‘15 Temmuz Gerçeklerini Araştırma Platformu’ Koordinatörü Selçuk Adıgüzel, 15 Temmuz'un sahte gazilerini bir bir ortaya çıkarmaya devam ediyor.

Adıgüzel “Sahte Gaziler” serisine Ömer Onarangil dosyası ile devam etti. Onarangil, Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde askerler tarafından vurulduğunu ve gazi olduğunu iddia ediyor. Ancak gerçekler bambaşka, Onarangil’in mahkemede verdiği ifadeler, bu iddialarını doğrulamıyor. Bold'da yer alan habere göre uzun namlulu silahla vurulduğunu iddia eden Onarangil’in Adlı Tıp raporunda ise dirseğinde sadece bir çizik olduğu yer alıyor.

Onarangil, 28. Mekanize davasında verdiği ifadede, 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanının çağrısı üzerine sokağa çıktığını ve Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde ayaklarına doğru ateş açıldığını ve dirseğinden vurulduğunu belirtiyor. Ancak, sanıkların çapraz sorgusu sırasında Onarangil’in ifadelerinde ciddi çelişkiler ortaya çıktı. Bir SEGBİS kaydında, Onarangil’in olay anında orada olmayan bir kişiyi teşhis ettiği ve vurulma yerini üç farklı şekilde anlattığı görüldü.

Ömer Onarangil’in mahkemede verdiği ifadeler arasında, Teğmen rütbesindeki bir askerin yıldızının parladığını gördüğünü söylüyor. Ancak, o gece askerlerin kamuflaj giydiği ve kamuflajlarda metal yıldız olmadığı biliniyor.

Mahkemede sunulan adli tıp raporu, Onarangil’in yaralanmasının iddia ettiği gibi uzun namlulu bir silahla vurulma sonucu olmadığını ortaya koyuyor. Raporda, sol dirsekte sıyrık ve kesiler olduğu belirtiliyor, ancak ciddi yaralanma izleri bulunmuyor. Sanıklar, bu çelişkileri dile getirerek, Onarangil’in yalancı tanıklık yaptığına dikkat çekti.

Onarangil’in, olaydan 10 gün sonra ifade vermesi de soru işaretlerine neden oldu. Normalde adli bir olayda, yaralanma anında ya da hemen sonrasında ifade alınması gerekirken, Onarangil’in ifadesinin geç verilmesi, illiyet bağının kesilmesine yol açtı.

Adıgüzel'in tespitlerine göre Onarangil, bir sanığı teşhis ediyor, bir sanığa %80 oranında buydu diye emir verdi diyor, işte o sanık meğerse orada bile değil. Ankara emniyetinin önünde bile değil. O yüzden diyoruz ki sahte gaziler. Tabii bunlar bir mahkemede çözülmediği için hüküm ifade etmiyor.

Ama biz yaşanan hadiseleri göz önüne getirdiğimizde çok ciddi şüpheler, çok ciddi iddialar var. Hepsinden daha önemli şey, insanların bu kadar kutsal bir payeyi alabilmesi için çok sağlam kriterlerin olması lazım. 15 Temmuz’da biz bunları hiç göremedik. Gazi unvanının bu kadar kolay bir şekilde, tabiri caizse ulufe gibi dağıtıldığı bir zamanda bu insanların ne kadar gazi olduğuna hepimiz sorgulamalıyız.