bir öğretmen kitlesine sahip olmamız ülkemizin gelişimi ve
kalkınması açısından büyük bir avantaj oluşturmaktadır. Bu avantajı etkili ve verimli bir şekilde kullanmanın yolu, öğretmenlerimizin niteliğini yükseltmekten geçmektedir.
Bakanlığımızın hazırladığı Öğretmen Mesleği Genel Yeterlikleri ile Öğretmen Özel Alan Yeterlikleri çalışması da bu amaca yöneliktir. Söz konusu çalışma, öğretmen yetiştirme politikalarının belirlenmesinde, hizmet-öncesi öğretmen yetiştirme programlarının hazırlanması ve geliştirilmesinde, öğretmenlerin kendilerini tanıma ve mesleki gelişimlerini planlayıp gerçekleştirmelerinde, öğretmen seçiminde, öğretmenlerin performanslarının değerlendirilmesinde büyük önem taşımaktadır.
Önümüzdeki dönemde öğretmenlerimizin mesleki gelişimleri için hizmetiçi eğitim çalışma ve faaliyetlerinin niteliğinin artırılması, yaygınlaştırılması, uzaktan eğitim gibi çağın öngördüğü interaktif yöntem ve tekniklerle daha etkin ve verimli bir şekilde yeniden yapılanması planlanmıştır. Bu kapsamda üniversitelerden de destek alınmaya başlanacaktır.''
-''OKULLAR YAŞAMIN BİR PARÇASI OLARAK ALGILANMALI''-
''Eğitim ortamları, Kurum Kültürü ve Okul Liderliği'' başlığında fiziki mekanlarla öğrenci, öğretmen, veli ve diğer ilgililer olmak üzere tüm paydaşları kapsayan
psikolojik ve sosyal ortamın inceleneceğini ifade eden Çubukçu, ''Okulların bir derslikten ziyade yaşamın bir parçası olarak algılanması ve okul binaları tasarlanırken bunların göz önünde bulundurulması önem taşımaktadır. Okullar, birer eğitim ve öğrenme ortamı olması yanında öncelikle birer yaşama alanıdır. Bu alan sadece öğrenciler için değil herkes içindir. Bu kapsamda fiziki altyapının her yönüyle iyileştirilmesi ve geliştirilmesi amacına uygun olarak sağlık,
estetik, ergonomik ve pedagojik esasların dikkate alındığı öğrenme-öğretme ortamları oluşturulamaya çalışılmaktadır'' dedi.
Dünyanın hemen her ülkesinde toplumların eğitim ve kültür düzeyinin, çocuklarına eşit eğitim verip vermediği ile ölçüldüğünü belirten Çubukçu, özellikle Türkiye gibi genç nüfusu yüksek olan toplumlarda eğitime erişimin daha fazla önem taşıdığını kaydetti ve bu kapsamda Türkiye'nin en önemli eğitim sorunlarından birisinin temel eğitim düzeyinde
kayıt, devam ve tamamlama alanında yaşandığını vurguladı.
Çubukçu, kız çocuklarının eğitimin her kademesinde eşit fırsatlardan yararlanması, engelli çocukların eğitim yoluyla topluma kazandırılmaları, okul öncesi eğitim ve ortaöğretimde okullaşma oranının yükseltilmesi ve mesleki eğitimin geliştirilmesinin en öncelikli
gündem maddeleri olduğunu anlattı.
Çubukçu, 18. Milli Eğitim Şurası'ndan bu konuda çıkacak kararları, yapılacak tespitleri ve çözüm önerilerini ortaöğretimin güçlendirilmesi ve yüzde 100 okullaşma hedefine ulaşılmasında çok önemsediklerini dile getirdi.
''Öğrenim çağındaki her bireyin olumlu ahlaki ve insani nitelikler kazanması, uygun tercihlerde bulunup doğru kararlar vermesi ve iyi davranışlar ortaya koymasına yardımcı olacak değerler ve becerilerle donanımlı olarak yetiştirilmesi''nin de hedefleri arasında yer aldığını belirten Çubukçu, ''Eğitim sistemimiz öğrencilerimize bilgi, beceri, tutum kazandırmanın yanında onların dengeli, sağlıklı, gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere sahip, temel ve insani değerleri kazanmış 'iyi insan', 'iyi vatandaş' olarak yetişmelerini sağlamak görevini üstlenmiştir. Bunu sağlamak için her şeyden önce öğretmenlerin eğitimin, ahlaki ya da değer boyutunu anlama, içselleştirme ve bunları öğrencilere aktarabilme yeterliliğini taşıyabilmeleri gerekmektedir'' diye konuştu.
-''YOLUMUZ UZUN''-
Çubukçu, Bakanlığa bağlı okul ve kurumlarda yaklaşık 15 bin
rehber öğretmenin görev yaptığını belirterek, mevcut normun 39 bin olduğunu, buna karşılık devlet ve
vakıf üniversitelerinin bu bölümlerine her yıl yaklaşık 2 bin 700 kontenjan ayrıldığını kaydetti. Çubukçu, ''Psikolojik danışma,
rehberlik ve yönlendirme hizmetlerinin amaçlarına uygun olarak öğrenci öğretmen sayısının dengelenmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Ancak bu alanda daha alacak uzun bir yolumuz bulunuyor. 18. Milli Eğitim Şurası'ndan bu alanda da milat olacak uygulamalara kaynaklık edecek çözümlerin çıkmasını umuyoruz'' dedi.
Şura'da Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Merdan
Tufan da bir konuşma yaptı ve konuşmaların ardından Divan Başkanlığı oluşturularak, şura çalışmalarına başlandı.
AA